🍁
Bir rüzgar esti, şiddeti oldukça fazlaydı.
Yaktı.
Yıktı.
Bir aile darmadağın olmuştu.
Sonra bir rüzgar daha esti.
Yeniden var oldu.
Yaşattı.
Yeni bir aile yarattı.
Evet, hayat bir can aldı. Evet, hayat hep can alıyor ama o hayatın aynı zamanda yeniden var ettiğini biliyor muydunuz?
Hiranın annesi henüz çok genç yaşındayken öldü. Öksüz kaldı, genç kız. Yarım, eksik ve daima noksan kaldı. Tıpkı metin bey gibi...
Bilen bilir, giden değil de kalan hep yanar.
Kadının gidişinden sonra tam iki yüreğe ateş düştü. Tamı tamına iki ruh cayır cayır yandı ama onlar cehennemde bile değildiler. Bu yüzden insan, cehenneme düşmeden yanmayı bilen tek varlıktı.
Günler geçti, yıllar...
İki yüreğe düşen o ateş hiç sönmedi. Aksine, her an daha da harlandı. Özlem, sevgi hissedince canları yandı. Siz şimdi soruyorsunuz, maden acıları azalmak yerine daha da arttı, hâlâ nasıl gülebiliyorlar?
Alıştılar...
Onlar alıştılar, azizim. Onlarda diğerleri gibi alışmaktan başka hiçbir şey yapmadılar...
Eğer alışmasalardı, İnsanoğlunun böylesine bir gücü olmasaydı inanın çok geçmeden gidenin ardından giderlerdi.
Boşuna söylenmemişti ki Allah acıyı dağa taşa, ormana vermiş ama taşıyamamış. Bir tek insanoğlu yüklenmiş bu acıları.
Hira ve metin bey de taşımak zorunda kalmışlardı.
Eksikliklerine rağmen taşımış ve zihinlerinde de şuan ki anlarında da olmayan kadını anmaya başlamışlardı.
Hira, nişanlanıyordu.
Biraz sonra bitecek olan konuşmadan sonra parmağına yüzük takılacaktı ve onun düşüncelerinde annesi vardı.
Üzülüyordu.
İnsan hiç en mutlu gününde üzülür müydü?
Hira üzülüyordu, metin bey üzülüyordu çünkü ikisinin de canından canları yoktu. Çünkü ikisinin hayatlarındaki başrol yoktu.
İşte bu olmayışlarına rağmen alper yiğitin amcası mutlulukları ile başlayan konuşmasını sonlandırdı.
"Evet, yüzüklerimizi takalım."
Ömer beyin ağabeyi fırat bey, ortalarında durduğu hira ve alper yiğite kocaman gülümseyerek tepsiden kırmızı kurdelyeyle bağlı yüzükleri aldı. Memnun ve oldukça neşeli bir tavırla ikisinin de yüzüklerini taktığında son olarak eline müjdenin tuttuğu tepsiden makası aldı.
Çevresini saran müthiş kalabalığa son kez bakarken, "Allah utandırmasın." Diyip kırmızı kurdelyeyi kesti.
Kurdele kesilir kesilmez herkes alkışlamaya ve birkaç kişi azar azar ıslık çalmaya başladı. Tam da bu sıralarda hira ve alper yiğit göz göze geldi.
Genç adam, sadece gülümsedi.
Genç kız, sadece o gülümsemeye gülümsedi.
Ardından büyüklerin ellerini öperek tebriklerini almaya başlamıştı. İki gençte dakikalarca orada bulunanlardan tebrik ve öpücük aldı. O dakikalar bittiğinde bu defa çaylar demlendi ve çerezler dağıtıldı. İkizler ve müjde bu süre zarfında hira olmadan ikramları halletmeye çalıştılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oluru Var mı?
Teen FictionHira arkasından müjdenin şaşkın serzenişini duydu. "Gördüğünü keşke bize de söylesen!" Bu sırada terminale doğru ilerleyen alper yiğit tanıdık sesi duyunca önce adımları durdu sonra şaşkınca arkasına baktı. İşte o an ona deli gibi koşan hirayı gördü...