Bölüm 47

1.6K 98 31
                                    

LÜTFEN OKUMADAN GEÇMEYİN :)

Hepinize merhaba :) Bir tatilin daha sonuna geldik. ''İkinci dönem çok çalışacağım'' diyip ikinci dönem sonunda ''neyse seneye telafi ederim'' dediğiniz bir eğitim yılı olmasın :) Eksiklerinizi kapatın :) 

Bu bölüm Part I , Part II ne zaman gelir bilmiyorum malum okullar açılıyor.. Ama 50. bölüm final olacak orası kesin. Bir de şu var kii; İKİNCİ KİTAP DESEM KİMLER OKUR? 

Hadi bakalım yorumlarınızı bekliyorum, Multimedia Müzik Video: Cem Adrian-Aylin Aslım/ Herkes Gider mi?

---

''Ekin uyan hadi, uyansana ya, Ekin lütfen diyorum hadi bak sabah oldu.''

''Yaa güzelim sabahın köründe bar mı açık olur yat aşağı gözünü seveyim ya.''

Doğru söylüyordu, tamam, saat sabahın altı buçuğu olabilirdi ama benim babam oradaydı tamam mı? Gitmek zorundaydım. 

''Ekin ya kalkarsın, yada..''

''Ya da ne?''

''Ya da duvarındaki bütün Impala posterlerini yırtarım.'' Pekala, bu benim için zor olabilirdi ama yapardım. 

''Eğer öyle bir hata yaparsan, dolap kapağının içindeki Jensen Ackles posterini yırtarım. Ve çalışma masanın kapağındaki Ian Somerhalder posterini de. Ha bir de kapının arkasındaki Joseph Morgan posteri var tabi.. Cam kenarının yanında, o perdelerin arkasında gizli saklı yapıştırdığın Dylan O'Brien posterini..''

''Ay! Tamam, tamam ya! Yırtmıyorum tamam mı? Ama kalkman lazım!''

''İlya, Anıl'ı dinleyip kafana beyzbol sopası geçirmemi istemiyorsan yatıp uyu.'' dedi. Umudu kesmiştim. Ekin'i uyandıramayacaktım. Ekin'i yatakta öylece bırakıp, Ekin'in balkonunun önüne geldim. Ve bacaklarımı kendime çektim. Kazağımın kollarınıda parmak uçlarıma kadar getirdikten sonra düşünmeye başladım.

Eğer babamı bulursam ne olacaktı?

Onu affedecek miydim? Bir temmuz akşamında, babamla ilgili hatırladığım  tek anım, o gündü. Annemle kavga ettikten sonra babamın peşinden koştuğum günü hatırlıyorum. Babam evden çıktıktan sonra onu bahçede yakalamıştım. 

''Baba,'' demiştim. ''Nereye gidiyorsun?'' Söylememişti.. Beni bırakıp gideceğini, bir daha hiç gelmeyeceğini söylememişti. Beni bir daha arayıp sormayacağını, onu bir daha döner diye beklemememi söylemişti. 

''Döneceğim.'' demişti beni kırmamak için. Yalan söylemişti. ''Sana çikolata alıp döneceğim.''

Ardından başımın iki yanında toplu olan saçlarımı tuttu, okşadı, öptü. 

Bende o günden beri bana 'döneceğim' dediği yerde onu beklemiştim. Anneme o günden sorduğum sorular da cabasıydı.

''Anne, babam bana çikolata almasın, ama gelsin söyle. Ben babamı özledim anne. Neden gelmedi anne? Nereye gitti anne?''

Annemin cevap vermeyip sadece benim gözlerimin içine baktığını hatırlıyorum, ardından beni kucağına alıp sarılıp, saçlarımı okşamasını.

Bir temmuz akşamında, babamla ilgili hatırladığım ilk, tek ve son anım oydu. 

''Hatırla İlya.'' dedim kendi kendime. O gece, o barda nasıldı, nasıl görünüyordu? Gözlerinde o yeşilin tonu hala aynı mıydı? 

Arkadan Ekin'in bana sarılmasıyla, zaten fark etmeden akıttığım göz yaşlarımı, Ekin'e sarılarak hıçkırarak tekrar akıttım.

---

''Hazır mısın?'' Hazır mıyım.. onu tekrar görmeye hazır mıyım, onu affedebilecek miyim, bilmiyordum. Tek istediğim onu görüp beni nasıl bıraktığını sormaktı.

''Hazırım.'' dedim. Ardından Ekin arabanın motorunu çalıştırdı. Yol boyunca konuşmamıştık. Geldiğimizde, arabadan ağır adımlarla indim. Barın önüne geldiğimde, kalbim normalinden 4 kat hızlı atıyordu. Sık sık nefes alıp vermeye başladığımda, elimin içinde Ekin'in sıcacık elini hissettim.

''Girmek istediğine emin misin İlya? Hala geri dönme şansımız var?''

''Girmek istiyorum Ekin.'' dedim nefesimin arasından. 

Bardan içeri girdiğimde, direk bir garsonu durdurdum. Zaten içerisi bomboştu. Temizlik yapan garsonlar vardı. 

''Babam nerde?''

''Pardon?'' diye sordu.

''Babam, yani.. yani Ahmet Aygen?''

''Ha, patronu mu soruyorsunuz? Odasında.'' dedi. Patron mu demişti o? Garson bana yardımcı olup odayı gösterirken kapıyı tıklattım.

''Gir.'' sesi geldiğinde kalbimin tekrar teklediğini hissettim. Kapı kolunu yavaşça aşağı indirip 

içeri adımımı attım. O, başını yavaşça önündeki kağıtlardan kaldırıp bana baktığında, öylece donakalmıştı. 

Benim gibi.

Aynıydı. Gözlerinin o yeşil tonu aynıydı. Kaşının yanındaki o küçük yarık aynı yerinde duruyordu. 

''İlya?'' diye sordu. Sesimi çıkarmadım. Boğazım düğümlenmişti. Eğer konuşursam, ağlayacağımı biliyordum. Masasından kalktı, ağır adımlarla yanıma geldi. Tam önümde durdu. Tekrar adımı fısıldadı. Saçlarımı elleriyle tutup geriye doğru iterken, gözlerimi sımsıkı kapamıştım. 

''İlya, kızım.. Ben ne diyeceğimi bilmiyorum..'' dedi.

''Hiç bir şey söyleme. Senden sadece, beni, annemi neden bırakıp gittiğini, arayıp sormadığını söylemeni istiyorum. En azından bunu bize borçlusun.'' dedim güçlükle.Omuzlarımdan tutup sandalyeye oturttu.

Karşısındaki sandalyeye kendi geçtiğinde Ekin'e baktı. Ekin bana baktığında gözlerimle onayladım. Ve dışarı çıktı. 

''İlya,'' diyerek başladı söze. Gözüm masadaydı. Çünkü ona bakamazdım. Masayı incelerken, çerçevenin içindeki fotoğrafımı görmüştüm. 5 yaşında çekildiğim bir fotoğraftı. Gözlerim yanarken önüme döndüm.

''Biz annenle sürekli kavga ederdik İlya.. Sen, annen ağlar diye ağlardın, bana vururdun. O zamanlar küçüktün, hatırlamıyorsun. Anneni gerçekten seviyordum. Ama sürekli kavga ediyor olmamız ikimizide üzüyordu. O gece; bana git dedi. İlya'yı seviyorsan, beni birazcık sevdiysen git dedi. Annen beni istemedi İlya.. Haklıydı. Ben ona, sana zarar veriyordum. Mutlu değildik. O geceki halin gözümün önünden gitmiyor İlya..'' dedi.

Ardından ayağı kalkıp çalışma masasının çekmecesinden küçük bir paket çıkardı. Bu şey paketiydi.. Çikolata paketiydi. Bana uzattı.

''Aldım.'' dedi. ''Sözümü tuttum, aldım ama veremedim. Her gece İlya, her gece bu çikolataya bakıp içtim.'' Çikolatayı elime verdiğinde üzerindeki son kullanma tarihine kaydı gözlerim. 

20.06.2003- Son tüketim tarihi..

Titreyen dudaklarımı ısırdım. Derin bir nefes aldıktan sonra konuşmasına devam etti.

''Seni hep izledim İlya. Elimde bu çikolatayla karşına çıkmak istedim. Bak sözümü tuttum demek istedim. Ama yapamadım. Annenle ikiniz çok mutluydunuz. Tekrar aranıza girmek istemedim. Ama senin okuma-yazma gününde, ilk karnende, ilkokuldan ilk mezun oluşunda, liseye başladığın ilk gün.. Hep yanındaydım. Sadece sen benim orada olduğumu bilmiyordun. Seni dün gece o barda gördüğümde, yine izledim. Ama çok içmiştin. Karışmadan edemedim. Bayıldığında başında bekledim. Sonra o genci gördüğümde içim rahat ederken oradan ayrıldım.'' 

Göz yaşlarımı daha fazla tutamamıştım. Ayağa kalktı, yanıma gelip ellerimden tuttu ve beni de ayağa kaldırdı. Ardından beni kendine çekip sarıldığında, daha fazla kendimi tutamayıp tüm gücümle ona sarıldım. Babama sarıldım. Kokusunu doyasıya içime çektim. Hıçkırarak ağladım. Nefes alamayana kadar ağladım. Babamsa sadece saçlarımı okşadı.

Gözyaşlarımı elleriyle silerken, onunda ağladığını fark ettim. Ardından o soruyu sordu.

''Beni affedebilecek misin?''

RENK Serisi 1- Aşkın Rengi MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin