8 ⊹ Siz özelsiniz.

407 54 45
                                    

Bir süre orada bekledik öylece. "Bir dakika." dedi Namjoon kaşlarını çatarak. "Hepimiz aynı yetimhanedeydik ve yeteneklerimiz mi var yani?" dedi gözlerini bizde gezdirirken. Haklıydı, niye böyle yeteneklere sahiptik ve niye aynı yerde büyümüştük?

Binanın kapısı açıldığında ilgimiz hemen oraya kaydı. "Çocuklar, hoş geldiniz." dedi yaşlı bir kadın. Bacaklarının kenarlarından 2 tane çocuk bakıyordu merakla. Bizi gördükleri anda gülerek içeri koşmaya başladılar.

Sırayla içeriye girdik. "Eva?" dedi kadın şaşkınlıkla. Gülümseyerek kafamı salladım. "Ne kadar büyümüşsün." dedi yanıma gelip ellerini yanaklarıma koyarken. Yutkundum seslice. "Siz... birlikte büyüdünüz." dedi buruk bir gülümsemeyle.

"Yeniden buldunuz birbirinizi?" diye devam etti. "Evet." dedi Yoongi gülümseyerek. Kadın yutkunarak kafasını salladı ve kırışık elleri ile oynamaya başladı. Bacaklarımızın arasından koşturan küçük çocuklar istemeden gülümsememi kazanıyordu. Hatta biri elimden tutarak beni içeriye götürdüğünde gülerek onu takip etmekten başka bir şey yapamamıştım.

Oyun alanı gibi bir yere gelmiştik. Arkamdan da diğerleri adımlıyordu. "Büyük abiler gelmiş ama bir tane de abla var yanlarında!" diyordu heyecanla konuşan bir çocuk. Diğerlerine anlatıyordu neler gördüğünü. Bizim içeri girdiğimizi gördüklerinde bir süre duraksadılar. "Selam çocuklar." dedi Jimin ve elindeki poşeti havaya kaldırdı. Hepsinin gülmeye başlaması ve yanımıza gelmeleri bir olmuştu. Herkese tek tek çikolatalardan verdik tatlıca.

Şimdi bu oyun alanında oturmuş çocuklarla oynuyorduk. Bizimkiler çocukların isimlerini biliyorlardı, onlara isimleri ile sesleniyorlardı. Benim fazla bilgim olmadığından dikkatle öğrenmeye çalışıyordum. Yoongi geriye yaslanarak yatar bir pozisyona geçmişti ve birkaç çocuk kollarından tutmuş kaldırmaya çalışıyordu onu. Jungkook bir kız çocuğu ile kovalamaca oynuyordu, kızın eğlenceli kahkahası Kook ona her yaklaştığında daha da artıyordu.

Taehyung birkaç çocukla birlikte küçük bir masaya oturmuştu. Bacakları uzun olduğu için dizleri sığmamış, kenarlarda kalmıştı. Beraber resim yapıyorlardı, minik şeylere gülmelerini sağlıyor, kendisi de eğleniyordu aynı zamanda. Hoseok, bir güneş gibiydi. Etrafına birçok çocuk dolmuştu hemen. Onu sıcaklığı herkesi çekiyordu kendine. Telefonundan bir müzik açmıştı ve çocukların dans etmesini sağlıyordu. Tabii bu çok eğlenceli görünen hareketlere yol açıyor, birçok kahkaha kazanıyordu.

Namjoon sarışın bir erkek çocuğuna kitap okuyordu dikkatle. Ona ilgisini çeken kelimelerin etimolojisinden bahsediyordu bazen. Çocuk ilgi ve dikkatle onu dinliyordu. Jin, çocuklarla evcilik oynuyordu şimdi. Kucağındaki ağlayan oyuncak bebeği susturmak için sallıyordu dudağını büzerek. Kıkırdayarak ayağa kalkan küçük kız, bebeğe oyuncak emziğini verdiğinde bebek hemen susmuştu. Jin şaşkınlıkla ona döndüğünde çocukların kıkırdamaları kahkahaya dönüşmüştü.

Jimin sırtına almıştı bir çocuğu, uçak sesi çıkartarak etrafta onu dolandırıyordu. Sonra onu indiriyor ve diğer uçmak isteyen çocukları kaldırıyordu sırayla. Bu çocukların kahkahaları her noktadaydı. Her yeri sarıyordu ve sadece izlerken bile gülümsememi sağlıyordu. Ben, yanıma emekliyerek gelmiş bir erkek çocuğuyla ilgileniyordum. Diğerlerine göre çok daha küçüktü, belki en küçükleriydi.

Biraz sıkıldığını hissettiğimde onu kucağıma aldım ve bizimkilerin yanlarında dolaştım bir süre. Etraftaki nesneleri gösterdim, tutması için renkli oyuncaklar verdim ve camdan dışarı bakması için dikkatle tuttum onu. Bazen dudaklarını açarak kocaman gülmüş, bazen kaşlarını kaldırarak dikkatle incelemişti her şeyi.

Yanımıza gelen Jungkook'a döndüm gülümseyerek. "Merhaba Yejun." dedi küçük bebeğe eğilerek. Bebek, Kook'un bir parmağını sarmıştı minik eliyle. "İlk defa bu kadar sakin kaldığını görüyorum onun." dedi bana bakarak. Şaşkınlığım yüzümdeydi, "Nasıl?" dedim hızla. "Bilmiyorum her seferinde en az bir kez ağlardı." dedi Jungkook gülerek. Ben de gülmüştüm buna.

Herkes yavaş yavaş toparlanmaya başladığında çoktan havanın karardığını görmüştüm. Biraz zor olsa da çocuklardan ayrılmıştık. Biz giderken öğleden beri beraber olduğum minik Yejun'u ağlarken görmek canımı sıkmıştı. Çıkmadan hemen önce tatlı yanaklarına küçük bir öpücük bıraktığımda ise sessizleşmişti hemen. Gülümseyerek elimi salladım ona. Herkese veda ettikten sonra oyun odasının kapısını örttük ve ilgiyle bize bakan gözleri içeride bıraktık.

"Nasıl sustu ama Yejun." dedi Hoseok gülerek. "Eva beni de öpse ben de susarım." dedi Yoongi. Hepimiz ona döndüğümüzde "Yanağımdan tabii ki." demişti ellerini açarak. "Yoongi sen zaten fazla konuşmuyorsun." dedi Hoseok alayla. Koridorda yürürken kıkırdamıştım buna.

"Bayan Marie ile konuşalım mı?" dedi Namjoon hızla bize dönerken. "Ne konuşacağız?" dedi Taehyung. "Bence de konuşmalıyız, konu ne olursa olsun. Belki bir şeyler öğreniriz." dedi Jin. Herkes kafasını sallarken müdirenin odasının kapısını tıklattık. Gel komutuyla içeriye girdik birlikte. Bayan Marie öğlen bizi karşılayan yaşlı kadındı, buranın müdiresiydi.

"Gidiyor musunuz?" dedi kadın gülümseyerek. "Evet, birazdan çıkarız. Bayan Marie biraz konuşabilir miyiz?" dedi Namjoon, tatlı bir gülümseme vardı yüzünde. "Tabii." dedi kadın ve önündeki iki koltuğu işaret etti. Karşılıklı iki deri koltuğa biraz sıkışarak oturduk.

"Gerçek ailelerimiz hakkında bir gelişme var mı?" dedi Namjoon tatlı bir gülümseme ile. Gözlerimi kadının gözleri ile birleştirdim, düşüncelerini duymak istiyordum. Ona nasıl baktığımı bile bilmiyordum. Düşünceleri dolmuyordu zihnime. Gözlerini bana dikti büyük bir yavaşlıkla. "Eva, neden zihnime girmeye çalışıyorsun?" dedi gülümseyerek.

Gözlerim hızla açılırken dudaklarım aralanmıştı. "Nasıl?" dedim hızla. "Bunun zamanın geldiğini hissediyorum." dedi kadın yavaşça. "Ben de sizin gibiyim." diyerek devam etti. Hepimiz şaşkınlıktan ne yapacağımızı veya ne tepki vereceğimizi bilmiyorduk.

"Siz özelsiniz." dedi gülümseyerek. "Özel bir çocuk doğduğunda bunu görüyorum, hissediyorum. Bu çocukların çoğunlukla aileleri fazla yaşamıyor veya kendi çocuklarından korkuyorlar." dedi dikkatle bize bakarak. "Bu olduğunda sizleri korumak bana düşüyordu. Dünyadaydınız ve siz... farklıydınız." diyerek devam etti.

Namjoon ayağa kalkmıştı. "Biz... nasıl?" dedi sessizce. "Otur, Namjoon." dedi kadın yorgun bir sesle. "Sizi dünyaya getiren insanlara bir şey olduğunda sizi bu acımasız dünyadan koruyabilmek için izledim her adımınızı." dedi yüzündeki gülümsemeyle. Onun aksine biz, gülümsemiyorduk. Donmuştuk öylece, öğrenmeyi hayal etmediğimiz bir durumdu bu.

"Doğduğunuz sene, bu kadar çok özel çocuk doğduğu için şaşırmıştım. Normal değildi bu durum. Sizlerin korunmanız gerekiyordu, sizin gibi olmayanlardan." diyerek devam etti. "Bu bir hediye, insanların çok az bir kısmı bu hediyeye sahip." dedi yavaşça. "Hediyeymiş." dedi Yoongi sinirle. "Bu bir hediye." dedi kadın, kelimelerin üzerine basa basa.

"Yani geleceği görebiliyor musunuz?" dedi Jimin fısıldar gibi. "Bazen." dedi gülümseyerek. "Bizi nasıl ayırırsınız?" dedi Taehyung, sesi buz gibiydi. "Yeniden birbirinizi bulacağınızı biliyordum." dedi ellerini masada birleştirerek. Namjoon yavaşça oturdu yeniden. Jin ellerini saçlarından geçirdi. Herhangi bir tepki vermekte zorlanıyordum şimdi. "Merak ettim. Nasıl gelişeceğinizi, ne kadar güçlü olabileceğinizi..." dedi kadın yavaşça.

Gözlerimi kapattım, biz neydik onun için? Bir merak unsuru mu? "Çocuklar," dedi bize ilgiyle. "İnsanların yaşamları kırmızı bir ip gibidir, birbirlerine bağlanır, çözülür ve düğümler atılır. Hatta bazen birbirlerine karışırlar." dedi kaşlarını kaldırarak. "Sizin kırmızı iplerinizin karşılaşacağını biliyordum. Bir düğüm oluşturmuşlardı. O düğüm, bu karşılaşmanızmış demek." diyerek devam etti.

Kırmızı, kader çizgilerimiz birlikteydi. Yavaşça kafasını eğdi. "Ama bilirsiniz, düğümler çözülür." dedi sessizce. "Ne demek çözülür?" dedi Yoongi sinirle. "Gördüğüm düğüm sonsuza kadar süremez." dedi yavaşça. "Şimdi ne olacak peki?" dedi Jungkook, stresli görünüyordu. "İlk defa iplikleriniz buğulu." dedi yaşlı kadın. "Bu ne demek?" dedi Hoseok hemen. "Emin değilim, geleceği göremiyorum." dedi yutkunarak, Bayan Marie.

Ucubeler Kulübü [bts]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin