Günlerdir kaçtığım ve korktuğum ölüm belki de benim tek kurtuluşumdu.
Sımsıkı kapattım gözlerimi ve gelecek olan acıyı hissetmeye hazırlanmaya başladım.
Merak etme, vücudum, içimin acıdığı kadar acımayacak.
Sadece bir kaç saniye...
Ve beklediğim o silah sesi...
Beklediğim o fiziki acıyı hissetmedim. Belki de hissedemeyecek kadar çabuk ölmüştüm. Yani bu kadar kolay mıydı ölmek? Sadece insanin ruhunu mu yakardı? Fiziki acısı yok muydu? Neden yoktu? Ben şimdi o acıyı hissetmek istiyordum! Evet, istiyordum. Belki içimin yangınını unuturdum, belki beynim, kalbim artık bedenimdeki yara yüzünden kahrolurdu.
Neden hissetmiyordum? Söyle bana hayat, yoksa bunu da mı bana çok gördün ? Ölürken bile kalbimi mi parçalamak istedin? Bu ölümlerin en kötüsü değil miydi ama? Paramparça olmuş bir kalp, vücuttan daha çok yakmaz mıydı canımızı? Yakardı...
Peki ya öyleyse, neden ben? Neden bu acıyı yaşamak zorunda bırakılıyorum?
"Ne yaptın?" Bu da neydi böyle. Neden sesler duymuştum? Neden hala duyuyordum...
Sonra duyduğum seslerden güç alarak kapatmış olduğum gözlerimi açtım. Üzerimde hiç kan, yara yokken uğradığım şaşkınlık sonucunda gözlerim Onur'u bulmuştu. Bana bakmıyordı, yorgun bir şekilde kafasını sandalyeye yaslamıştı. Boşa atmışdı...
Şimdi içimde baş kaldıran duygularla savaşma zamanıydı...
Beni vurmamıştı, beni öldürmemişti...
Hayır, kesinlikle mutlu olduğum şey ölmemem değildi. Beni bir nebze olsun rahatlatan, mutlu eden Onur'un beni vurmamış olmasıydı. Gözlerim ona nasıl bakıyor bilmiyorum ama bu durumda olduğuma rağmen parladığına yemin edebilirdim.
Bana bunu yapmadığın için, teşekkür ederim Onur.
Belki söyleme fırsatım hiç olmayacaktı ama minnetarım sana Onur. Benim yıllardır duyulmayan sesimi duyduğun, hissettiğin için. Bana bağırmadan duyula bildiğini ispatladığın için.
Şimdi ağlıyordum ama bu mutluluktandı. İçimde hiç bilmediğim bir duygudan ve huzurdandı...
"Siz gerçekten salaksınız. Haini neden vurmadın? Kardeşlerini, arkadaşlarını sattı o." diyen düşman asker sanki beni yeniden ait olduğum gerçekliğe geri getirmişti.
"Ben..." diyerek öksürdü Onur. Canının yandığı kapatmış olduğu gözlerinden belli oluyordu. "Kadın öldürmem. "
"Neden? Korkuyor musun?" dedi alayla düşman asker. Silahı ondan alıp diğer askere verdiğinde az önce Onur'un arkasında duran askerler önüne geçtiler. Boş silahtan ve yara içinde olan bir askerden bile korkuyorlardı...
"Ben sizin kadar şerefsiz değilim. " dedi kafasını dik tutmaya çalışarak Onur. Düşman askerlerin yüzlerindeki alaylı ifade hemen silinmişti. Şimdi o kadar hırslı bakıyorlardı ki.
"Seni iyi karşılamadık biz. " diyerek askerlere döndü. " Misafirperverliğimizi daha iyi gösterelim." dediğinde askerler yeniden sırıtmaya başlayarak Onur'un üzerine geldiler. Ben yapacakları şeyi tahmin ederek çırpınmaya başlamıştım ama bir faydası yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINIR
Action"Yaşanılan kötü günler gelecek olan güzel günlerin habercisidir" derler. Peki ya öyle mi? 22 yıldır yalnızlığın ruhuma işlemiş olduğu bu kötü ve acımasız dünya, bana daha da kötü günler yaşatırken gelecekteki güzel günlerimin planını yapıyor muydu...