"Söz bu son." dedi, başını Aras'a çevirerek. Genç adam bıkkınlıkla kollarını göğsünde bağlarken usulca başını salladı.
Karşısındaki adam genişçe gülümseyerek elindeki bozukluğu tezgaha itti. Aras, gözlerini devirerek yeni bir atış denemesi yapmaya hazırlanan adama döndü. Onun bu haline gülümsemeden edemedi. Pür dikkat nişan alan adam mesafeyi hesaplamaya çalışıyor gibi görünüyordu.
Sonunda ne yapacağına karar vererek sakince balonlara ateş etmeye başladı. Kaçırdığı bir atış dışında görevi tamamlayarak başını kaldırdı.
Aras'a dönerken sanki tüfeğin ucundan duman çıkıyormuş gibi havalı bir şekilde üfledi.
Genç onun bu hareketine hafifçe gülerken Profesör, göz kırparak satış görevlisine döndü.
"Bakalım, Gökdeniz'e hangisini beğendirebiliriz." dedi, mırıltıyla. Gözüne ilişen kolyeyle sırıtmaya başlarken görevliye kolyeyi işaret ederek "Onu istiyorum." dedi.
Orta yaşlı görevli kolyeyi uzatırken güzel temennilerde bulundu. Profesör kolyeyi alıp teşekkür ederken Aras onu izlemeye devam ediyordu. Kaçık herif lunaparkta denenmedik hiçbir şey bırakmamıştı.
Otuz iki diş gülerek kolyeyi cebine koyan adam bir yandan da Aras'a doğru ilerliyordu.
Genç adam, yanına gelen Prosfesör'le ilerlemeye başlamışken Dağhan bileğinden tutarak durdurdu onu.
Genci ters istikamette sürüklemeye başlarken Aras oflayarak saate baktı. Sabah erkenden gitmesi gereken bir dersi vardı.
"Hadi birkaç tane de biz çektirelim." dedi, karşı stanttaki nostaljik kamerayı göstererek.
Aras, kendisine beklentiyle bakan adama kararsız bakışlarını çevirdi. Yüz ifadesi o kadar masum geliyordu ki gözüne "Tamam." dedi, omuz silkerek.
Profesör gülümseyerek stanttaki adamla konuşmaya gidince derin bir nefes alarak onun yanına adımladı.
"Sen bir dakika bekle; ben hemen geliyorum." dedi, yarı yolda başka bir yere gitmek için Aras'ın yanından geçen adam.
Anlamaz gözlerle arkasını dönen genç elini alnına götürerek sertçe ovdu. Bu adamın hareketlerine anlam yükleme çabasından bir an önce vazgeçmesi gerektiğini aklına not etti.
Standa kollarını yaslayarak çevreyi izlemeye başladığında yüzünün önüne tutulan pamuk şekerlerle kaşlarını çattı. Profesör şekerleri iki yana ayırırken "Sürpriz." dedi, gülerek.
Aras'ta gülerken, Dağhan "Pamuk şeker yenilmeyen lunapark, gerçek bir lunapark değildir." dedi, ciddiyetle.
Aras'ın gülüşü istemsizce büyürken eliyle ağzını kapattı.
Profesör hayran bakışlarla gencin elini çenesinden çekerken, Aras'ın gülüşü yüzünde dondu. Dağhan'ın ışıltılı bakışlarına karşılık midesinin kasıldığını hissederken çabucak elini çekti.
Bozuntuya vermemek için boğazını temizleyerek "Fotoğraf?" dedi, sorar bir tonda. Profesör başıyla onaylarken yanakları hafifçe kızarmış gence genişçe gülümsedi.
Ardından arkasını dönerek sırıtmaya başladı. Aras'ın bu yüz ifadesini çok sevmişti.
"Beş tane fotoğraf istiyorum." dedi, fotoğrafları çeken adama.
Sarışın genç "Tabi, efendim." diyerek onaylarken, makinenin karşısına geçmelerini istedi.
Dağhan, Aras'ın yanına geçerken fotoğrafçı genç biraz sağa kaymalarını isteyerek "Ben denklaşöre her bastığımda farklı bir poz vermenizi rica ediyorum. Şimdi gülümseyin." dedi, parmaklarıyla kendi ağzına hayali, büyük bir gülümseme çizerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELMAYI YEDİ ADEM [b×b]
Novela JuvenilŞeytan üç kez fısıldadı kulağıma. Her defasında "Sev!" dedi, bana. Ne oldu, nasıl oldu bilmiyorum; ama bir gün gözümü açtığımda elmayı çoktan ısırdığımı fark ettim. Şeytan üç kez fısıldadı kulağıma. Her defasında "Sev!" dedi, bana. Ben de sevdim. ...