Multimedia- Bölüm şarkısı. Cem Çınar-Kırmızıyı seven kadın. (Okurken dinlemeniz tavsiye olunur:))
"Geçmedi, her hatırladığımda yeniden acıyor, ama yaşadım. " dedi yutkunarak. "Yaşayamam sandım ama yaşadım. Onun acısına tutunarak yaşadım hem de. Hayat sadece mutlu olmak, güzel aileye, arkadaşlara, anılara sahip olmak ve s değil. " diyerek dikkatle baktı gözlerime. "Hayat bazen sadece güçlü olmaktan ibaret. Ne olursa olsun ayakta durmak. Kimseye gerek yok ki dayanman için..." diyerek eli yavaşça elime uzandı ve tutarak hızla atan kalbimin üzerine getirdi. "Paramparça olmasına rağmen seni bırakmayıp hala atmaya devam eden ve içinde hala sevgiyi taşıyabilen kalbin yeter."
Bir şey demedim, diyemedim. Gözlerim hayranlıkla ve şaşkınlıkla gözlerine bakıyordu. Eli elimi tutmuştu ve saniyelerdir hızla atan kalbimin üzerindeydi. Söylediği güzel sözlere mi, elinin kalbimde olmasına mı, yoksa bana bu kadar içten bakan bakışlarına mı hayran kalayım bilemedim...
"Yaşamayı en çok hakeden sensin." diye ekleyerek bakışlarını gözlerimden, elini ise kalbimden çekti. Bir şey demeden ayağa kalkınca kapıya doğru yol almıştı. Sanırım o da çok kötü olmuştu ve bunu görmemi istemiyordu. Her insan gibi... Acısını tek başına çekmeye gidiyordu.
Ben onun arkasından dolmuş gözlerimle sakince bakarken bir anda durdu ve tekrar bana döndü. Gözlerime yine dikkatle baktı.
"Yeşillerin etrafını sarmış kırmızıya uymuyor." diyerek yutkundu ve gülümsemeye çalıştı. " Kurtul onlardan." Ve arkasını dönerek odadan çıktı.
Az önce aynadan gördüğüm harap olmuş yüzüm geldi aklıma. Kızarmış olan yeşil gözlerimin nasıl kötü gözüktüğü... Bana 'yeşillerin etrafını sarmış kırmızıya uymuyor ' demişti. Ve kalbim bu cümleye hayranlık duymuştu. İçim olduğum duruma rağmen huzurlu olmuştu. Sadece tek bir kelime bile bir az daha iyi olmama yetmişti.
Kalbim orada olduğunu biliyorum, bu kadar hızlı atmana gerek yok...
Dakikalar sonra odanın kapısı tekrar açılmış ve içeriye Cengiz ile birlikte Mehmet doktor girmişti. Hiçbir şey demeden gözlerindeki pişmanlık ifadesiyle bana yaklaştılar. Mehmet doktor sessizce ayağıma bakmaya başladığında artık tepki veremeyecek kadar yorgun hissediyordum kendimi. İçim hem çok yorgun, hem öfkeli, hem acı dolu ve birazcık da huzurluydu...
Cengiz beni yavaşça ayağa kaldırıp yatağa yatmama yardım ettiğinde kısa bir süre gözlerimiz kesişti. Ama gözlerime bakamadı ve hemen başını yere eğerek diğer tarafa çevirdi.
Mehmet doktor yaralı ayaklarımla ilgilenirken canımın yandığına aldırmadan gözlerimi açık olan cama yönelttim ve dışarıyı izlemeye başladım. Hani bazen olur ya, insan bir yere dalar, olduğu yeri, gerçeği, tüm sesleri ve s her şeyi unutur. Nereye daldığını bile bilemez, bir anda dakikaların hatta saatlerin öylece boşuna geçtiğini görür. İşte aynısını yaşadım...
Yüzümü ağır-ağır diğer tarafa çevirdiğimde oda da artık kimsenin olmadığını gördüm. Ayaklarımdaki kanlar temizlenmiş ve sargılanmıştı. Az önce yerde olan camlar temizlenmişti.
Hiçbir tepki vermeden gözlerimi tavana dikerek, her zaman olduğu gibi düşünmeye başladım ve gözlerimden akan yaşlar sessizce yanağımdan boynuma doğru yol aldı.
Sanki ardımda çok ama çok büyük bir fırtınayı bırakmıştım. Sanki her şey bitmişti ve ben şimdi yatağa uzanmış, gözlerimi sessizce tavana dikmiş ağlıyordum. O büyük fırtınanın ardından gelen sessizliğin acısıydı bu... Ruhum yıkılmış, dağılmış ve mahvolmuştu. Geriye sadece sessizce akan gözyaşları kalmıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINIR
Action"Yaşanılan kötü günler gelecek olan güzel günlerin habercisidir" derler. Peki ya öyle mi? 22 yıldır yalnızlığın ruhuma işlemiş olduğu bu kötü ve acımasız dünya, bana daha da kötü günler yaşatırken gelecekteki güzel günlerimin planını yapıyor muydu...