Babam tarafından evden atılmanın ardından İstanbul'a taşındım. Benim hikâyem, bir aşk hikâyesi mi? Belki. Ama bu hikâye benim babama kavuşma hikâyem. Benim âşık olma hikâyem. Benim, Nisan Arslan olma hikâyem. Hayallerimden asla vazgeçmeyeceğim, sevm...
Herkese merhaba. Nasılsınız? Bir süredir BBA'a bölüm yazamıyordum. Ama nihayet tamamladım ve geç olsa da, içime sinen bir bölüm oldu. Keyifli okumalar, yukardaki müziği açmayı unutmayın. Bölüm sonunda görüşürüz^^
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hayatta hiçbir şey planlı ilerlemez. Hiçbir zaman. Buna emin olabilirsiniz. Çünkü illa ki bir yerde o düzenli hayatınız dağılıverecektir. Hayatınıza birisi, ve ya birileri girer ve her şeyi bozarlar. Yapmam dediğimiz her şeyi aslında yaparız. Yapmam diyoruz, ama içten içe aslında bunu yapmak için çabalıyoruz. Bilinçli ve ya bilinçsiz. Sonuç aynı. Bu yüzden hayatınızda gerektiği kadar plan program yapmamaya özen gösterin. Zira boşa vakit harcamış olursunuz. Çünkü hayat akışına bıraktığınız an güzelleşir. Kendi akışında ilerledikçe, hayatınız değişir. İyi ya da kötü. Ne önemi var? Hiçbir şey sonsuza dek sürmez. Mutluluk da, üzüntü de. Her şeyin bir sonu vardır. Tıpkı hayatımız gibi.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Geceyi güzelce dinlenerek geçirdim. Hayatımda belli bir düzen kurmanın vakti gelmişti artık. Bugüne dek hayatımda asla belli bir düzen oluşmamıştı. Hep baba parası yemiş, ve şımarık bir prensese dönüşmüştüm. Prenses olmayı ne kadar sevsem de, beyaz atlı bir prensim olmadığı için şimdilik külkedisine dönüşmüştüm. Belli mi olur, belki kapıveririm bende bir beyaz atlısından?
Güne keyifli uyanarak harika olmasa da, bütçemize uygun bir kahvaltı yaptım. Mutfak bir az yanık koksa da, Murphy Kanunları'na şimdilik ayak uydurmayacaktım. Gül kurusu renkli elbisemi üzerime geçirdim. Kızıl saçlarımı düzleştirerek ensemden aşağı bıraktım.
Bugün modumu yüksek tutmaya özen gösterecektim. Akın bile bunu bozamazdı. Hemen taksiye atlayarak holding'in önünde durdum. Derin bir nefes alarak, bugünün güzel geçmesi için dua ettim. Gülümseyerek odama çıktım. Her gün yaptığım gibi Akın'ın kahvesini yaparak odasına girdim. Kapıyı çalıp onayı aldıktan sonra yüzümdeki aynı gülümseyişle içeri girdim. "Günaydın Akın bey," dedim o ne kadar gıcık olduğumu asla çaktırmadan. Kahveyi masasına koyarak herhangi bir yaşam belirtisi vermesini bekledim. Ama Akın sadece başını sallamakla yetindi. Her şey normal gözüküyordu aslında. Siyah saçları her zamanki gibi düzenliydi. Ama geceyi anımsatan gözlerinde hüzün vardı. Sanki çok yorulmuş gibi çökmüşlerdi. Yüzü, saçları, takım elbisesi her şey normal diyorken, gözleri yılların yorgunluğunu taşıyordu üzerinde. Bunun içime saldığı üzüntüyle yutkundum. Bu zengin hayatı, işi, kariyeri hepsi ona iyi gelmiyor muydu? Her canı sıkıldığında bir malikane satın alıp modunu yükseltmiyor muydu? Babam olsa, sanırım bunu yapardı. Malikane konusu tartışılır tabii.