Babam tarafından evden atılmanın ardından İstanbul'a taşındım. Benim hikâyem, bir aşk hikâyesi mi? Belki. Ama bu hikâye benim babama kavuşma hikâyem. Benim âşık olma hikâyem. Benim, Nisan Arslan olma hikâyem. Hayallerimden asla vazgeçmeyeceğim, sevm...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Tekrar gözlerimi kapatdıktan sonra günün hangi vakti uyandığımı anlamak için gözlerimi kırpıştırdım. Hâlâ sabahtdı, yanlışlıkla akşama kadar falan uyuya kalmamıştım. Bu sefer uyandığımda bir öncekinden daha hâlsizdim. Boğazım ağrıyordu, sanırım ateşim de vardı. Güçlükle doğrularak telefonumu elime aldım. Saat 11:07'yi gösteriyordu. Akın'ın tavsiyesine uymaktan başka çarem yoktu, bu hâlde işe falan gidemezdim. Mazallah yolda bayılırdım.
Bildirimlere bakarak Akın'da iki cevapsız arama ve üç mesaj gördüm.
Akın; Rahatsız ettiysem özür dilerim.
Akın; Sanırım hâlâ uyuyorsun.
Akın; Uyandığında beni ara lütfen.
Telefonu geri bırakarak ayağa kalktım. Bunu yapmakta oldukça zorlansam da kendimi banyoya kadar sürüklemiyi başardım. Elimi yüzümü yıkayarak aynada hâlime bakmayarak odama döndüm. Berbat göründüğümü zaten biliyordum, görmeye gerek yoktu.
Üstüme hırka alarak aşağı indim. Kendime hemen limonlu çay yaptım. Ardından tekrar sürüne sürüne odama döndüm, yürümek beni daha fazla yoruyordu. Uzanarak telefonu elime aldım. Akın'ın numarasına tıklayarak aramaya başladım. İkinci çalışta hemen sesini duymuştum bile.
"Nisan? Nasıl oldun, kendini nasıl hissediyorsun?" Boğazımı temizleyerek elimi alnıma götürdüm.
Sanırım ölüyordum, ama sevgilimin bunu bilmesine gerek yoktu. Ya dağları aşarak, deniz be deniz yüzerek buraya gelirse? Tam bir kahraman edasıyla önümde diz çöker ve tek dokunuşla bütün acılarımı def ederdi. Bende bir kere daha âşık olurdum ona...
Bunlar hayal ürünümdü elbette, böyle olacağı yoktu.
Nisan? Baya üşüttün sen, belli. Günümüzde insanlar seyahat etmek için uçak ve benzeri icatlardan yararlanıyor ama sen bilirsin.
Beni hastayken bile sinir etmek zorunda mıydı? Umrumda değildi zaten, Akın benim için denizleri de aşardı.
Denizler onu aşmasın da. Hayal dünyana bayılıyorum.
"İyiyim," diye mırıldandım. Aslında iyi değildim ama Akın'ı endişlendirmenin bir anlamı yoktu. Zaten işi başından aşıyordu, bir de benim hastalığımla uğramasını hiç istemezdim. "Bugün dinlensem bir şeyim kalmaz, sen nasılsın?" Aldığım çaydan bir yudum aldım, ağzım yandığında yüzümü buruşturdum.