KELSEY’NİN GÖZÜNDEN;
“Afedersin?” Tanner Evans olduğunu söyleyen her kimse ona bakakaldım, kafam karışmıştı. Görünüşe göre benim kim olduğumu biliyordu.
Kaşlarını birbirine kilitledi, gözlerini bana dikti. “Yanılıyor muyum?”
“Ugh, hayır— evet — bilmiyorum—“ kafamı salladım, “Böyle bir şeyi nasıl bilebilirsin?” diye tısladım, sesimi yükseltmemeye çalışıyordum ve çıldırmamak için kendimi sakinleştiriyordum. Biraz irkilmiştim.
Bir sırıtma dudaklarının kenarına doğru yayıldı. “Oyunu kazanmak için oyuncuları bilmen gerekiyor, değil mi?”
Yüzüme yayınlan karışıklık duygusuyla, inanamayarak ona baktım. “Ne oyunu? Neden bahsediyorsun?
Dudaklarını yaladı, mavi gözlerini benim kahverengi gözlerimle buluşturmadan önce benden uzağa baktı, omuz silkti. “Hala soruma cevap vermedin.”
“Ne sorusu?” sinirlerim korkudan o kadar gerilmişti ki, az kalsın elimdeki kitapları yere düşürüyordum. Beynim ondan uzak durmam için elinden geleni yapıyordu.
“Bana çarptığın zaman sana sorduğum soru.” Aynı şekilde ağzımı açtım, başım ne sorduğu hakkında kendini zorluyordu.
“Saçın kahverengi mi?” kirpiklerinin arasından beni mavi gözleriyle süzerken elleri arkasındaydı.
Hissizce başımı salladım, konuşma girişiminde bulunmadım.
“Gözlerin kahverengi mi?”
Yutkundum. “Evet.”
“Campton Üniversitesine mi gidiyorsun?”
“Evet.”
“Justin Bieber senin erkek arkadaşın mı?”
“Evet.” Kafamı salladım, ona bana neden bunu sorduğunu sormak üzereydim ki benden istediğini aldığını fark ettim. Sohbetimiz açısından artık tereddüt etmeden ona karşı teslim oldum.
Piç beni kandırmıştı.
Sırıtarak başka bir şey söylemek üzereydi ki Carly onu kesti. “Buldum!” arkamdan yanaştı, muhtemelen telefonunu getirmişti ama Tanner’a öyle çok odaklanmıştım ki arkama bile dönmedim. “Kels—“ Carly başladı, bana doğru gelmeden önce gözlerini karşımda duran çocuğa dikti, bana sorarsanız biraz rahatlık için fazla yakındı.
“Sen kimsin?”
“Ben Tanner,” gülümsedi ve bu yüzden midemde bir baskı hissettim. “Tanner Evans.” Göz kırptı, Carly’nin elini sıktı ve eline karşı bir öpücük bastırdı. “Ve sen?”
“Carly,” kızardı ve ağzım neredeyse şok içinde açıldı. “Carly Risi.”
