Birkaç saat sonra arkadaşları nihayet Jisung'un evinden ayrıldı. Oğlan yatağında telefon ekranını kaydırarak otururken ön kapının açıldığını ve oturma odasındaki ayak seslerini duydu. Bu sabah olanlardan dolayı deja vu hissi yaşadı. Kalp atışları hızlandı ve korkmaya başladı. Ama bağıran sesi duyduğunda sakinleşti.
"Eve geldik sürtük!" Abisiydi. Kısa süre sonra "ow" sesi geldi, muhtemelen küfür ettiği için Jihyo kolunu tokatlamıştı.
Jisung yataktan kalktı ve yatak odasından çıktı. Merdivenlerden aşağı indi ve ablasıyla abisinin masada oturup dışardan söyledikleri yemeği yediklerini gördü.
"Lütfen bana da aldığınızı söyleyin." Jisung masaya doğru yürürken dua etti.
İki kardeşi de başlarını kaldırdı. "Hayır, söylememiştin." Brian omuzlarını silkti ve yemeğini yemeye geri döndü. Jisung sessizce durdu.
Jihyo, peçetesini Brian'a fırlattı ve onu korkuttu, "O fareyi dinleme. Sana da yemek söyledik." Gülümsedi ve genç olana yemeğini uzattı. "En sevdiğim kardeşimi asla unutamam."
Brian peçeteyi Jihyo'ya geri atarken alay etti. Jisung yemeği aldı ve ablasının eline beşlik çakarken masaya oturdu. "Bu kadar sinirlenmeye gerek yok hyung. İçten içe hepimiz bunun doğru olduğunu biliyorduk." Jisung ağabeyine sırıttı.
"Hey! Sana yemeği alan benim. Beni test etme, geri alırım."
Jisung gülümsedi, "Bana aldığın yemek için çok teşekkür ederim hyung. Her ısırığımda zihinsel olarak sana teşekkür edeceğime emin olabilirsin." Abarttı.
Brian gözlerini devirdi ve elleriyle Jisung'un saçını karıştırdı. "Sadece kapa çeneni ve yemeğini ye." Küçük olan güldü ve içeri girdi.
Jisung abisiyle her zaman dalga geçse de, aslında ona ve ablasına minnettardı. Onu büyütenler onlardı.
Küçüklüğünden beri, ailesi her zaman işle meşguldü. Birbirini takip eden iş gezilerine gittikleri için asla eve gelmezlerdi. Yılda belki üç kez yaklaşık bir haftalığına eve gelirlerdi.
Evdeki hizmetçiler, onlara üzüldükleri için Jisung ve kardeşlerini büyütmek adına ellerinden geleni yaptılar. Bu kadar genç yaşta hiçbir ebeveyn figürüne sahip olmamak zalimlikti. Brian kendine ve iki kardeşine bakacak yaşa gelene kadar buna ayak uydurmayı başardılar.
Üçü açlıktan ölmesin ya da başka bir şey yapmasın diye ailesi ev için hizmetçi, uşak ve aşçı kiralamıştı, ama Brian 16 yaşına geldiğinde tüm personellere evlerine gitmelerini ve sadece ailesi eve geldiğinde geri dönmelerini söyledi çünkü onlara ihtiyaç duymuyorlardı.
Yani Jihyo ve Brian her yerde ona baktılar, ona her türlü sevgiyi gösterdiler. Evet, eminim Jisung ebeveynlerinin onu sevdiğini biliyordu ama hiç hissetmedi çünkü hiç şansı olmadı. Sanki ailesi ona tamamen yabancıydı. Hizmetçiler onunla birazcık ilgilendiği halde Jisung için kendi ebeveynlerinden daha çok ebeveyndi.
Jisung'un kardeşleri o kadar büyük değildi. Brian, üniversite son yılında 22 yaşında; Jihyo, üniversitenin ikinci yılında 20 yaşındaydı. Jisung ise lisesinin ilk yılında 17 yaşındaydı. Ama yine de ona bakmayı başardılar, bu yüzden Jisung onlarla son derece yakındı.
-
Yemeğini yedikten sonra Jisung kanepede oturmuş telefonunu karıştırıyordu. Canı tatlı çekmeye başladı ve çikolatalı dondurma almak için dondurucuya gitti. Ne yazık ki, dondurucuyu açtığında özlediği çikolatalı dondurmayı bulamadı. "Tüm dondurmayı kim yedi?" Jisung seslendi.
"Neli?" Brian karşılık verdi.
"Çikolata."
"Bu çikolatalı dondurmayı mı kastediyorsun?" Jisung, Brian'ın sakladığı eşyaya bakmak için dondurucudan uzağa baktı. Jisung'un aradığı çikolatalı dondurmaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
His Scars || Minsung
FanfictionMinho'nun bileğindeki yaralar? Sadece kavgadan kaynaklanıyor. Ya da en azından herkesin varsaydığı bu. Jisung, diğer yandan, herkesin söylediğinden daha karanlık bir geçmişi olduğunu hissediyor ve bulmak için kararlı. Minho'nun soğuk kalpli bir çet...