3 ⊹ Tanrı'nın unuttuğu çocuklarıyız.

509 58 86
                                    

Bir şekilde okuldan çıktık ve kaldırımlarda yürümeye başladık. "Nereye gidiyoruz?" dedim ilgiyle. "Ben çok açım." dedi Jin söylenir gibi. "Daha öğlen yedik." dedi Yoongi hızla. Jin "Ne yani, aç olamaz mıyım?" dediğinde hepimiz gülmüştük.

Şimdi okul yakınındaki bir kafedeydik. Bir şeyler sipariş etmiş ve yemeye başlamıştık. Her şey çok komik geliyor, en minik şeye bile kahkahalarla gülüyorduk. Arkama yaslanmış, bardağımı elime almıştım. Biz
Jin'in komik bir şakasına gülerken kola isteyen Taehyung'un bardağı yerine benim bardağıma kola doldurmuştu Jungkook. Bunun sonucunda sprite-kola karışımı bir içeceğim olmuştu. Bu karışımı içmek nedense çok zevkliydi şimdi.

"Onu niye içiyorsun?" dedi Jimin yüzünü buruşturarak. Buna güldüm ve pipetimi çıkartıp ona uzattım bardağı. "Kesinlikle denemelisin." dedim gülerken. Jimin tatlıca kıkırdarken bardağı aldı elimden. Minik bir yudum alıp hızlıca bana baktı. "Niye güzel bu?" dedi gözlerini kocaman açıp. Yeniden gülmeye başladığımızda garsonla göz göze gelmiştim. 'Şu masadakiler çok ses yapıyor. Diğer müşterileri rahatsız etmeseler bari.' Kafamı bizimkilere çevirdim. Hesabı çoktan ödemiştik. Çantamı sırtıma takarken ayağa kalktım.

Meraklı gözleri üzerimdeydi. "Ne, yoksa bütün günü burada mı geçireceğiz?" dedim gülümseyerek. "Beni güzel bir yere götürün." derken diğerlerinin gülümsemesini görmek beni daha çok mutlu ediyordu. "Şu parka gidelim mi?" dedi Namjoon, benim gibi ayaklanmıştı çoktan. "Uzun zamandır gitmiyoruz. Kesin baharda çok güzeldir." dedi Jungkook heyecanla.

Çoktan dışarı çıkmıştık. Yürüyor, şakalaşıyorduk. Mağazalardan çıkan müziğe her seferinde farklı bir şekilde dans ediyordu Hoseok. Bu bizi güldürüyor aynı zamanda onun yaptıklarını taklit etmemizi de sağlıyordu. Demek arkadaşlarının olması böyle bir şeydi. Bir okul çıkışında beraber yemek yemek sonrasında sakin bir yere gitmekti belki. Veya benim göreceğim çok fazla şey vardı ve her şey gözüme sihirli geliyordu şimdi.

Benim hakkımda ne düşündüklerini bilmiyordum. Bu nedensizce beni rahat hissettiriyordu. Düşünmek zorunda değildim, nasıl göründüğümü bilmek zorunda değildim. Resmen rahatlıktı bu, kendi ördüğüm duvarlarımın yıkılmasıydı. Hem de çok hızlı bir şekilde yıkılmasıydı.

"Resmen zihin okuyabiliyorsun." dedi Taehyung. "Senin yeteneğin aşırı havalı." dedim tatlıca. Kaşlarını kaldırıp indirirken bana yaklaştı. "Öyle mi düşünüyorsun?" dedi koyu bir ses tonuyla, flörtöz bir bakış vardı gözlerinde. Hep bir ağızdan çıkan "Taehyung!" nidaları kahkahamı kazanmıştı. Namjoon onun sırt çantasından tutup yanına çektiğinde daha çok gülmüştüm buna.

Yavaşça parka geldiğimizi etraftaki kiraz ağaçlarından anlamıştım. "Ne kadar güzel." dedim fısıldar gibi. Adımlarımız yavaşlamıştı, sakinleşmiştik. Bir patikadan ilerliyorduk, çevresi tamamen kiraz ağaçlarıyla doluydu. "Şuraya oturabiliriz." dedi Hoseok. Minik bir yeşilliği gösteriyordu eliyle. Buraya yavaşça yerleştiğimizde herkes kendi halinde takılmaya başlamıştı. Buradan çok güzel görünüyordu her şey. Rüzgar hafifçe esiyor, saçlarımızı dans ettiriyordı. "Sizce bizim gibi olan çok kişi var mı?" dedi Jungkook.

Namjoon okuduğu kitaptan kafasını kaldırıp ona döndü. "Kesinlikle vardır." dedi yavaşça. "Niye biz?" dedi Taehyung. "Bu bir lanet mi yoksa hediye mi?" dedi Jimin. Siyah kapaklı bir defter çıkardı çantasından. Bağdaş kurmuştu, defteri dizine koymuş bir şeyler yazıyordu. "Ne düşündüğümüzü mü yazacaksın?" dedi Yoongi. "Evet." dedi Jimin hemen.

Yacaşça ona doğru yaklaştım ve neler yazdığını izlemeye başladım. "Bence bir hediye." dedi Jimin. "Kimden bize hediye?" dedi Hoseok. Çimenlere uzanmıştı, ellerini kafasının arkasında birleştirmiş gökyüzünü izliyordu. "Tanrıdan mı?" dedi Jin. Kenardaki kiraz ağacına yaslanmıştı, bize bakıyordu dikkatle. "Niye?" dedi Namjoon.

Ucubeler Kulübü [bts]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin