Çantamı sırama bırakıp sınıftan çıktım. Bu sabah annem erken çıkmıştı ve kahvaltı da hazırlayamamıştı. Bu yüzden ders başlamadan kafeteryadan bir şeyler alıp yemek istiyordum.
İkinci kattan geçerken Selim'i gördüm. Son anda o da beni gördü ve konuştuğu arkadaşlarına bir şeyler söyleyip yanıma koştu. Son zamanlarda benimle takılmaya başlamıştı. Nedenini sorduğumda oldukça dürüst bir şekilde beni ilgi çekici bulduğunu söylemişti.
Birlikte zemin kata indik ve kafeteryaya gittik. Ben kendime kahvaltı aldım ve o da küçük bir çikolata aldı. Tüm bunları yaparken önemsiz konulardan sohbet ediyorduk.
"Bu yıl mezun olman beni üzüyor." bir masaya oturmuş aldıklarımızı yerken oluşan sessizliği bozup konuştu. Bir anlığına kafamı kaldırıp ona baktım.
"Boş vaktim olursa ziyarete gelebilirim. Ayrıca iletişim bilgilerimiz birbirimizde var. İstediğin zaman arayabilirsin ya da mesaj atabilirsin." tostuma geri dönmeden önce açıkladım ve tostumu yemeye devam ettim.
"Şimdi doğru dedin de teneffüslerde peşinde koşmak eğlenceli oluyordu. 10. sınıflar arasında oldukça gizemli birisin. Ben de seninle takıldığım için oldukça popüler oldum." havalı olduğunu düşündüğü bir şekilde yumruğunu göğsüne hafifçe vurup gerinerek konuştu. Bir yandan da gülüyordu. Onun bu aptal haline kahkaha atmadan edemedim.
En sonunda kahkaham yavaşlayıp sessizleştiğimde üzerimde birkaç göz hissettim. Çevreye baktığımda küçük sınıflardan birkaç kişi bakıyordu. Kafetayanın bir köşesinde de o oturmuş bana bakıyordu. Utanıp gözlerimi kaçırmak istesem de, bakışlarımı bakışlarından çekemedim. En sonunda gülümsediğinde odağım dağıldı ve önüme döndüm. Kafetaryadaki çoğu ses kesilmişti. Birkaç kişinin sesi ve fısıldaşmalar duyuluyordu. Onunla bakışmak hoş olsa da dikkat çekmek pek güzel değildi.
"Sınıfa gidiyorum." masaya bakıp çöplerimi toplarken sessizce mırıldandım. Ayağa kalkıp kapıya ilerlerken yolum üstündeki çöpe çöplerimi attım. Merdivenleri hızlı hızlı çıkıp en üst kattaki sınıfıma gittim. Henüz oldukça erken olduğu için sınıfta birkaç kişi vardı. Onlarda bana dikkat etmezlerdi. Onları rahatsız etmeden sessizce en arka cam kenarındaki sırama geçtim. Telefonumu ve kulaklığımı çıkarıp telefonumdan radyoyu açtım. İlk çıkan şarkıyı sonuna kadar dinleyip telefonu bıraktım. Gözlerimi kapatıp şarkıyı içimden geçirirken aklımda bir şeyler canlandırmaya çalıştım ama gülümseyen yüzünden başka bir şey düşünemiyordum. Bir süredir gözleri benim üstümdeydi ve bazen gülümsüyordu. Beni fark etmiş olması hoş olsa da zorluydu. Başka bir şeyler çizmek isterken onu asla aklımdan çıkaramıyordum ve arkamdan konuşulması sorun olmasa da sınıftan birileri bulaşmaya başlamışlardı. "İbne" veya "iğrenç homo" gibi saçma şekilde hitab edip kendilerince laf sokmaya çalışıyorlardı. En büyük cevap olan sessizlikle cevap veriyordum ama bazıları sessizliğimden güç alarak üzerime gelmek istiyorlardı. Eh, en sonunda cevap vermek zorunda kalıyordum. Onların yapamaya çalıştığını yapıp laf sokuyor ve tek bir cümleyle onları rahatsız edip susturuyordum. Uğraşması zahmetliydi.
Ders zili çalana kadar başka şeyler düşünmeye çalıştım ama bir türlü onu aklımdan atamadım. En sonunda ders zili çaldı ve pes ettim. Derse odaklanmaya çalışıp not tutmaya çalıştım ama not tutarken fark etmeden bir şeyler çizdiğim için en sonunda pes edip tüm gün not tutmadan dikkatlice dersleri dinleyerek yetindim.
***
dangersecret23 minik bir gülümseme sevgi sahnesi olarak geçerli mi?
ෆ╹ .̮ ╹ෆAy sahiden bakıştıklar ve Başak'a gülümsedi. Çok güzel ya
Bazı salaklar da Başak oğluşuma sataşmaya cüret ediyorlar. Başak oğluşum da ağızlarının payını veriyor. Aferin benim oğluşuma (人*´∀`)。*゚+
Dilek ve şikayet bölümü.☞
Seveyrum sizi sağlıcakla kalın ❤️❤️
***

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Art Of Love {BXB}
Teen FictionBaşak, ilginç bir resim yeteneğine sahipti. Aklına yerleşen bir şeyi çizmeden duramıyordu. Siren ise son zamanlarda aklından çıkmayan kişiydi. ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ "Art Of Love" İngilizce'de "Aşk Sanatı" anlamına gelir.