"Yerel mafya Justin Bieber üç yıl hapis yattıktan sonra bugün serbest bırakılacak. Bu genç, kısa bir süre önce birini öldürmekten tutuklandı-"
Televizyonu kapattım. Derin nefesler almaya çalışırken elimdeki kumandayı dikkatsizce yan tarafa doğru attım.
Her sabah; her haber kanalı, radyo programı,magazinler ve gazeteler Justin hakkında vızıltılar uydurup onun nasıl hapisten çıkacağına dair şeyler uyduruyorlardı.
Öte yandan, cehennemin nasıl olduğunu düşünüyordum.
-buna tepki gösteriyordum- Onu üç yıl önce birazcık görebilmiştim.
Üç yıl.
Kelimeler; onlara söyle, onları duy, onları oku.. bunlar normal gözükmüyor. Bunların hepsi çok gerçeküstü, bunların hepsi kötü,korkunç.. kendimi cimcikledim. Bunlar bir rüya olmalıydı. Uyanacaktım ve her şey normele dönecekti.
Erkek arkadaşım ve ailemle akşam yemeği yiyecektim, yemekte eğlenecektik, aramızda geçen esprilere gülecektik ve hepimiz bir birimize bağlanacaktık. Son korkunç akşam yemeğimiz bir telafi yemeğine dönüşecekti.
Ama hayır, bunun yerine erkek arkadaşımın bir çocuğu öldürdüğü ve bunun için tutuklanacağı haberiyle vuruldum. Derin düşünceler içerisindeyken telefonum kotumun cebinde aniden titredi ve beni ürküttü.
Midemde bir hareketlilik oluştuğunu hissettim. Telefonumu cebimden çıkardım ve erkanda yazan sözler sayesinde birden aydınlandım."Bir yeni mesaj: John."
Kimden: John
"Hazır mısın?"
Donakaldım, kalp atışlarımın büyük ölçüde hızlandığını fark ettim, bedenim uyuşmuştu ve avuç içlerim terliyordu. Bu ben değilim.
Dudaklarımı yaladım, hızlı davranmamak için kendimle mücadele ediyordum, hemen cevap verdim, ben kafamda çığlıklar atarken parmaklarım konuşuyordu.
Kime: John
"Evet, hazırım."
Kıçımla "hazırım" bilinç altım benimle alay ediyordu. Karnımda, tüm kaygıların, şüphe ve mantıksızlıkların oluşturduğu şeyi hissettim. Bilinç altım sayısız miktarda benimle alay ediyordu.
Zor bir şekilde yutkundum, kafamı salladım. Düşüncelerimin gerçekten olması gereken yerde olması için çabalıyordum. Mutlu olmalıyım, kendimden geçmiş, rahatlamış ve tüm pozitif duygularımı yukarıda tutmuş olmalıyım..
Ama neden ben bunlardan her hangi birini bile bir gram olsun hissetmiyorum? Neden bunun yerine korkmuş, kaybolmuş, hayal kırıklığına uğramış hissediyorum? Evin dört bir yanında birden çalan kapının sesi duyuldu. Kulak zarımı patlatacak kadar yüksekti. Şaşkınlıkla başımı kaldırdım. Kapıya bir kaç yumuşak darbe vuruldu.
Yanağımın içini ısırdım, yavaşça ayağa kalktım, hayatımın bir parçası olan telefonumu elimde tutarken ön kapıya doğru yürüdüm. Onu kilitlediğim zaman, geri dönüş yoktu. Derin bir nefes aldım, kapı tokmağını kavradım, kapıyı açtım ve ön veranda da duran Carly ve John'u gördüm.