-33-

2.2K 96 273
                                    

bu bölüm tek başına 250 yorum yapan @fdbgrt için 💘

bol bol yorum yapınn

ATLAS

Mithat Gazioğlu.

Dedem bir katildi. Babamı öldürmüştü.

Ona sevgi dolu torun rolü yaparken bu gerçeği unutmaya çalışıyordum. Onu her an çıplak ellerimle öldürebilirdim çünkü.

"İnci'ye hiç benzemiyorsun sen." Konuşan kişi sağ kalan dayılarımın büyük olanıydı. Kerem. Onda sevmediğim bir şeyler vardı, ne kadar suçlu ya da masumdu bilmiyordum ama ondan nefret ediyordum. Küçük olanın adı ise Emir'di. Gençti baya, hiçbir şeyden haberi yok gibiydi. Benden bir iki yaş büyüktü, bu olaylar yaşanırken o da çocuk sayılırdı. Sanırım annemle anneleri bir değildi ama bu konuyu çok eşelemeyecektim.

"Babana daha çok benziyorsun," dedi nerdeyse tiksinerek. Bununla gurur duyuyordum, babama benzediğim için aşırı mutluydum. Bu adamla ortak bir şeylerimizin olması bile yeterince tiksindiriciydi.

"Öyle mi?" dedim soğukkanlılığımı korumaya çalışırken. "Ben bilemem, onu hiç görmedim."

"Doğru, ölmüştü değil mi?" Nerdeyse gülecekti, asla saklamaya çalışmıyordu. Sinirime yenik düşersem her şeyi mahvedebilirdim. Onun iğrenç koyu gözlerine tiksintiyle baktım.

Bir şey demeden salonu aşıp kaldığım odaya geçtim. Bir şekilde tüm aileyi birbirine düşürmeliydim. Onları mahvetmeliydim, onlar benim ailemi mahvetmişti. Ama nasıl? Dedemin bana olan zaafını kullanmalıydım fakat henüz bana tam olarak güvenmediğini biliyordum. Emir'i de çok seviyordu dedem, onunla yakın olup bir süre sakin olmalıydım.

Evet aslında Emir'den başlayabilirdim. Kendime sakin olmam gerektiğini tekrarlayıp tekrar salona gittim ama çoktan çıkmışlardı. Bir umut arka bahçeye yöneldim ve Emir'i sakin sakin sigara içerken gördüm. Yanına geçip oturdum ve

"Sigaran var mı?" diye sordum aklıma bir şey gelmeyince. Bir şey demeden koyu yeşil gözlerini bana çevirdi ve sigara uzattı. Ben sigaramı yakarken,

"Kerem abiye aldırma. Tam bir pislik, doğası bu." dedi durgun bir şekilde.

"Sana da mı sataşıyor böyle?" dedim belki bir şeyler öğrenirim diye.

"Ailenin geri kalanına pek benzemediğimi fark etmişsindir, dış görünüş olarak özellikle."

Başımı salladım onayladığımı belirtircesine.

"Bana sürekli piç diyor," dedi gülerek ama ne kadar nefret ettiğinin farkındaydım. "Annelerimiz farklı. Sanırım ben doğduğumda onun annesi hala hayattaymış. Aslında bütün nefreti babasına, ciddi ciddi suçsuz bir bebekten nefret edebilecek kadar hasta mı bilmiyorum."

O kadar hastaydı. Bunu dillendirmek yerine,

"Benden niye nefret ettiğini bilmiyorum." dedim ağzını aramaya devam ederken. Belki de bir şeyler biliyordu.

"Onu ben de çok bilmiyorum. Babanla alıp veremediği ne var ki? Sen bir şeyler bilmiyor musun hiç?"

Şimdi de o mu benim ağzımı arıyordu? İkimiz de birbirimize şüpheyle bakıyorduk ama onun güvenini kazanmam başlangıç için önemliydi.

"Çok bilmiyorum aslında, annemle babamın kaçarak evlendiğini biliyorum. Zaten babam da ben bebekken ölmüş, annem de beni tüm bu aile dramasından uzakta büyüttü."

"Anladım kardeşim, her şey bana çok garip geliyor. Babam, deden yani, birdenbire başka bir insana dönüştü sanki. Aslında beni sevmiyor değil, seviyor ama senin etkin başka. Nedeni ne, çok merak ediyorum."

YATAĞIMDAKİ KIZIL #Wattys2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin