Bölüm 50/ FİNAL

3K 116 42
                                    

Öncelikle multimedia'daki fotoğraf: İlya'nın elbisesi. Multimedia'daki müzik videoyu (Sara Bareilles-I Choose You) , BÖLÜMÜ OKUDUKTAN SONRA dinlerseniz, çok tatlı olur :)

Hikayemizin kapağını, ve ikinci kitabın kapağınıda hazırlayan @rotices 'e kocaman teşekkürler :) 2. Kitap için tanıtım koyacağım, buradan da haber vereceğim ama tam anlamıyla 1 ay sonra başlarım o hikayeye, malum önümüz YGS :)

Unutmadan, burada yorumlarını eksik etmeyen, bana da özelden harika mesajlar atan okuyucularıma çoook teşekkür ederim, bu hikayenin başlarında böyle bir ilgi beklemiyordum :') 

Şimdi, ne kadar ikinci kitap çıkacak olsa da asla ilkinin yerini tutmaz, o yüzden bu bölüme, tüm kitabı kapsayan uzuun uzuun yorumlar  yaparsanız çook memnun olurum :) Mesela hikayede en sevdiğiniz bölüm, replik, bir olay, en heyecanladığınız kısım vb. :))) Tekrar teşekkürler, kısa zaman sonra görüşürüz!

---

''Girdiğimiz 14. mağaza Buse! Bak ben oraya girmem tamam mı? Bu bünye biraz daha alışveriş mağazalarına girerse kendi kendinin fişini çekecek.'' dedi Derin. 

Küçüklüğünden beri alışverişi sevmezdi zaten. 

''Aradığımı bulamadım ki ama..'' diyerek yakındı Buse.

Ece ve Burcu elbiselerini seçmişlerdi. Mezuniyet partimize kavalye olarak geleceklerdi. 

''Bak ya bu mağazadan alırsın, yada..'' hepimiz Derin'e bakıyorduk:

''Yada bu mağazadan alırsın! Ben gidiyorum kahve içeceğim bitene kadar almış olun ona göre.'' dedi Derin. Dediği zaman da yanına gitmezsek eve  gideceğini biliyordum. O yüzden Ece ve Burcu Derin'le giderken, Meryem ben ve Buse kalmıştık.

Meryem girdiğimiz yerden kırmızı bir elbise beğenirken, ben direk gece mavisine yönelmiştim. Buse ise siyah giymek istediğini söyledi. Hepimiz gözümüze kestirdiğimiz elbiseleri alıp kabine girdik.

---

''Allah'ım bir an o mağaza da yaşlanacağımızı sandım.'' 

''Ya sen tam aradığım gibi bir kızsın biliyor musun?'' dedi Selim Derin'e iş atarken. Derin utangaç bir şekilde gülümserken taklidini yaptım. 

''Ee, İlyacığım sen ne aldın bakayım?'' diye beklediğim o meşhur soruyu sordu Ekin. 

''Hemen kükremek yok ama.'' dedim elbiseyi poşetten çıkarırken. Ekin tek kaşını kaldırmış beni izliyordu. Bunu nasıl yapıyordu?! Elbiseyi baştan aşağı süzdükten sonra:

''Yani, sonuçta insan kendi ölümünün ne zaman geleceğini bilemiyor, seninkide bugünmüş napalım?''

''Ekin ya, bir kerecik ya, bir kerecik.''

''Ne bir kerecik?''

''Bir kerecik kroluk yapma?''

''Parayım ama kro bende.''

''Hıh?''

''Ne hıh?''

''Ekin ne diyorsun?''

''İlya sen ne diyorsun?''

''Abi ne diyonuz ya, Caner sür abi şu arabayı.'' diye bağırdı Anıl.

''O elbise konusunu sonra şey yapcaz.'' 

''İlk önce kızları mı bırakıyoruz abi?'' 

''Evet.'' dedi Ekin. Babamın evine taşınalı 2-3 gün olmuştu. Ekin geceleri sürekli camın önüne gelmişti ve hep muhabbet etmiştik. Uykusu gelince eve gitmiş, beni telefonla aramıştı. Nedenini sorduğumda da: ''Senin olmadığının düşüncesini kabullenmek istiyorum, sanki hep yanımdaymışsın gibi oluyor böyle yapınca.'' demişti. 

RENK Serisi 1- Aşkın Rengi MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin