Asaf "Hadi tembeller, çok açım. Kalkın, yemeğe gidiyoruz." dedi; siyah, deri çantayı elinde hafifçe sallarken.
Profesör kulağındaki kulaklığı çıkarırken gülümsemeden edemedi. Yıllar geçmesine rağmen Asaf hala aynı Asaf'tı. Ve bazı şeylerin değişmemesi onu fazlasıyla mutlu ediyordu.
***
Uzun boylu adam "Başka bir şey ister misin?" diye sordu, mavi gözlerini kısarak. Aras, usulca "Yeterli" dediğinde buruk bir gülümseme sundu kardeşine. Gözle görülür bir şekilde zayıflamıştı ve ağabeyi bunu daha ona sarılır sarılmaz fark etmişti.
Profesör, arkadaşının hüzünlü bakışlarından bir şeylerin ters gittiğini anlarken; buram buram gerginlik kokan havayı dağıtmak adına boğazını temizleyip "Öyleyse, afiyet olsun." dedi, çatalına uzanarak.
Aras, kendisine yönelen bakışlardan rahatsız olsa da mırıltıyla "Afiyet olsun" dedikten sonra önündeki yemeğe odaklandı.
Asaf, bıçağı eliyle sıkıp tabağındaki et parçasını keserken lafa girerek "Emre'den senin için fazladan bir davetiye rica edeceğim."dedi, çatalı ağzına götürerek.
Dağhan, "Emre?" dedi sorar bir şekilde.
"Dağhan bu yaptığın yüzünden ceza alacağız gerizekalı!" dedi, ses tonunu incelterek.
Profesör önce şaşırsada, elindeki çatalı bırakırken "Var ya, sesi kulaklarımda çınlamaya başladı yemin ediyorum." dedi, gülerek.
"İki hafta sonra evleniyor. Ve sen de geliyorsun." dedi, otoriter bir ses tonuyla. Profesör, kaşlarını çatmış itiraz edecekken; Asaf elindeki çatalı Aras'a doğrultarak "Ve siz Küçük Bey. Siz de geliyorsunuz." dedi, ekleyerek.
Profesör, Aras'ın geleceğini duyunca tüm itirazlarından vazgeçerken genç adam kaşlarını çatarak baktı ağabeyine.
"İstemiyorum." dedi, net bir şekilde.
Ağabeyinin, kendisinden daha inatçı olduğunu bilmesine rağmen itiraz etmekten başka çaresi yoktu. Kalabalık ortamları sevmezdi bir kere. Orada ne yapacaktı?
"Emre ağabeyin gelmen için çok ısrar etti. Bende 'Tamam Aras'ta gelecek.' dedim, gelmezsen ayıp olur." dedi, nefes alamadan kurduğu cümleyi Aras'ın reddetmemesini umarak.
Aras, hafif sinirlenmiş bir şekilde "Hasta olduğumu söyle." dedi, arkasına yaslanarak.
Asaf "Anlar." dedi, derin bir nefes alarak.
Aras, ağabeyini tersleyeceği onca cevabı yutarak "Tamam ama bir daha bana sormadan, benim adıma kimseye söz verme." dedi, yarı sinirle. Emre'yi, sadece ağabeyinin arkadaşı olduğu için severken neden düğününe gitmek zorundaydı ki?
"Teşekkür ederim." dedi, kocaman gülümseyerek. Aras, göz devirmekle yetinirken; Profesör "Düğün nerede olacak?"diye sordu ellerini masada sabitleyerek.
"İstanbul'da olacak. Ben Aras'ı almaya geleceğim o zaman, birlikte gideriz. "dedi, gülümseyerek.
Profesör'ün bakışları anlık olarak genç adama kayarken "Sen bir daha gelme istersen." diye bir öneri sundu ortaya.
Tabağıyla ilgilenen gence kaçamak bir bakış atıp devam etti "Biz Aras'la geriliriz. Yani benim arabamla gelebiliriz." dedi, ellerinin konumunu bozmadan.
Aras'ın kaşları çatılırken usulca kaldırdı başını. Ne planlıyordu yine bu adam?
Asaf "İyi olur ben de Emre'nin gelinlik giyecek genç kız heyecanıyla ilgilenirim siz gelene kadar." dedi, sırıtışla.
Aras bir şey demeden yine başını eğerken, Dağhan gülerek başını salladı.
***
"Sormak istediğim bir şey var." dedi, bakışlarını yanındaki bedene yönlendirerek.
Asaf, tek kaşını kaldırarak dikiz aynasından baktı kardeşine. Göz göze geldiklerinde "Sor bakalım." dedi, mutlulukla. Aras'ın eskiden olduğu gibi onunla bir şeyler konuşuyor olması çok güzeldi.
"Şimdi, senin yaşın Profesör'ün yaşından daha büyükken nasıl oluyor da senden küçük bile olmasına rağmen senden daha önce mezun olabiliyor?"
Asaf'ın bakışları değişirken "Ondan beklendiği gibi bundan hiç bahsetmemiş." dedi, gülümseyerek.
Aras, anlamaz bakışlarla ağabeyini süzerken o "Biliyorsun, bizim okulda eğitim alabilmek için ya çok zeki olmak gerekiyor ya da çok çalışkan. Benim aksime Dağhan bu kategoride zeki olana giriyordu. Sen bakma onun bu hafif kırık hallerine. Küçükken bazı sınıfları atlayarak geçmiş ki üniversitede de derslerden çoğunlukla tam puan alırdı. Ben okula başladığımda iki dönem üstümdü. O yüzden bizden daha erken mezun oldu." dedi, direksiyonu sağa kırarak.
Aras, elini çenesine çıkarırken "Anladım."diye mırıldandı. Evinin olduğu sokağa geldiklerini görünce emniyet kemerini çözdü. Ağabeyi arabayı park ederken sessizce motorun durmasını bekledi.
Arabadan inip ağabeyini beklerken, uzun beden arabanın anahtarını cebine koyup onu bekleyen gence yöneldi.
Sağ kolunu, onun omzuna atıp kendisine çektikten sonra başına bir öpücük bıraktı. Gülümseyerek geri çekilirken "Şampuanını değiştirmemişsin." dedi, gülümseyerek.
Aras, başını sallayarak onu onaylarken Asaf bir kez daha öptü şaçından.
Çok seviyordu kardeşini.
Sahip olduğu her şeyi feda edecek kadar.
Bu kitapta itinayla abartılacak tek bir kişi vardır. O da Dağhan Hanzade'dir. Saygılarımla.
Kendimizi aşmamız dileğiyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELMAYI YEDİ ADEM [b×b]
Teen FictionŞeytan üç kez fısıldadı kulağıma. Her defasında "Sev!" dedi, bana. Ne oldu, nasıl oldu bilmiyorum; ama bir gün gözümü açtığımda elmayı çoktan ısırdığımı fark ettim. Şeytan üç kez fısıldadı kulağıma. Her defasında "Sev!" dedi, bana. Ben de sevdim. ...