29 ⊹ Tanrım, beraber dans mı edecekler yoksa?

170 31 10
                                    

Aynada kendime baktım yeniden. Birkaç dakikaya burada olurlardı. Sırf mezuniyet için aldığım elbise gayet düzgün görünüyordu. Makyajımı bir şekilde halletmiştim, fazla değildi. Zaten çok güzel bir makyaj yapabileceğimi sanmıyordum. Fazlasıyla emek ve tecrübe isteyen bir şeydi bu. Minik çantamı takarken derin bir nefes aldım ve aşağıya indim. Kapı çaldığında yavaşça oraya adımladım.

Kapıyı açmam ve meraklı yedi çift gözle karşılaşmam bir oldu. "Aman Tanrım!" dedi Kook gözlerini kocaman açarak. "Makyaj bile yapmışsın." diyerek onu tamamladı Namjoon. Buna güldüm sadece. "Lütfen normal tepkiler verin." dedim yeniden onlara bakarak. Işıldayan gözleri ve üzerlerindeki takımlarıyla çok iyi görünüyorlardı. Onları böyle hoş görmeyi beklemiyordum.

"Ve topuklu mu?" dedi Hoseok hızla. "Eğer çok canım acırsa sizinkileri çalacağım." dedim fısıldayarak. "Eva'dan bunu gerçekten beklerim." dedi Yoongi gözlerini kısarak. Ona dil çıkardığımda gülmeye başladı. "Gidelim mi?" dedi Jin güzel bir gülümsemeyle. "Çok heyecanlıyım." derken ellerimi çırpmadan yapamamıştım.

"Önce fotoğrafınızı çekmeliyim." dedi babam arkadan seslenerek. "Kesinlikle böyle iyi görünürken fotoğrafımız olmalı." diyerek onayladı Jimin. Biraz sonra dışarıya çıkmış ve evin önüne geçmiştik. Yanlarında durduğumda, hepimiz birbirimizin yanına sıralandığımızda dejavu hissi ziyaret etti beni.

Yüzümdeki büyük gülümsemeyle hafifçe onlara baktım. Onların güzel gülümsemeleri ve tatlı bakışları buradaydı. Kırmızı elbisemle yine onların yanındaydım. Ama bu sefer küçük değildik. Ağlamıyorduk ve ben onların yanından ayrılmıyordum. Yeniden kameraya bakarken tereddüt etmiyordum. Minik, güçsüz o küçük kız değildim. Onların yanında durmaya, onları toparlamaya gücüm yetiyordu artık.

Büyümüştüm, büyümüştük. Yıllar geçtiğinde ve üzerimizde tozunu bıraktığında olgunlaşmıştık. Kırmızı elbisemle onların yanında, kolları ve gülüşleri arasında mutluydum. Bu fotoğrafı çıkartıp cüzdanıma, diğerinin yanına koymak için sabırsızlanıyordum şimdiden.

Geçmişi reddetmek olası değildi. Geçmişi nasıl hatırladığımız önemliydi aslında. Beraber göz yaşları akıtırken çekildiğimiz o fotoğrafa baktığımda ilk arkadaşlarımı görüyordum. Bunun için o fotoğraf acı vermiyordu baktığımda. Değerli bir anıydı benim için. O fotoğrafı, denizdeki ilk fotoğrafımızı fazlasıyla seviyordum. Şimdi ise daha nasıl göründüğünü bilmediğim bir fotoğraf için heyecanlıydım.

Sonrasında hızla arabaya bindik. Okula gittiğimizde çoğunluk çoktan buradaydı. Hava kararmıştı ve içerisi gayet parlak görünüyordu. Burayı dekore eden ekip gerçekten iyi bir iş çıkarmıştı, çok hoş görünüyordu. İçeriye adımladığımızda tanıdığımız birkaç arkadaşımızla konuşmaya başlamıştık.

Bir süre ayrı takıldık. Bu sırada iki bardak meyve suyu içtim, biraz dans ettim. Gördüğüm güzel elbiselere iltifat ettim. Yanıma geldiklerinde yüzlerinde gülücükler vardı. Beraber vakit geçirmeye başladığımızda en saçma olaya bile dakikalarca gülüyorduk.

Namjoon'un tutmayı başaramadığı plastik bardaklara, Jin'in gömleğine bulaşan kremaya, Hoseok'un beğendiği tatlıları büyük bir ciddiyetle sıralamasına, Jimin'in oturduğu sandalyeden birkaç kez düşmesine, Jungkook'un kızlardan kaçışına, Yoongi'in ölümcül bakışlarına, Taehyung'un eşlik ettiği şarkı yarıda kesildiğinde öylece ağzının açık kalmasına...

Eğleniyorduk ve bunu saklamak gibi bir niyetimiz yoktu. Fazla oturmuyor, ya etrafta dolaşıyor ya dans ediyorduk. Daha sakin bir müzik çalmaya başladığında ise çokça yorulmuştuk. Bu yüzden usulca dinlenmeye karar verdik. Yavaşça dansa kalkan insanları, yapılan aşk itiraflarını dinledik yapabildiğimiz kadar.

Ucubeler Kulübü [bts]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin