1.0

4K 341 92
                                    


     "Aras" dedi, kısık bir ses.

    "Aras, hadi kahvaltıya." dedi aynı ses. Aras başını yastığın diğer tarafına çevirdi. 

    Saçlarında gezinen parmakları umursamadan yatmaya devam ederken aynı ses  "Aras, uyan. Herkes bizi bekliyor." dedi.

     Aras, duyduğu sözleri idrak etmeye çalışırken yanağına hafifçe tokat atan elle gözlerini araladı.

     Herkes, onları mı bekliyordu?

     Genç adam hızla doğrulurken, yatağın kenarında oturan Dağhan onun bu haline gülmeden edemedi.

     Durumu en nihayetinde idrak edince "Siz gidin, ben hemen geliyorum hocam." dedi, uykulu sesiyle. Dağhan ayaklanırken istemsizce gülümsüyordu.

     O gittikten sonra "Ah, Hakan ah." dedi, yataktan kalkıp banyoya ilerleyen genç adam. Elini, yüzünü yıkayarak dağınık saçlarını düzeltti. Ne istiyordu bu adam saçlarından?

     Odasına döndüğünde hızla üzerini değiştirerek merdivenlere yöneldi. Bir yandan da söylenmeye devam ediyordu.

     Mutfağa girdiğinde ona dönen bakışlar eşliğinde Hakan'ın yanına oturdu.

     Dağhan dudağının sağ kenarı hafif yukarı kıvrılmış bir şekilde, masaya oturan gence baktı bir süre.

     Hakan'ın omzunu sertçe dürterek "İnsan bir uyandırır demi." dedi sinirli ama kısık ses tonuyla. 

    Hakan hafifçe ona doğru eğilerek "Valla ben gelip uyandıracaktım ama Dağhan Hoca 'Ben gidip uyandırırım.' diye tutturdu." dedi ve ekleyerek "Biraz da uyandırmaya korkmuş olabilirim." dedi, yavru köpek bakışları takınarak.

     Aras başını sağa sola sallayarak önüne döndü.

     ***

     "Şiir sadece okunan kişiye hitap etmez." dedi, sakin bir tonda.

     "Şiir okuyan için de aynıdır durum."

     İşaret parmağını başına götürdü önce."Buraya seslenir." dedi, beynini kastederek. Daha sonra elini göğsüne götürüp, kalbini göstererek "Burada ise hissedilir." dedi, usulca.

     Bu iki önemli organı kastederken "Ve ruh, bu ikisinin birleşiminden meydana gelir." dedi.

     "Şiir ise ruhun aynası gibidir, yani asıl muhatabı odur. Bir insanı tanımak istiyorsanız önce onu, dahası ruhunu okumayı bilmelisiniz." dedi, karşısında oturan gençlere.

     "Bu yüzden öncelikle, beğenmeseniz bile hiçbir şiir için kötü dememelisiniz. Zira yazan kişinin duygularını yansıtır ve duygular çöpe atılacak basit şeyler değildir." dedi bacak bacak üstüne atarken.

    "Oldu ki çokta hoşunuza gitmeyen bir şiiri okumak zorunda kaldınız. Önce şaire daha sonra şiire saygı duyacaksınız. Duyacaksınız ki dinleyenler de size saygı duysun. O şiiri öyle bir okuyacaksınız ki; şiir, şiirliğinden vazgeçecek. Sizinle bir bütün olacak. Dinleyen size baktığı an ruhunuzu görebilecek. "diye sürdürdü sözlerini bir alçalan bir yükselen ses tonuyla.

    "Şiiri gerçekten okumayı öğrendiğiniz zaman okutmayı da öğreneceksiniz. Hissettiğinizi karşı tarafa da hissettireceksiniz. O kişi nasıl sizin ruhunuzu görebilecekse siz de onun ruhuna sarılacaksınız." dedi, şevk dolu bir şekilde .

     "Ah, Tanrım! İnsanlara sunduğun en güzel nimetin şiir olduğunu düşünmem kesinlikle benim suçum değil." dedi, güleç bir ifadeyle.

ELMAYI YEDİ ADEM [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin