Kelsey’nin gözünden:
‘’Buğün gelemeyeceğim derken ne sikim demek istiyorsun?’’ Justin avucunda tuttuğu telefonu iyice sıkarken gürledi. Şuan oturma odasının parke yerlerinde eli belinde , sesinde ki sinirli ton ve yüzünde ki sinirli ifadesi ile ordan oraya geziniyordu.
Biraz önce uyanmış , duşumu almışken aşağıdan gelen bağırışma seslerini duymam ile aniden sesin kime ait olduğunu anlamıştım. İçimi çekerek , saçımı gevşek ve yüksek bir at kuyruğu yaptım ve kulaklarımı kapatarak merdivenin son adımını da attım.
Bruce , John , Marcus ve Marco koltukta oturmuş neler olduğunu dinlerken açıkça bunun ne hakkında olduğunu da biliyorlardı. Bruce beni gördüğünde , nefesi’nin altından küfür ederek gözlerinde ki ifade’den anladığım kadarıyla benim burda olmamam gerektiğini söylüyordu. Aklımdan hiç bir şey söylememem gerektiğini anlayıp , basitçe kafamı salladım.
Benim aşağıya geldiğimi fark bile etmeyen Justin , etrafta gezinip çenesini bir sıkıp bir açarak telefonda kim olduğunu bilmediğim kişiyi dinliyordu. Siyah bir gölge saniyeler içinde gözlerini kapladı ve boynundaki damarlar ortaya çıktı. ‘’Beni dinle ve çok iyi dinle Paul. Senin buğün ne planladığın hakkında bir sikim umrumda değil. Hepsini iptal et ve benimle saat 5 te iskele’de buluş yoksa Tanrı bana yardım etsin , oraya gelirim ve seni , beni ilk başta dinlemediğine pişman ederim.''
Arkasını dönerek , Justin beni gördüğünde yüzünde ki o sinirli ifade silinmiş , anında rahatlamıştı. Bana olduğum yerde kalmamı istediğini işaret ederek , dikkatini telefonda konuştuğu kişiye geri verdi. ‘’İyi seçim , Paul. Senin her zaman akıllı olduğunu biliyordum,’’ Alaylı bir şekilde konuştu,’’Görüşürüz o zaman.’’ Ve bununla birlikte konuşmayı sonlandırıp bana doğru geldi.
‘’O kimdi?’’ Daha yeni bitirdiği pekte hoş olmayan konuşmasından sonra , benimle konuşup konuşmayacak bir mod’da olup olmadığını bilemeyerek sessizce sordum.
Bana diktiği gözlerinde ki o ciddi ifade kaybolmuştu. Boynu’nun arkasını kaşıyarak önce içini çekti , sonra da bizi dikkatle izleyen çocukların olduğu tarafa kafasını çevirdi.
Justin’in bakışını , gitmeleri gerektiği anlamında algılayarak , Bruce ayağa kalktı ve diğerlerinin önünde durdu. ‘’Zaman geldiğinde , bunun hakkında daha detaylı konuşuruz,’’ Justin’in sırtını sıvazlayarak , Bruce ona güvenilir bir bakış attı. ‘’Zaman geldi Justin’’ kulağına fısıldadı. Justin karşılığında ona kafasını salladı. ‘’Ne yapman gerektiğini biliyorsun.’’ Elini sırtından çekerek , diğer çocuklarla birlikte bize biraz özel zaman vermek için salon’u terk ettiler.
‘’O ne demek istedi?’’ Bruce’un gözden kaybolan vücudunu işaret ettim ve karnımda ki heyecanı bastırmaya çalıştım.
Dudaklarını yalarak , Justin salonu işaret etti, ‘’Gel buraya.’’
Dudaklarımı birbirine bastırarak , ayağımı soğuk parke olan yer’e kaydırdım ve Justin ile yüz yüze geldim.Elimi kendi elinin içine alarak üzerine oturduğu kahve masası’nın karşısında ki sandalyeye oturmama yardım etti.
Dikkatini avuç içime vererek , parmağı ile kendi kendine hayali resimler çizmeye başladı. Kaşları çatık , birbirleri ile buluşmuştu.