Tetikleme Uyarısı: Şiddetten (fiziksel- psikolojik), cinsel saldırıdan ve intihardan bahseder. Etkilenecekler, lütfen bu bölümü okumasın.
Asaf gözlerini ovuşturarak kapıya doğru yürürken "Cidden, kim bu saatte?" diye söylendi.
Arkasındaki bedeni görmek için çelik kapıyı aralarken Dağhan'ın neşeli bir şekilde "Günaydın!" dediğini duyunca, şaşkınlıkla "Ne işin var burada?" diye sordu.
Dağhan ona gücenmiş gibi yaparak, elini göğsüne bastırırken "Aşk olsun, ben biricik arkadaşımı özlediğim için kalkıp taa buralara kadar geleyim, senin şu dediğine bak!" dedi.
Asaf iç çekerek kapıdan ayrılırken "İçeri geç." dedi. Bünyesi, sabahın köründe kapısına dayanan enerjik bir Dağhan'ı daha fazla kaldıramazdı.
Dağhan bileğindeki saate bakarak "Aslında... Yaklaşık iki saat sonra uçağım kalkacak, yani burada çok kalamayacağım." dedi, ciddi bir sesle.
Asaf'ın kaşları çatılırken meraklı bir ifadeyle onu süzdü. Verandadaki sandalyeleri işaret ederken "Tamam, sen geç otur; ben geliyorum." dedi.
Dağhan, arkadaşı eve girerken arkasından birkaç saniye bakarak onun gösterdiği sandalyelerden birisine yerleşti.
Hava henüz aydınlanmamıştı ama karanlıkta değildi.
Asaf üzerine örgü bir hırka giymiş ve saçlarını düzeltmiş halde evden çıktığında "Seni bu saatte, buraya getiren şey ne?" diye sordu. Sevgili arkadaşının, değerli uykusunu bölmesinin nedenini oldukça merak ediyordu.
Dağhan, karşısındaki boş sandalyeye oturan adama gülümserken "Merak." dedi. "Hakan'ın böldüğü önemli bir görüşmemiz vardı, öyle değil mi?"
O, sözcükleri birbirine ekledikçe Asaf'ın kaşları çatılmaya başladı. Sonunda bedeni gibi zihni de tamamen uyanırken konuşmalarının üzerinden hatrı sayılır bir zaman gemiş olmasına karşın ne konuştuklarını hatırladı.
"Ne... Sen, ciddi misin?"
Dağhan "Hiç olmadığım kadar." dediğinde Asaf derin bir nefes alarak dudaklarını yaladı. Sonra aniden aklına düşen şeyle endişeli bir şekilde "Aras'a bir şey mi oldu?" diye sordu.
Dağhan başını iki yana sallarken "Hayır." diye karşılık verdi. Aras'a olan bir şey varsa bunun zaten çok önceden olduğu belliydi.
Asaf "Dağhan..." diye başladığında, Profesör çabucak onun sözünü kesti.
"Bak, onun ne yaşadığını zaten az çok tahmin edebiliyorum ama kimin yaptığını bilmiyorum. Bunu öğrenmek için sana geldim ve biliyorsun ki amacıma ulaşmadan buradan bir santim dahi kıpırdamam. Lütfen, şimdi bana ne olduğunu tamamen anlatır mısın?"
Sesi rica eder gibi değil de yalvarır gibi çıkmıştı.
Asaf, Dağhan'ın söyledikleri konusunda fazlasıyla ciddi olduğunu bildiği için birkaç dakika boyunca, onu hesaplayıcı bakışlarla süzdü. Sonunda konuşmaya başlamadan önce boğazını hafifçe temizledi.
"Her şey, bir günlük yüzünden başladı."
Dağhan hevesle ileriye doğru eğilirken sessiz kaldı.
"Bak, biz çocukken her şey mükemmel değildi ama kötü de değildi. Annemin muhasebeci... Babamın ise asker olduğunu zaten biliyorsun. Aslında tam tersi olması gerekirdi ama bizi büyüten kişi annem değil de babamdı. Nedendir bilmem ama annem bizi pek sevmezdi. Zaten anne tarafından anlaşabildiğimiz tek kişi de dedemdi. Neyse, anlayacağın; babam sürekli bizle ilgilenirdi ve oğulları olarak biz de, ona çok düşkündük."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELMAYI YEDİ ADEM [b×b]
Teen FictionŞeytan üç kez fısıldadı kulağıma. Her defasında "Sev!" dedi, bana. Ne oldu, nasıl oldu bilmiyorum; ama bir gün gözümü açtığımda elmayı çoktan ısırdığımı fark ettim. Şeytan üç kez fısıldadı kulağıma. Her defasında "Sev!" dedi, bana. Ben de sevdim. ...