Düşündüğüm kadar zor olmadı... Çünkü ne olursa olsun yıllardır yaşadığım bir hayattı bu...Evet, böyleyim. Devam ediyorum... İleride güzel şeylerin olacağına umut ederek devam etmeye çalışıyorum...
***
İki hafta olmuştu artık... Yüzlerini görmeyeli ve onlarla konuşmayalı... Hepsini o kadar çok özlemiştim ki... Cengiz'i, Fırat'ı, Selma teyzeyi, Onur'u...
Kendi hayatıma devam ediyordum ama hàla onlardan ayrılmış olmama inanamıyordum. Sanki buraya kısa süreliğine gelmiş gibiyim... Sanki tekrar döneceğim... Ama biliyorum bunların hepsi beynimin bir oyunu ya da kalbimin inanmak istediği ve kendince kurduğu hayaller. Gerçekler ise ortadaydı.
Bu gün 31 Aralıktı. Yılbaşıydı. Sokaklar süslenmiş, yılbaşı ağaçları kurulmuş, bayram kutlanıyordu. Çalıştığım restoran günboyu dolu olmuştu ve öyle ki ben yorgunluktan bitmiş durumdaydım. Tüm gün sadece 15 dakika otura bilmiş ve yemek yemiştim. Nihayet mesaim bittiğindeyse o an için dünyanın en mutlu insanı olabilirdim.
Hızla iş arkadaşlarımla vedalaşmış ve onların samimiyetsiz kutlamalarına karşılık vererek evime doğru yol almıştım. Hava çok soğuktu, hatta kar yağıyordu ve muazzam bir görüntü vardı. İnsanlar sokaklara dolmuş kartopu oynuyorlardı. Bazıları fotoğraf çekiniyor, bazıları ise el-ele tutup yürüyerek anın tadını çıkarıyorlardı.
Onları kıskanmadan edememiştim...
Bu yüzden soğuğa rağmen eve otobüsle değil de yürüyerek gitmeyi tercih ettim. Üşüyen ellerimi montumun cebine sokup anın tadını çıkarmaya çalışarak yürümeye başladım. Tabii hayal kurmayı da es geçemiyordum...Sonra yanımdan geçen çifte gözlerim takıldı... Söhbet ederek, gülerek el-ele tutmuş bir şekilde yanımdan geçmişlerdi... Bu o kadar güzeldi ki... Her ne kadar bayramlar bazen bana anlamsız gelse de aslında monoton giden hayatımızı renklendiriyorlardı. İnsanlar sırf bayram diye buluşuyor, eğleniyor, yeni hatıralar kazanıyordu. Bu gerçekten çok güzel...
Keşke her günümüz bayramlardaki gibi güzel olsa...
Aklım hàla az önce yanımdan geçen çiftte kalmıştı ve ben kendime engel olamayarak bir elimi cebimden çıkarttım. Kafamı yana çevirip boş olan yere bakıp orda birinin olduğunu ve elimden tuttuğunu hayal ettim. İstemsizce elim karıncalanmıştı ve sanki biri tutmuş gibi sıkmıştım elimi. Sonraysa sanki yanımda o varmış gibi yürümeye devam etmiştim.
Size anlatamam... Ama o kadar güzel hissettirdi ki... Hayali bile o kadar güzel ki.
Ve biliyorum, bu yaptığım biraz komik. Ama hangimiz yapmıyoruz ki... Hangimiz yanımızda olmayan kişinin hayalini kurmuyoruz ki?
Yüzümdeki salakça gülümsemeye engel olamayarak dakikaları kovalayarak eve yaklaşıyordum. Onun hayali ile birlikte...
Ben yoluma devam ettiğim sırada hiç beklemediğim bir şey oldu ve günlerdir çalmayan telefonumun zil sesi kulaklarımı doldurdu.
Akşam saat dokuzdu. İş yerinden yeni çıkmıştım oradan birisi olamazdı.
Heyecanla telefonu çantamdan bulup çıkardığımda ekranda 'Cengiz' yazısını gördüm. Yüzümde kocaman bir gülümseme oluşurken telefonu hızla açmış ve kulağıma götürmüştüm.
"Alo, Cengiz???" dedim sokağın ortasında neredeyse bağırarak. Bir anda insanların bakışları beni buldu ve birazcık utandım.
"Kız, Gece, nasılsın? Özledin mi kankanı?" Dedi hızla. Sesinden onun da heyecanlı ve mutlu olduğu belliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINIR
Боевик"Yaşanılan kötü günler gelecek olan güzel günlerin habercisidir" derler. Peki ya öyle mi? 22 yıldır yalnızlığın ruhuma işlemiş olduğu bu kötü ve acımasız dünya, bana daha da kötü günler yaşatırken gelecekteki güzel günlerimin planını yapıyor muydu...