2.6

2.6K 239 46
                                    

     Dağhan "Daha çok yol var. istersen gidene kadar biraz uyu." dedi, gence yandan bir bakış atarak.

     Başını sürücü koltuğunda oturan adama çeviren Aras "Olur." dedi, uysal bir sesle. Arabadaki sessizlik can sıkıcı bir hal almışken uyumaktan daha iyi bir seçeneği de yok gibiydi.

     Hırkasının fermuarını çekerek, koltuğunu hafifçe geriye doğru yatırdı. Kollarını birbirine dolayıp, gözlerini kapattı. 

    Profesör'ün "Bu biraz hızlı olmadı mı?" sorusuna kısıkça güldükten sonra uyumaya çalıştı.

     Yol uzun, hava karanlık, uyku huzursuzdu.

     *** 

      Asaf "Yemin ediyorum, ben Emre'den daha heycanlıyım." dedi, stresle.

     İkili onun bu haline gülerken o, aynada saçlarını düzeltiyordu. Tüm gün eve, üzerini değiştirmek dışında uğramamış olmasına rağmen kendisini çok dinç hissediyordu.

     Sonunda hazır olduğuna kanaat getirerek arkasını döndü.

     "Olmuş mu?" diye sordu tek kaşını kaldırarak.

     Aras, başını sallamakla yetinirken, Dağhan "Herhalde Emre'yi değil de seni evlendireceğiz. Bu yakışıklıkla gelin, nikah masasına seni oturtacak. Dağhan demedi, deme." dedi, gülerek.

     Asaf'ta gülerek karşılık verirken çalan telefonuyla elini cebine götürdü. Ekrandaki isme bakarak "Sağdıçın erken gitmesi gerekiyor. Siz de üzerinizi değiştirip gelin." dedi, aceleyle.

     Dağhan dudaklarını büzerek başını sallarken; Asaf, kardeşini göğsüne doğru çekerek saçlarından öptü.

     "Dikkatli sür." dedi, kapıdan çıkmadan önce

     Dağhan, gülerek başını sağa sola sallarken Aras'ta ağabeyinin arkasından gülümseyerek bakıyordu.

      Proseför "Öyleyse biz de giyinelim." dedi, oturduğu sandalyeden kalkarak. Aras başınıı sallayarak merdivenlere yönelirken, birkaç saniye boyunca arkasından baktı.

     Sonunda ayağa kalkarak Aras'a ait olduğunu öğrendiği odaya girerken gülümsemeden edemedi. Dün akşam onun yatağında uyuduğu gerçeği zihnine dolarken gülümsemesi büyüdü.

     Asaf'ın odasına gelen Aras poşetleri boşalttıktan sonra sinirle çattı kaşlarını. "Nasıl papyon olmaz?" dedi, ellerini saçlarından geçirerek. Poşette sadece kravat vardı ve genç adam kravat bağlamayı bilmiyordu. Ağabeyinin dolabını açıp, papyon aramaya başladı. 

     Bulamayınca sıkıntılı bir nefes vererek siyah parlak kravatla merdivenlere yöneldi. Takım elbise işlerinden gerçekten nefret ediyordu.

     Profesör'ün odasının kapısını çalarak beklemeye başladı. "Gelebilirsin." sesiyle kapıyı açıp, içeriye adımlarken gömleğini düğmeleyen adam ile bir an olduğu yerde kaldı.

     Dağhan'ın bakışları, dolap aynasından ona dönerken genişçe gülümsedi.

     Aras "Şey... Ben kravat bağlamayı bilmiyorum da. "dedi, mahçup bir şekilde. Profesör, onun bu hali karşısında kendisini zor tutarak "Ben bağlarım." dedi, yumuşak bir sesle.

     Aras, gülümseyerek kravatı ona uzatırken gömleğinin son düğmesini de ilikleyip kravatı aldı.

     Bir süre kravatla uğraştıktan sonra tekrar ona uzattığında Aras çabucak elinden alarak odadan çıktı. Bu adam ilk tanıştıkları zaman da bu kadar yakışıklı mıydı? 

ELMAYI YEDİ ADEM [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin