Cumartesi Jisung odasının dışındaki gürültüyle uyandı. Halsizce komodinin yanına uzandı ve telefonunu aldı. 10:45. Çocuk inledi. Bu saatte evinde neden kaos vardı? Jisung yerinde oturmak için tembelce vücudunu doğrulttu ve yatağından tamamen kalkmadan önce birkaç dakika duvara baktı. Soğuk ahşap zemin Jisung'un vücuduna şok dalgaları göndererek çocuğu biraz daha uyandırdı. Merdivenlere doğru yürürken neredeyse bir hizmetçiyle karşılaşıyordu.
Oğlan kaşlarını çattı, 'Hizmetçiler neden burada lan? Buraya gelmeleri için-'
Jisung'un gözleri farkındalıkla genişledi. 'Evde değiller, mesaj bile atmadılar.'
Jisung merdivenlerin tepesinde durdu ve merdivenlerin dibinde bir sürü valiz olduğunu fark etti. Sonra birkaç aydır duymadığı ama kulağa çok tanıdık gelen sesler duydu. Jisung hızla merdivenlerden aşağı indi ve oturma odasına koştu. Tabii ki ebeveynleri kardeşleriyle kanepede oturuyordu. Şefler mutfakta yemek pişiriyordu.
Oturma odasına koşan ayak seslerini duyduklarında ailesi yukarı baktı. Annesinin gözleri parladı ve babası en küçük çocuğunu görünce gülümsedi. "Jisung!"
Ebeveynleri hızla kanepeden kalktı ve kollarını sonuna kadar açarak ona doğru yürüdüler, en küçük çocuklarını boğarak sıkı bir şekilde kucakladılar. "Biz seni çok özledik!" Annesi yavaşça söyledi.
Jisung, anne babasına sarıldı. Dokunuşlarını ve varlıklarını özlemişti. Onları göreli yaklaşık dört ay olmuştu. Tabii ki telefonla konuşuyorlardı ama bu aynı şey değildi.
Ne zaman eve gelseler, Jisung için acı tatlıydı. Tabii ki evde oldukları için mutluydu, ama uzun süre ayrıldıkları için onlara kızgındı da. Bu biraz aptalcaydı çünkü sonuçta iş gezilerine gitmek onların işiydi, ama sadece daha sık ziyaret etmelerini veya ziyaret ettiklerinde daha uzun süre kalmalarını dilerdi. Anne babasını zar zor görüyordu, yılın 365 gününde belki toplam 30 gün görüşüyorlardı.
"Hey anne ve baba." Sarılmayı bıraktıklarında Jisung sıcak bir sesle söyledi. "Ne kadar süre evde kalacaksınız?" Kardeşleriyle kanepede otururken sordu.
"Beş gün." Babası cevapladı.
Jisung dışarıdan gülümsedi, ama içi hayal kırıklığıyla doluydu. 'Bu kadar mı? Beş gün mü? Neden artık umutlanıyorum ki?'
"Peki üçünüz neler yapıyorsunuz?" Jisung'un annesi sordu.
Üç kardeş de bu soruya ne söyleyeceklerini bilmeden birbirlerine baktılar. Brian "Uhhh..." dedi.
"Haydi ama! Bu zor bir soru değil, sadece çocuklarımızın hayatlarında neler olup bittiğini öğrenmek istiyoruz." dedi Jisung'un babası.
"Dürüst olmak gerekirse pek bir şey olmadı. Sadece her zamanki gibi, okula gidiyoruz ve ödev yapıyoruz." Jihyo omuz silkti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
His Scars || Minsung
FanfictionMinho'nun bileğindeki yaralar? Sadece kavgadan kaynaklanıyor. Ya da en azından herkesin varsaydığı bu. Jisung, diğer yandan, herkesin söylediğinden daha karanlık bir geçmişi olduğunu hissediyor ve bulmak için kararlı. Minho'nun soğuk kalpli bir çet...