Merhabalar!Yazım hatalarım olursa uyarın lütfen.
Okuma saatinizi alayım.
Hadi o zaman direk bölüme.
Keyifli okumalar!
🍁
Derler ki insanlar yaşadığı koşullar ve bulundukları yere göre karakterlerini edinirler. Mesela istanbulun insanı... Onlar biraz yumuşak, nazik ve rahatlardı. İstisnalar dışında konuşmaya devam edeceksek size yükseltisi fazla olan, yani doğu bölgelerinin insanını biraz çıtlatmak isterim.
Geneli esmer tenli, neredeyse hepsi katı kuralları olan ve inanışlarından dolayı ya da insanların ne diyeceğini düşündüklerinden kapalı giyinmeye özen gösteren varlıklardır. Mesela erkekler doğuda yırtık pırtık pantolonlar, saçları uzun ve aylak aylak ordan oraya dolanamazlar. Eğer böyle olursa alacağı ilk kaba lakap top veya serseri olacağıydı.
Kadınlar ise, erkeklerin benzeri gibiydi. Doğulu insanlar işin iç yüzünü bilmeden insanların arkasından atıp tutmayı severler. Elbetteki her insanın içinde bu vardır ama bilirsiniz, doğulularda henüz gelişim olmadığından geri kafalılık biraz ön plândadır. 'Eski düşünce' tabiri daha uygun olur aslında.
Genç kız, bu yüzden ince ten rengi çorap giydiği için tedirgindi. Ona ters ters bakacak gözlerden kaçınmak ister gibi müjde ve elifin ellerindeki tepsiyle çay taşımalarını kaçamak gözlerle izleyip onları takip etti. Kendi elinde de çerezlik ve şeker kaplarını taşıdığı tepsi vardı.
Nihayet merdivenler bitip kısa koridora geçtiklerinde Hira'nın tedirginliği ve garip heyecanı arttı.
Salon kapısından içeri ilk müjde ardından elif ve sonra hira girdi. Müjde ve elif sohbet eden büyüklerin önüne görücüler gelmeden bir çay içsinler diye bardakları bırakırken, hira da aynı hızla önlerine şekerlik ve çerezlikleri bırakıyordu.
Farkında değildi ama metin beyin gözleri kızının üzerindeydi. Zaten güzel olan kızının daha da güzelleşen sülieti onun hem küçücük gülümsemesine hem de hüzünlenmesine neden oldu.
Metin bey, kızı odadan çıkana kadar ara ara onu izledi. Ne zamanki hira gitti, işte o zaman köyün evlenen her genç kızın evine konuk olan büyüklerinin sohbetine tam olarak kendini verdi. Bu arada aşağıda ıraz hanımın ve kızların bağımsız sohbetleri mutfağı dolduruyordu.
"Elif çayı ısıt. Birazdan geldiklerinde bir de ısıtmakla uğraşmayalım." Diye söylenen ıraz hanımı elif onayladı. O hira ve müjdenin yanından gidip çaydanlıkları ısıtmaya girişirken mutfak masasında oturan ıraz hanım ve esma tekrar anne kız sohbetlerine devam etti. Bu sırada mutfak penceresinin önünde, dışarıyı izleyen müjde Hira'nın azıcık bozulan saç buklelerini gülümseyerek düzeltiyordu.
Arkadaşı çok güzel olmuştu.
"Hira," diye seslendi dışarıyı izleyen genç kıza.
Hira, "Hım." Dedi cevaben.
Müjde devam etti.
"Mehmet yaza evlenelim diyor ama ben elinde avucunda bir şey olmadığını biliyorum. Kız kardeşi için tekerlekli sandalye aldı ya, biraz zora düştü. "
Hira, bahçe kapısını gören pencereden gözlerini çekip arkadaşına baktı.
"Ne düşünüyorsun peki?" Diye sordu. Kaşları biraz kavislenerek çatılmış, gözleri üzüldüğünü belli edercesine dikkatle arkadaşını izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oluru Var mı?
Teen FictionHira arkasından müjdenin şaşkın serzenişini duydu. "Gördüğünü keşke bize de söylesen!" Bu sırada terminale doğru ilerleyen alper yiğit tanıdık sesi duyunca önce adımları durdu sonra şaşkınca arkasına baktı. İşte o an ona deli gibi koşan hirayı gördü...