d o k u z .

9.7K 963 1.7K
                                    

Bugün pazartesi. Bu, sonunda Jisung'un evet gitmesine izin verildiği gün olduğu anlamına geliyor.

Son üç gün cehennemdi. Jisung çok sıkılmıştı. Arkadaşları ellerinden geldiğince onu ziyaret ettiler ve hastane yemekleri iyi olmadığı için Jisung'a yiyecek getirdiler. Ama Jisung'un tek istediği, sıcak ve rahat yatağında uyumaktı. Bu beyaz odada aynı pozisyonda olmaktan, aynı yemeği yemekten nefret ediyordu.

Doktor içeri girdi ve Jisung'a istediği zaman ayrılabileceğini söyledi. Doktor odadan çıktığında Jisung tam olarak yataktan fırladı. Sonunda özgürdü.

Jisung saati kontrol etti, 12:47. Hâlâ öğle yemeğine ve son üç derse zamanında yetişebilirdi.

Ablasının onunla konuştuğunu duyduğunda gidip gitmemeyi tartışıyordu. "Jisung, okula gitmiyorsun."

Diğerinin gözleri şaşkınlıkla açıldı. Kız kardeşini işaret etti. "Bunu düşündüğümü nereden bildin?"

Jihyo gözlerini devirdi, "Seni ben büyüttüm, seni kendinden daha iyi tanıyorum. Sadece evde kal ve dinlen, yarın okula gidebilirsin."

Jisung inledi, "Üç gündür tek yaptığım şey bu. Dinlenmek. Bir şeyler yapmak istiyorum."

Brian oturduğu sandalyeden kalktı ve kolunu Jisung'un omzuna doladı, "Bunu yarın yapabilirsin. Ne kadar çok dinlenirsen o kadar çabuk iyileşirsin."

Jisung surat astı.

"Neşelen küçük kardeş. Okula gitmezsen en sevdiğin filmleri izleriz ve en sevdiğin yemekleri yeriz."

Jisung'un gözleri parladı, "Anlaştık."

-

Jisung ertesi sabah ağrılı bir şekilde uyandı, normal olarak, ama iyi hissediyordu. Nihayet bütün gün yatakta yatmak yerine verimli bir şey yapacağı için heyecanlanmıştı.

Nihayet hazırlanıp üniformasını giydikten sonra ablasına seslendi. Jihyo, Jisung'un kapısını açtı ve kafasını içeri soktu.

"Naber?"

"Makyajlarını kullanabilir miyim? Yanağımdaki bu çürükleri kapatmak istiyorum. Sınıf arkadaşlarım bana ne olduğunu soracaklar, havamda değilim."  Jisung sordu.

"Evet, hemen döneceğim." Jihyo odadan çıktı.

Elinde bir şeyle geri geldi. "Otur."

Jisung sandalyeye oturdu ve ablasıyla yüz yüze gelmek için arkasını döndü. "O ne?"

"Buna kapatıcı denir, çürüklerini gizler. Yanağına dokunma yoksa bulaşır ve silinir." Jihyo, kapatıcıyı kardeşinin yanağına uygulamaya başladı.

Jisung, yanağındaki ani soğukluk ile irkildi. Jihyo, çürüğe çok fazla bastırmamaya dikkat ederek kapatıcıyı yanağına hafifçe sürdü.

"Ve bitti." Jihyo sırtını düzelterek tüpü kapattı.

Jisung aynada kendine baktı. Yanağındaki bir zamanlar sarı ve mor olan leke, artık genel cilt tonuyla gizlenmişti. Jisung gözlerini genişletti.  "Ne oluyor? Bu şey sihir."

Jihyo güldü, "Aşağı in ve biraz kahvaltı et."

"Ben kahvaltı yapmam."

"Sana hazırladığım kahvaltıyı ye. Senin çürüklerini örtmene yardım ettiğim için bana borçlusun." Ablası şantaj yaptı.

"Peki." Jisung oturduğu yerden kalktı ve ablasının yaptığı kahvaltıyı yemek için aşağı indi. Abisinin de masada oturduğunu gördü.

"Jisung uyuşturucularını almayı unutma." Brian hatırlattı. (çn: drug aynı zamanda ilaç anlamına geliyor.)

His Scars || MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin