Bölüm 10

2.5K 108 7
                                    

Bugün Cuma. Haftanın son günü, öğrencinin kurtuluşu.  Bugün Ekin'le onun okuluna gideceğimiz için okula gitmeyecektim, yani 3 gün tatil! İlk önce ayaklarımı sonra bedenimi yataktan dışarı attım. Lavaboya adımlarımı süre süre ilerledim. Bol gelen kazağımın kollarını sıyırdım ve yüzümü yıkadım. Bir saniye, kazağımın kolları? Kazağım? Aynada kendime baktım, üzerimde Ekin'in elinde tuttuğu kazak vardı. İstemsiz açılan ağzımla ellerimi göğüslerime çapraz koyarak odaya geri koştum. Odaya gelip kapıyı kitledim ve odanın içinde mapushanede turlar gibi bir ileri bir geri yürümeye başladım, elimde bir tesbihim eksikti.

Elim ağzımda turlarken gözüm masanın yanında duran nota çarptı.  Yazdıklarını okuduktan sonra bile kıpkırmızı kesildiğime emindim. Bir hışımla odadan çıkıp Ekin'in odasına kapı çalmadan daldım. Tam lafları saydırmaya başlayacakken Ekin'in altında ki havluyu ve tam olarak boynunun girintisinden aşağı süzülen damlayı gözlerimle taciz aman, takip ettim. Yutkundum. Ve umursamaz gibi görünmeye çalışarak:

''Ya Ekin bu ne ya bu ne napıyon sen ya napıyon?''

''İlya, sakin olur musun? Ayrıca ne varmış? Gayette yakışmış, neredeyse tatlı olmuşsun diyeceğim.'' dedi sırıtışının ardından. 

''Ekin ya!'' diye bağırdım. Yanıma yürümeye başladı. Aramızda iki karış mesafe bırakaa kadar yürüdü,yürüdü, ve durdu. 

''Hiç bir yerine bakmadım, yemin ederim.'' dedi o karizmatik ses tonuyla.  Başımı eğdim ve bakışlarımı halı desenine çevirdim. 

''Bir daha böyle bir şey yapma.'' dedim. Ve odanın çıkışına ilerleyemedim. Evet ilerleyemedim. Eli, koluma kenetlendi fakat yüzümü ona dönmedim.

''Kusura bakma, bir daha olmaz.'' diyip kolumu bıraktı. Başımı sallayıp odadan hızla çıktım.

Odama gidip kapıyı kilitledim ve kazağı çıkardım, güzelce katlayıp dolabıma koydum. Ardından istemsizce gülümsedim. Ardından siyah bol kazağımı ve siyah kotumu üzerime geçirdim.  Siyah beremi de takıp montumu koluma aldım. Ekin'le aynı anda odalarımızdan çıkmıştık. 

''Ben hazırım.'' dedim.

''Tamam, kahvaltılık bir şeyler atıştıralım çıkarız.'' dedi. Başımla onayladım. Ekin, Alize Hanım ve Mehmet Bey sofrada yerini alırken:

''Günaydın.'' diyip gülümsedim ve mutfağa yöneldim.

''Nereye?'' diyen Ekin'di. Durup ona döndüm.

''Bir şeyler atıştaracağım mutfakta.'' dedim. 

''Gelsene masaya ne gerek var mutfağa?'' dedi tekrar. Tam ağzımı açıp konuşacakken bu sefer Mehmet Bey araya girdi:

''Ekin doğru söylüyor İlya, artık sende evimizin kızı sayılırsın, rahatına bak lütfen.'' dedi.

''Teşekkür ederim.'' diyip masaya yöneldim. Masada tabağıma peynir, bira domates alarak çayımla birlikte atıştırdım. Ekin'i bekledim. Ardından annemi öptüm ve evden çıktık.

Ekin arabayı çalıştırınca kapıyı yavaşça açıp oturdum ve dikkat ederek kapadım.

''Merso'ma iyi davrandığına göre başına taş veya saksı falan düşmüş olmalı.'' dedi gülerek. Yalandan gülümseyerek:

''Ha-ha-ha, komikmiş canım ya.'' dedim. O gaza basarken bende müzik açtım. 12 dakika kadar sonra okula vardığımızda gözlerim kocaman açıldı.

''Okula gidecektik Ekin, Beyaz Saray'a getirmişsin?'' dedim. Kahkaha attı.

''Alışırsın yeni kız.'' dedi.

''Yeni kız?'' diyip sordum.

''Anıl'ın sana takacağı lakap.'' dedi. Gülümsedim. ''Takip et beni.'' diyerek okulun içerisine ilerledi. Okulun kordoruna girdiğimizde ne kadar geniş olduklarını gördüm. Ve herkesin kendine ait dolabı vardı! Yabancı dizilerde ki gibiydi!

''Oha sarı otobüste var mı ya?'' dedim. Ekin anlamayarak kaşlarını kaldırdığında tekrar açıklama yaptım:

''Ya hani yabancı dizilerde veya filmlerde okulların sarı servis araçları oluyo ya, böyle dolapları falan görünce aklıma direk o geldi.'' dedim. Kahkaha atmakla yetindi. Herkes derste olsa gerek koridorlar boştu, yalnızca nöbetçi öğrenciler vardı.

Okul formasına şöyle bir göz attığımda bej rengi bir etek ve bordo uzun kollu lakos giydiklerini gördüm. Beğenmiştim. Müdürün odasına girdiğimizde bizi ayağa kalkıp karşıladı. Şaşırmıştım.

''Hoşgeldin Ekin, ve sende İlya olmalısın. Hoşgeldin. Alize Hanım arayıp konuyu üstü kapalı bir şekilde anlattı. Bir de senden dinlemek isterim.'' dedi. Gülümsedim. Boğazımı temizledim ve başladım:

''Tabii, ben 12. sınıf öğrencisiyim. Bu yıl ki bursluluk sınavlarını gördüm ve gecemi gündüzüme katarak çalıştım. Geçtiğimiz günlerde de kazanmış olduğumu öğrendim. Anneme anlatırken Alize Hanım duydu ve burada burslu okuyabileceğimi söyledi.'' dedim. Müdür başıyla onaylaıktan sonra kayıt işlemlerini yaptırdık. Çok heyecanlıydım. Ekin sürekli bana bakıp gülüyordu. Müdürle işimiz bittiğinde Ekin beni okulu tanıtmak için gezdirdi.

''En alt katta yüzme havuzu ve basketbol sahası var. Bu katta voleybol sahası var. Üst katta, yani bizim sınıfın olduğu koridorda sanat ve müzik sınıfı var. Kulüp gibi düşün. Pazartesi günleri seçtiğimiz kulüplere gideriz ve eğitim alırız. 2 derslik bir eğitim. 3. katta ise Beden Eğitimi için bir salon ve tiyatro salonu var.'' dedi. Ağzım açık dinliyordum. Ardından devam etti:

''Bizim zil çalar şimdi,'' dedi. 1 dakika sonra zil çaldığında kapı açıldı ve öğretmen dışarı çıktı. Ardından Ekin içeri girdi. Ekin 3 çocukla ve 2 kızla selamlaştıktan sonra gözleri bana döndü. Bana eliyle 'Gel' işareti verdi. Yavaş ve utanarak Ekin'in yanına ilerledim. Ekin:

''Arkadaşlar bu İlya, İlya bu da Anıl, Egemen, Caner, Buse ve Selin.'' dedi hepsiyle teker teker selamlaştım fakat Selin'in sempatisini pek hissedememiştim. Bir garip bakıyordu.

''Eee, nerden tanışıyorsunuz?'' dedi Selin meraklı ses tonuyla. 

''Ben-'' diyip lafa başladığımda Ekin lafımı böldü.

''İlya'nın annesi bizim evde çalışıyor hizmetçi olarak. Ve bizim evde kalıyorlar. İlya burayı burslu kazandı.'' dedi. Gözlerim kocaman açılırken yutkundum.

''Hah! O ne ya öyle besleme gibi.'' diyen Selin'di. Be hiç bir şey söylemeden sınıftan hızla çıktım. Nereye gideceğimi bilmiyorken rastgele sola döndüm. Kapısında müzik odası yazan yerin boş olması için dua ederek oraya girdim. Duyduklarımı sindirmeye çalışıyordum. Bu neydi? Neden böyle bir şey söyleme gereği duymuştu? Düşüncelerimi bozan gitar sesi ve bir erkek sesi olmuştu. Yavaşça içeri ilerledim ve gözümdeki yaşı sildim. Çalan çocuğa baktığımda hafif dalgalı saçlarını izledim. Gerçekten çok havalıydı. Yabancı bir şarkı seslendiriyordu. Çalmayı bitirdiğinde alkışladım. Şaşırarak baktı.

''Merhaba.'' dedim.

''Merhaba? Tanışıyor muyuz?''

''Hayır, bugün kayıt oldum. Kusura bakma boş olduğunu düşünerek girdim ama sesini duyunca dinledim. Bu arada ben İlya.''

''Peki, İlya. Sorun değil. Bende Ozan. Memnun oldum.'' dedi. Ardından kapıya yöneldim ve:

''Benim gitmem gerek. Görüşürüz.'' dedim. Arkamdan 'görüşürüz' dediğini duymuştum. Bir kızı durdurup çıkışı sordum. Bana garip garp baktıktan sonra okulda yeni olduğumu söyledim. anlar gibi başını salladı ve tarif etti. Teşekkür ettikten sonra koşar adımlarla çıkışa ilerledim. Okuldan kendimi attıktan sonra yine sorarak otobüs durağına yürümeye başladım.

Düşünüyordum, Ekin'in bu davranışının nedenini. Beni arkadaşı olarak bile tanıtmamıştı. Benden utanıyor olmalıydı. Karşıdan karşıya geçerken korna çalarak bana doğru gelen arabaya gözlerimi kısarak baktım ve olduğum şokla yerimde kaldım. Gözlerimi kapadım, ardından vücudum ağır bir şeyle sarsılırken kendimi yerde buldum. Gözlerimi yavaşça açtığımda bana korkuyla bakan Ekin'i gördüm...

Heyecanlı yerde bırakmayı severim ajshfbjaebf Vote vermeyi unutmayıın :*

RENK Serisi 1- Aşkın Rengi MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin