12.bölüm

177 13 0
                                    


Dila
Hamile olduğumu öğrendiğim gün sözlenmiş, sözlümü hastaneye götürmüş ve ilk kavgamızı etmiştim. Bütün bu kaos ortamından sonra eve gelir gelmez üstümdekileri çıkarıp makyajımı temizledim. Aynadaki yansımama bakarken ellerim ister istemez karnıma gitti. Başımı yavaşça eğerek içimdeki mucizeye sarıldım. Tüm hayatım boyunca aldığım en güzel haber hamile olduğumdu. Ama sevincim o kadar kısa sürmüştü ki daha ne olduğunu anlamadan Alaz ve herkes karşısında bir karar vermem gerekmişti. Bu kararı verirken olacakları hiç düşünmesem de sonunda istediğim evlada kavuşacaktım. Doğumdan kısa süre sonra anlaşamıyoruz diye kendimi geri çekip çocuğumla yoluma devam edecektim. Ama öncesinde çok sakin, kararlı ve emin adımlarla yol alacaktım. Yapacağım tek bir hatayla Alaz'ın beni alaşağı edecek gücü ve delili olduğunu biliyordum. Bu yüzden hep bir adım sonrasını düşünüp mümkün olduğunca edepli bir Dila ile yol alacaktım. Ancak bana her dokunduğunda kendimi kaybetmemi de düşünürsek bu konuyla ilgili de önlem almam gerekiyordu.
Acil eylem planımın en baş maddesi fiziksel bir yakınlaşma istemediğimi dile getirip kararlılığımı göstermeliydim. Yoksa her defasında kendimi bulduğum o girdapta savrula savrula sonunun ne olduğunu bilmediğim bir yerde kendimi bulmam mümkündü. Bu muydu acaba birliktelik için gereken? Aras'la çocukluktan ergenliğe geçerken aşka düşmüştük. El ele tutuşmak, göz göze bakmak sevişmekten özeldi. O gittiğinden beri de Alaz gelip dokunana kadar dudaklarıma onu aldattığım hissi hiç düşmemişti yüreğime. Bu ikilemi bugün yine yeniden yaşamıştım. Odama girip pijamalarımla yatağa uzandığımda bütün gece bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Yenilmiş gibi hissetmeme rağmen Alaz diye seslenişime elini uzatarak yanıt vermişti. "Evlen benimle" deyip parmaklarını parmaklarıma kenetlediğinde mutlu olmuştum. Bu hissi çok uzun süredir ilk defa yaşayınca da kendimi kaptırmıştım. Gece gözlerime, günün yorgunluğu da ruhuma çökünce göz kapaklarım kapandı.
Telefonun sesiyle gözlerimi araladığımda sabah olmuştu. Komodinin üstündeki saate baktım. Daha dokuz bile olmamıştı. Bu saatte kim arıyor, diye hızla yataktan kalkıp gece çantamdan çıkartmadığım telefonumu almak için makyaj masama doğru ilerledim. Çantayı açıp içinden telefonu çıkardığımda ekranda yazan ismi görünce hemen telefonu açtım.
"Rüyanda gördün sanırım?" diye kinayeli konuşmama sevimli bir kahkahayla karşılık verdi.
"Evet, gördüm; bütün gece bana masaj yaptın" diye pis bir espri yapınca, "Çok komiksin... Acil bir şey yoksa uykuma kaldığım yerden devam etmek istiyorum. Hamile bir kadınım ben, uykuya ihtiyacım var" dedim.
"Ya ben de tam bizimkilere hamileliğinden bahsedecektim. Ama senin de yanımda olman..." dediği anda, "Bana bak, bir tek insana bu konuyla ilgili konuşmayacaksın" diye bağırdım.
Tek kelimelik "Gel" yanıtı beni delirtti. "Alaz bak, ciddi anlamda sinirlerimi bozuyorsun. Sen iyileş, ben de kendime geleyim, sonra çok hızlı bir nikâh ve pat ben hamile kalmışım gibi davranacağız. Ama şimdilik çeneni kapalı tutacak ve beni sinirlendirmeyeceksin, anladın mı?"
"Sinirlenirsen ne olur Dila?"
"Asla bilmek istemezsin Alaz, cidden asla öğrenmek istemezsin."
"Hah, çok korktum; bir bilsen şu anda nasıl titriyorum, görmen lazım. Bu arada atladığın bir şey var ki sana 'Gel' dedim. Saat on iki gibi burada ol."
"Sen bana emir veremezsin."
"On iki Dila, öpüyorum" dedi ve telefonu kapattı.
Telefonu uçuş moduna alıp makyaj masasına bıraktım ve ayaklarımı sürte sürte yatağa doğru ilerledim. Eğer o hamile olduğumu millete deklare ederse ben yapacağımı bilirdim. Başım yastığa düşer düşmez gözlerim yine yorgunluğa yenildi ve gözlerim kapandı. Bütün gün beni deli gibi arayıp duracak ama aradığı numaraya ulaşamayacaktı.
Gözlerimi tekrar açtığımda yatakta uzun uzun gerindim. Biraz ayıldıktan sonra saate baktım, on ikiye geliyordu. Alaz kim bilir kaç kez aramıştı. Ama telefonumu asla açmayacaktım. Yataktan kalkıp örtüsünü düzelttikten sonra pijamalarımı çıkarıp üstüme tayt ve tişört giyindim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra dişlerimi fırçaladım. Mutfağa inip kendime güzel bir kahvaltı hazırlayacak ve bütün gün televizyon karşısında tembellik yapacaktım. Pazar günleri benim gibi çalışan insanlar için keyif yapma zamanıydı. Kocaman bir tepsi içine yerleştirdiğim kahvaltılıklarımla salona doğru ilerledim. Televizyonun kumandasını alıp seyredeceğim bir film aramaya başladım. Sonra da köpüklü bir banyo ve kitap keyfi yapmaya karar vererek yeni başlayan filmle kahvaltıma başladım. Epey eğlenceli başlayan film bir ara duygusala bağlayınca istemsizce gözyaşlarımı tutamadım. Hamileliğin hormonsal gücü devreye girmiş olmalıydı. Bu tip durumlar bu kadar erken mi başlıyordu? Tüm bunları iyice inceleyip öğrenmem gerekiyordu. En yakında zamanda internette ve kitapçılardan temin edeceğim kitaplarla hamilelik hakkındaki her konuda bilgi sahibi olmalıydım. Bütün bunlara karar vermiş ve çikolata sürdüğüm ekmeğimi yerken kapı çaldı.
Elimde ekmekle kapıyı açtığımda karşımdaydı. Şaşırmıştım çünkü doktor bir iki gün yerinden kıpırdamaması gerektiğini söylemişti. Önce elime sonra bana baktı, bir adımda elimdeki ekmeği alıp ağzına götürerek içeri girdiğinde bir adım geri gittim. Hiç konuşmadan üstüme gelince bir adım daha geriye gittim. Çevik bir hareketle elini belime atıp beni kendine çekti. Dizlerimiz birbirine vurunca başımı kaldırıp ellerimi göğsüne koydum. Onu engellemek için yaptığım hamlem işe yaramadı. Dudaklarıma değmek için eğilen boynunu gördüğümde gözlerimi kapadım. Dudaklarının kavrayışıyla ağzım açılmış ve sıcak dili dilimi bulmuştu. Yine savruluyordum, yine tarumar oluyordum. Boşta olan eli boynumu kavradı. Daha derinlere ilerleme isteği ile yanıp tutuşan bedenlerimize yeniliyorduk. Ellerimle boynunu kavradığımda derin bir nefes aldı ve yeniden dudaklarımı dudaklarına hapsetti. Bu şekilde ne kadar kaldığımızı bilmiyordum ama ayrıldığımızda önce alınlarımız birbirine dayandı, sonra ellerimiz birbirini buldu. Nefesimiz düzelene kadar o şekilde kaldık. Geriye çekilip yüzüme baktığında hiç tereddüt etmeden beni kucaklamış ve merdivenlerden üst kata doğru çıkmaya başlamıştı. Bunu durdurmak istiyor muydum, diye düşünmeme bile zaman tanımadan yatağın yanında birbirimize bakarken bulmuştuk kendimizi. Üstündeki montu kazağı bir hamlede yere attığında hiç tereddüt etmeden üstümdeki tişörte uzandı.
"Yapma Alaz..."
"Durdur beni o zaman" demiş ve tişörtümü başımdan çekip çıkardı. İç çamaşırıma uzandığında beni kendine çekip boynumu öptü.
"Pişman olacağız. Yapma."
"Ben pişman olmayacağım. Çünkü ne istediğimi biliyorum Dila..." dedi ve kopçasını açtığı sutyenimi kollarımdan çıkarıp yere bıraktı. Yanaklarıma uzanıp yüzüme bakarken önce yanağımı, sonra alnımı öptü, sonra da dudaklarıma uzandı.
"Seni istiyorum, seni bu eve getirdiğim geceden beri istiyorum Dila. Şimdi beni durdur yoksa asla durduramayacaksın" dediğinde ellerim titremeye başladı. Bir anlık zevk için binbir pişmanlık yaşayacaktım. Sonrası benim için yıkım, onun içinse cehennem olacaktı. Kendimi tanıyordum, beni yıkanı cehennemimde yakardım.
"Ben seni istemiyorum Alaz."
Bacaklarımın arasındaki sıcaklığa kalp atışlarımın düzensizliğine rağmen kendimi çok iyi tanıyordum. Bu bir günahtı benim için aldatmak gibi hissettirirdi. Kendimi çok iyi tanıyordum Aras'ı aldatmış gibi hissedecek ve bunu Alaz'a yükleyecektim. Bunu daha önce de yaşamıştım. Hayatıma giren üç beş kişiye en fazla birkaç hafta dayanabilmiştim. Hepsiyle aynı duyguyu ruhumda hissetmiş, onlara da bunu hissettirmiştim. O yüzden yol yakınken bu işten vazgeçmeliydim. Yere eğilip tişörtümü ve sutyenimi alarak banyoya doğru ilerledim. Onu ne durumda bıraktığım umurumda bile değildi. Çünkü şu anda ona büyük bir iyilik yapmış ve onu kendimden korumuştum. İkimiz için en mantıklı yol buydu. Üstümü giyinip banyodan çıktığımda odada değildi. Merdivenlerden aşağı inerken anlamıştım çekip gitmişti. Merdivenlerin son basamağına oturup ağlamaya başladığımda az önce yaşadığım duygu yoğunluğunun bedenime bıraktığı sıcaklıkla tarumar olmuştum. Ama elimden gelen buydu, ben buydum. O ölüp gittiğinden beri ben böyleydim. Yapamıyordum, onaramıyordum kendimi; ne zaman "Yapacağım!" desem de olmuyordu, mutsuzluk gelip yakama yapışıyordu. Hırçınlaşıyor çocukça davranıp sonra kapıyı gösteriyordum.

AŞKIN RENKLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin