2.1

2.9K 263 56
                                    

     "Aşk, kelimesi nereden geliyor biliyor musunuz?" diye sordu kalçasını kürsüye yaslayarak.

     Ön sıralardan gözlüklü bir kız söz isterken, konuşması için küçük bir el hareketi yaptı. Genç kız "Arapça kökenli olup 'Aşeka' kelimesinden gelir hocam." diye cevap verdi, gülümseyerek.

     Bir çift mavi göze denk gelene kadar sıralarda gezdirdiği bakışlarını gençte sabitleyerek kürsüden çekildi. Elini cebine sokarak usulca salladı başını.

     "Doğru. Peki, 'Aşeka' nedir bilir misiniz?" diye değiştirdi önceki sorusunu.

     Sınıf mırıltılı tahminlerde bulunurken bakışlarını ögrencilerde gezdirerek merdivenleri adımlamaya başladı.

    "Aşeka" dedi, derin bir nefes alarak. "Bir bitkidir."

    Arka masalardan aşina olduğu esmer genç "Doğru hocam, Leyla da çok güzel bir bitki ama mesela, bana hep dikenlerini batırıyor." dedi, sıkıntıyla.

    Amfide gülüşme sesleri yükselirken Profesör de gülerek "İşte aşeka da tam olarak burada başlıyor. O seni kanattıkça sen daha fazla sarılıyorsun o dikenlere." dedi.

    Sınıftan "Oooo!" yüklü güçlü uğultular yükselirken "Derse dönüyoruz. "dedi, öğrencileri susturarak.

    Sınıf sessizleşince "Aşeka; bir ağacın etrafında büyüyen ve daha sonra ağacı sarmaşık gibi sararak kurutup, öldüren zehirli bir bitkidir." dedi, ciddiyetle.

     Gözleri Aras'a kayarken "Kurutup, öldüren." diye tekrar etti içinden.

    ***

    Hakan"Kafeteryaya gidiyorum geliyor musun?" diye sordu ayağa kalkarak.

    Genç adam başını olumsuz anlamda sallarken, o "Peki, bir şey ister misin?" diye sordu tek kaşını kaldırarak.

    "Hayır, teşekkür ederim." dedi Aras, ufak bir gülümsemeyle.

     Hakan başını sallayarak merdivenleri inerken kulaklığını takarak başını masaya gömdü. Hafif bir melodi kulaklarını aşıp ruhuna akmaya başlarken omzunun dürtülmesiyle huzursuzca kıpırdandı. 

     Hakan demin gitmişti bu başkası olmalıydı.

     Başını kaldırdı bıkkın bir şekilde.

     Dağhan sınıftaki birkaç gözün onlara çevrilmesine aldırmadan gence bakmaya başladı. 

     Aras, sessizce Profesör'ü izlerken "Akşam bir şeyler yapmak ister misin?" diye sordu gence.

     Başını sağ omuzuna doğru yatırıp içinde küçük bir muhakeme yapmaya başladı. Ağabeyi ve iki arkadaşı dışında birisinin onunla bu denli ilgilenmesi hoşuna gidiyordu. Hatta bazen onu anladığını bile hissediyordu. Hem de hiçbir şey bilmemesine karşın.

    "Tamam, olur." dedi, küçük bir gülümsemeyle; masanın ucunda dikilerek ondan cevap bekleyen adama.

     Profesör titrek bir nefes verdikten sonra sırıtmaya başladı. Oysaki Aras'ın onu başından savacağını düşünerek gelmişti yanına. Birlikte zaman geçirecekleri için mutlu bir şekilde "Akşam yedide, seni almaya gelirim." dedi, ayaklanırken.

     Aras "Tamam, görüşürüz." dedi, omuz silkerek. 

     Buna karşılık Profesör de elini havaya kaldırdı.

     Kulaklığını tekrar takarken "Lütfen pişman olmayayım." diye geçirdi içinden.

    Son dersin son saniyesine kadar uyuyup, Hakan'ın omzunu çıkarma girişimlerinden sonra; nihayet onlara ayrılan süresinin sonuna gelmişlerdi.

ELMAYI YEDİ ADEM [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin