BÖLÜM 7

164 7 1
                                    

MULTİ: Furkan

Sol alt köşedeki yıldıza basarak bana destek olun. <3

*****

Hayatımızdaki önemli anları otuz saniye de yaşayıp yedi saniyede unutsak nasıl olurdu?

Bir ömre sığdıramayacağım onca önemli anı otuz saniyeye nasıl sığdıracağımı düşündüm. Ailemle, arkadaşlarımla, çevremdeki insanlar veya yanlız başımayken yaşadığım onca önemli anı otuz saniyeye nasıl sığdırabilirdim ki?

Peki ya yedi saniye de onca önemli ve güzel anıyı unutmak? Unutabilir miydik ki? En mutlu anlarımızı, kahkalarımızı, sevinçlerimizi...

Hayatımın şu son haftasını unutmak için feda edeceğim birçok şey vardı. Bu son haftayı unutup hayatıma kaldığım yerden devam etmeyi belki de her şeyden çok istiyordum.

Annemle geçen olaylı konuşmamızın üzerinden neredeyse üç hafta geçmişti. Bu süre zarfında ne odamdan çıkmış ne de işe gitmiştim. Rana işi gereği sabahları gitmek zorunda kalsa da işten geldikten sonra yanımdan ayrılmıyordu. Ceyda butiğe gitmeyi, Emre ders çalışmayı bırakmıştı. Furkan nereden getirdiğini bilmediğim berjeri odamdaki pencerenin önüne koymuş bir dakika olsun oradan kalkmıyordu. Ömer ise son proje için ara sıra şirkete gitmek zorunda kalsa da işlerini hızlıca halledip tekrardan buraya, yanıma dönüyordu.

Üç haftadır bir dakika olsun yalnız bırakmıyor, bir şeyler yemem ve kendime gelebilmem için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlardı. Geceleri hepsini odalarına göndersem de Furkan inat ediyor berjerden kalkmıyor bazense orada uyuya kalıyordu.

Bense kendimde değildim. Üç haftadır Rana'nın ısrarları, Ömer'in öfkeli bakışları, Emre'nin yalvarmaları, Ceyda'nın dırdırı ve Furkan'ın şebekliklerinin zoruyla bir şeyler yemiştim. Rana ağzıma bir şeyler tıkıştırıyor bense bilmem kaç dakika aynı lokmayı çiğniyor en sonundaysa zorla yutuyordum.

Annem birkaç kez aramasına rağmen telefonlarını açmamıştım. Bunun üzerine babam da aramaya başlayınca telefonumu kapatıp yatağımın yanındaki komodinin çekmecesine koymuştum. Furkan, Gülçin teyzeye olanlardan bahsedince Gülçin teyze, işini gücünü bırakıp dün buraya gelmişti. Yemek yemediğim için önce bir fırça çekmiş daha sonraysa annemleri arayıp konuşmak istemişti ama buna engel olmuştum.

Onlara artık ne desek fayda etmeyecekti. Bunca yıllık anne babam beni saçma sapan bir söz için gözden çıkartmıştı bile.

Tıklanan kapıyla gözlerimi diktiğim duvardan alıp kapıya çevirdim.

"Hadi hazırlan biraz dışarıya çıkalım. Hem hava alırsın biraz." Olumsuz anlamda kafamı sallayıp biraz daha yastığa gömüldüm.

"Cemre, hadi güzelim. Biraz hava al ki kendine gelesin. Böyle dört duvar arasında ne zamana kadar kalacaksın. Sahile gideriz biraz deniz havası alırsın. İyi gelir sana da" Ayak ucuma oturmuş dil döken Ömer'e kısa bir bakış attım. Üzerindeki kırışmış bilmem kaç günlük gömlek, yakasına gelişi güzel taktiği kravat ve darmadağın olmuş saçlarıyla çökmüştü.

"İstemiyorum Ömer. Zorlama lütfen." Çatallaşmış sesime lanet edip boğazımı temizledim.

"Nereye kadar böyle yatacaksın?"

"Gittiği yere kadar." Verdiğim kısa cevap onu tatmin etmemiş olacak ki hızla oturduğu yerden kalkınca yatakta oluşan ufak sarsılmayı umursamadan tekrardan gözlerimi duvara diktim.

"Bak sadece bir saat. Bir saatin sonunda seni tekrardan getiririz. Ama lütfen gel inat etme çıkalım biraz hava al." Yatağın çöken sağ kısmına Furkan'ın oturduğunu anladım. Vereceğim cevabı bekleyen Furkan'ı umursamdan gözlerimi yumdum. Boynuma sarılan kolların varlığıyla gözlerimi açıp çenesini yasladığı kafamı ileriye çektim.

S O NHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin