Herkese merhaba. Bu bölüm, sanırım benim en sevdiğim bölüm oldu. Umarım beğenirsiniz, keyifli okumalar<3
Akın'ın anlatımıyla.
Hayat insanlara karşı hiçbir zaman adil olmadı. Her zaman bir pürüz yarattı. Biz inatla mutlu olmak için çabalıyorken, o hep sırtımızdan vurmaya devam etti. Bugüne dek hayatım boktan bir düzene sahipti. Ki hâlâ öyle. Hiçbir zaman kolay, istediğim bir hayata sahip olamadım. Bunun için çabalamayı çok önceden bıraktım. Belki bırakmasaydım, çabalamaya devam etseydim hâlâ yerimde sayıyor olurdum. Babam Eren Uyar, müzisyen olmama şiddetle karşıydı. Sebebini sorunca, "Sen benim oğlumsun. Kardeşine örnek olman gerek, boş işlerle onun da kafasını bozma. Ben öldükten sonra şirket sana ve Utku'ya kalacak. Aklını başına topla Akın. Adıma leke sürme."
Dediğini yaptım. Annemi sevdiğim için, onu üzmemek için, onu görebilmek için. Eğer babamın işlerini ele almasaydım annemi bana kesinlikle göstermezdi. Ne kadar güçlü olduğunu göz önünde bulundurursak, bu ihtimal hiçte inanılması zor gelmiyor artık bana. Başta bunu sadece beni korkutmak için yaptığını düşünsem de, beni annemden ayırınca bunu daha iyi anlamıştım.
Utku. Tek kardeşim. Öz kardeşim. Aramız hiçbir zaman bir abi kardeş gibi olmadı. Benden -hâlâ nedenini bilmiyorum- hep nefret etti. Üvey kardeşler gibi sürekli çatışma içinde kaldık. Ona karşı hep iyi bir abi gibi davranmaya çalıştım. Ama bu onun umrunda bile olmadı. Ona karşı ne kadar iyiysem, o bana o kadar kötü oldu. Ben de uzun zaman sonra pes ettim. Çünkü direnecek gücü artık kendimde bulamıyorum. Hayatım boyunca kendi doğrularım için savaştım. Ama söz konusu annem olunca elimden hiçbir şey gelmiyor. Küçük bir çocuk gibi dizlerine yatmak ve mızmızlanmak istiyordum. Hatta belki biraz ağlamak. Belki her şey düzelirdi o zaman?
"Ne düşünüyorsun?" Utku'nun sesiyle yeni çıkmaya başlayan sakallarımı kaşıdım. "Yarım saattir canını sıkmaya çalışıyorum ama, belli ki birileri benim yerime yapmış bunu." Ellerimle gözlerimi ovuşturdum.
"Kaybol Utku. Bir de seninle uğraşamam." Pişkin pişkin sırıttı. Bu anlarda onun yüzünü dağıtmak gibi isteklerim olsa da, kardeşim olduğu için buna katlanmaya çalışıyordum. Ne kadar katlanırım, orası tartışılır.
"Neyse. Buraya akşam yapılacak davete benimde katılacağımı söylemeye geldim. Sahneyi boş bırakmamak lazım sonuçta değil mi?"
"Çocuk gibi davranıyorsun Utku. Biraz büyümeye çalışsan?" Gözlerindeki öfke o kadar büyüktü ki, canımın yandığını hissettim. Ne ara bu hâle gelmiştik ki? Oysa çocukken her şey daha kolaydı. Her şey daha sorunsuzdu. Keşke hiç büyümeseydik.
"Ben çocuk değilim!" Öfkeli adımlarla odada volta attı. Parmağını bana doğrulttu. "Sakın bana çocuk muamelesi yapma!" Herkesin sabrının taştığı, artık 'Sikerim ha' dediği bir an vardır. Benimde hoş görüm bir yere kadar sürüyordu. Son damlayı aştığı an öfkemi kontrol altına almam pek mümkün olmuyordu. Elimi sertçe masaya vurdum. Herkesin siniri zaten bir bana!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Belalı Aşk
Teen FictionBabam tarafından evden atılmanın ardından İstanbul'a taşındım. Benim hikâyem, bir aşk hikâyesi mi? Belki. Ama bu hikâye benim babama kavuşma hikâyem. Benim âşık olma hikâyem. Benim, Nisan Arslan olma hikâyem. Hayallerimden asla vazgeçmeyeceğim, sevm...