Günlerden cumartesiydi, Arda ve Sinem en son o gün okulun arka bahçesinde konuşmuşlardı... Tabii buna konuşma denilebilirse. Arda konuşmak istemiyordu çünkü saçma şeyler söyleyecekti, sonucunda hem Sinem hem Arda üzülecekti. Sinem ise sorunun ne olduğunu az çok tahmin ediyor, ancak emin olamadığından bir türlü konuşma girişiminde bulunamıyordu.
Arda dizlerinin biraz üzerinde biten açık mavi tonlarında bir kot, beyaz tişört ve lacivert spor ayakkabılarını giydikten sonra piknik için hazırdı. Her ihtimale karşı üşüyeceğini göz önünde bulundurarak ayakkabılarını alırken uyumlu olsun diye aldığı lacivert hırkasını beline bağladıktan sonra odasından çıktı ve annesine yardım edebileceği başka bir şey var mı diye sormak adına mutfağa gitti. "Yardım edebileceğim bir şey?"
"Her şey hazır oğluşum, Aynur'lara kadar şu sepeti taşısan yeter." Arda mutfak masasının üzerindeki piknik sepetine bakarken kaşlarını çattı.
"Arabaya ne oldu ki?"
"Arıza yapmış, Hikmet amcanın arabasıyla gideceğiz."
"Pekala."
Efe'lerin eve vardıklarında Arda annesiyle ve Aynur hanımla birlikte arka koltuğa geçmişti bile, içeri girmeye gerek yoktu, Aynur hanım her şeyi hazırlamıştı. Geriye bir tek Hikmet amcayı beklemek kalmıştı, kendisi uyuşuk biri sayılırdı.
Sonunda Hikmet bey şoför koltuğuna Halit bey ise hemen yanındaki yolcu koltuğuna oturduğunda gitmek için hazırlardı. Araba çalıştırıldığında Arda'nın yanındaki kapı açılmıştı, bakışlarını yana çeviren Arda, Efe'nin sırıtan yüzüyle karşı karşıya geldi. "Kaysana, bende geliyorum."
"Niye?" Arda saçma bir soru sorduğunu ancak tüm bakışlar ona döndüğünde fark etmişti. "Yani sen piknikleri sevmezsin ki, ondan dedim."
"Arda kay hadi oğlum, yola çıkalım artık geç kalacağız yoksa." Arda, Hikmet beyi dinleyerek Efe'ye yer açmak için kaymaya çalıştı, ama pek işe yaradığı söylenemezdi.
"Arda sen kucağıma gel oğluşum zaten ufak tefeksin." Hemen yanındaki Aynur hanımın teklifi herkesin gülüşmesine sebep olmuştu. "Ne gülüyorsunuz ya? Kötü bir şey demedim Arda bakma sen bunlara, küçük olmak suç mu hem? Gel hadi evladım çekinme."
"Anne senin dizlerin ağrıyor, yol boyunca nasıl götüreceksin Allah aşkına?" Efe sorduğu sorunun cevabını beklemeden Arda'yı arabadan dışarı çıkarmış, kendisi yerleştikten sonra teşvik etmek ister gibi dizlerine vurmuştu. "Gel." Arda tuhaf bakışlara maruz kalmamak adına çok bekletmeden Efe'nin kucağına otursada diken üstünde hissediyordu. Efe kapıyı kapatarak babasının omzuna dokundu. "Tamamız kaptan." Araba hareket ettiğinde Efe arkasına yaslanarak sağ elini Arda'nın karnına yerleştirdi. "Rahat mısın sen?"
"Rahatım." Değildi elbette, ama bunu ona nasıl söyleyecekti ki? Söylese de bir şey fark etmeyecekti zaten.
***
Piknik alanına ulaştıklarında Arda'nın ensesi Efe'nin omzuna gelecek şekilde uyuyakalmıştı. "Arda geldik." Efe eliyle iki kez Arda'nın karnına dokundu, ama Arda bana mısın demiyordu. Çok rahat bir pozisyon değildi elbette, ancak dün gece uyumamıştı.
Son olarak Hikmet bey arabadan çıkınca Efe sesini biraz yükseltti. "Arda." Arda bir şeyler mırıldanarak başını yan döndürdü ve Efe'nin boynuna sokuldu.
Efe sırıtarak kollarını sıkıca Arda'ya sardı, çünkü saçma sapan hareket ettiğinden Efe'nin kucağından kaymak üzereydi. "Anlaşılan rahatsın, ama kalkmazsan bizi çok ama çok tuhaf bir duruma sokacaksın." Pes ederek Arda'nın başını boynundan uzaklaştırdığında gözleri hafifçe aralanmıştı. "Geldik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEDEF: MUTLULUK ' bxb
Teen FictionOn ikinci sınıf öğrencisi olan ve sınava hazırlanan Efe, her şeyden ve herkesten uzak durmaya kararlıdır, bir kişi hariç, Arda. Arda, annesinin en yakın arkadaşının oğluydu ve kesinlikle çok zeki bir çocuktu. Çocuklukları birlikte geçmiş sayılırdı a...