Annemin uzaklaşan arabasının arkasından bakmayı kesip eve yöneldim. Okullar açılmıştı. Annem terfi almış ve bugün gitmişti. Beni babamın evine bırakmıştı ve az önce vedalaştıktan sonra da gitmişti. Artık babamın yanında yaşamaya başlamıştım. Üvey annem, Selin abla beni seviyordu. Onunla iyi anlaşıyorduk. Kardeşim Aylin de beni çok seviyordu.
"Hoşgeldin, tatlım." Selin abla kapıda karşılayıp sarıldı. Sarılışına karşılık verdim. Ayrılacağım sırada Selin ablanın kucağındaki Aylin kollarını boynuma sarınca onu kucağıma alarak ayrıldım. Gülerek yanağıma kendince salyalı bir öpücük kondurdu. Ben de gülüp yanağını öptüm. Selin abla mutfağa geçince peşinden gittim. Selin abla yemek yapmaya devam ederken ben de Aylin ile oynadım.
Yemekler hazır olunca salona geçtik. Aylin ile yere oturup oyuncaklarıyla oynamaya başladık. Selin abla da bize katılmıştı. Aylin çok tatlıydı ve sürekli gülüyordu. O güldükçe biz de gülüyorduk ve evde gülüşlerimiz yankılanıyordu.
Yaklaşık yarım saat sonra babam geldi. Babam üstünü değiştirip gelince masaya geçtik. Aylin'i bırakmamıştım. Kucağımdaydı. Bir yandan yemeğimi yiyor bir yandan da onunla ilgileniyordum. Selin ablanın izniyle biraz çorba içirmiştim ve Aylin'in ağzının çevresi çorba olmuştu. Selin abla gülerek ağzını temizlemişti. Babam da gülüyordu. Babamı bu şekilde mutlu görmek hoştu. Birkaç yıldır annemle sürekli kavga ettikleri için nasıl güldüğünü neredeyse unutuyordum.
Doyunca teşekkür edip kalktım. Aylin ile beraber salona gittik. Babam ve Selin abla masayı topladıktan sonra yanımıza geldiler. Babam Aylin'i isteyince ona verdim ve izin alıp odama çıktım. Kulaklığımı takıp radyoyu açtım ve ders kitabımı aldım. Genelde uygulamalı dersler görüyordum ama normal dersler de vardı. Uygulamalı dersler ödevler dışında sorun olmadığı için genelde normal derslere çalışıyordum. Boş zamanlarımda her zaman çizim yapıyordum zaten.
Biraz çalıştım. Babam yanıma gelince kulaklıklarımı çıkarıp masaya bıraktım. Babam yatağıma oturunca sandalyemi ona doğru çevirdim.
"Çalışabileceğin bir oda ayarlamamızı ister misin?" babam yavaşça sordu. Gülümsedim. Annemle yaşadığım evdeki atölyemi annem yeni taşındığı eve götürmüştü, tatillerde yanına gittiğimde bir şeyler çizmek istersem diye. Babam da çizimlerimi kabullenmişti. Önceden bir erkeği çizmeme tepkili olsa da son zamanlarda sadece onu çizebildiğimi kabullenmişti.
"Sizin için zor olmayacaksa olur." mahcup bir şekilde ensemi ovuşturarak cevap verdim. Biraz çekinmiştim. Onlara zorluk çıkarmak istemiyordum. Annem para gönderecekti. Kendi masraflarımı oradan karşılamayı düşünüyordum ama bir odayı yeniden dizayn edemezdim.
"Sorun değil. Yeter ki sen çalış." babam gülümseyerek uzanıp omzumu sıvazladı. Ben de gülümseyerek karşılık verdim. Bir süre sessizlik oldu. Babam konuşmayınca ben de yüzüne bakamayıp bakışlarımı yere indirdim. İnsanların yüzüne uzun süre bakamıyordum.
En sonunda babam yüzüme bakmayı kesip ayağa kalktı. Gülümseyerek omzumu sıvazladıktan sonra odadan çıktı. Bir süre bacağımı sallayarak sessizce oturdum. Gözlerim yatağıma dalmıştı ve gözümün önünde onun yüzü canlanıyordu yine. Bu sefer bir arka plan da vardı. Arkasında onu çizdiğim diğer bütün resimlerin olduğu bir duvar vardı. Büyük bir duvardı ve ışık tam karşıdan vursa da köşelerini tam aydınlatmaya yetmemişti. Yine de köşelerde de çerçevelenmiş resimler olduğu anlaşılıyordu. O da duvarın önünde biraz yüksek bir bar taburesinde oturmuştu. Bir ayağı taburenin ayakları arasındaki yerdeydi. Yukarı doğru bükülen bacağı yana doğru açılmıştı. Elleri bacaklarının arasında tabureyi tutuyordu. Yüzünde küçük bir gülümseme vardı. Sarı saçlarının bir kısmı alnına düşmüştü. Mavi gözleri haylaz parıltılarla ve önünden vuran yüksek ışıkla parlıyordu. Kaşları çok hafif bir şekilde yukarı kalkıktı. Yüzü biraz aşağı doğru duruyordu. İfadesinin bütünü biraz sinsi, biraz da haylazdı.
Ani bir şekilde ayağa kalkıp dolabımın yanına bıraktığım boş bir tuvali aldım. Şu anlık şövalem olmadığı için pencerenin önüne koydum. Pencerenin önündeki ince küçük halıyı kaldırıp bir kenara dayadım. Çalışma masasının önündeki sandalyeyi alıp tuvalin önüne koydum. Boyalarımı alıp yere dizdim ve ilk kullanacaklarımın kapaklarını açıp sandalyeye oturdum. Geniş bir fırça ile kullanacağım renkleri geniş paletime koydum. İnce bir fırça alıp taslakları çizmeye başladım. Öncelikle duvarın alt çizgisini belirledim. Sonra zeminin ortasına bir tabure çizdim. Üstüne onu aklımdaki oturuş şekliyle taslak şeklinde çizdim. Sonra fırçamı değiştirerek onu güzelce renkleriyle çizip boyadım. Aklımdaki oturuş ve ifadeyi yansıtabilmiştim. Sonra tek tek duvardaki resimleri çizip boyamaya başladım. Aklımdakinde duvarda on taneden fazla resim vardı. Kimisi kara kalemdi, kimisi tuvalde bir tabloydu. Kimisinin yarısı karakalem, yarısı renkliydi. Heyecanla hepsini çizip boyadım.
Bir ara babam yanıma uğradı. Bir anlığına ona bakıp hemen boyamaya geri döndüm. O da biraz izledikten sonra gitti.
Gece yarısını geçmişken bitirdim. Boyalarımı toplayıp yerine koydum. Fırçalarımı ve paletimi de yıkayıp yerlerine koydum. Tuvali öylece bırakıp boya sıçramış kıyafetlerimi çıkardım. Tuvale bakmaya devam ederek pijamalarımı giydim. Kıyafetlerimi odamdaki kirli sepetine atıp yatağıma yattım. Tuvale doğru dönüp onu izlerken yavaşça uykuya daldım.
***
Evet, kitaplarımı bekletip bekletip bölüm atmak favori aktivitemdir.
Of, ya Başak kadar değil de birazcık bile yetenekli olsam bana yetecek.
Dilek ve şikayet bölümü.☞
Seviyorum sizi sağlıcakla kalın ❤️❤️
***

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Art Of Love {BXB}
Roman pour AdolescentsBaşak, ilginç bir resim yeteneğine sahipti. Aklına yerleşen bir şeyi çizmeden duramıyordu. Siren ise son zamanlarda aklından çıkmayan kişiydi. ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ "Art Of Love" İngilizce'de "Aşk Sanatı" anlamına gelir.