bir aynanın karşısına geçip de kendini izlemek, zamanın akışını fark etmek ve gerçekle yüzleşmek belki de en zor parçasıdır çoğu şeyin. tüm bu yaşananların gerçek olduğunu bilmek hayatını daha da katlanılmaz yapar, sığınmak istersin. sığınmak, ardına bakmadan kaçmak.
ama her insanın sığınabileceği bir limanı olmuyor, bazı insanlar fırtınayı tek başına göğüslemek zorunda kalıyor.
suyun ısındığını belli eden bir ses dolduruyor evi, ten çoktan işe gittiği için üstümdeki incecik sabahlıkla ilerliyorum mutfağa doğru. öylece geziyorum evin içinde, bir yere oturup da duvarı bile izlemiyorum artık. sürekli bir yerlere yetişecek gibi hissederdim önceden, şimdilerde her yere geç kalmak istiyorum.
sıcak suyu öylesine bir bardağa dolduruyorum çay yapmak için, suyu ısınsın diye ocağa yerleştirirken amacım buydu ama sıcak su öylece duruyor bardakta tüm berraklığıyla, ben de bardağı avuçlayıp pencerenin önüne geliyorum.
insan her üzgün haberi yağmurlu bir günde almak zorunda değil. sen üzülüyorsun diye diğer insanlar da üzülmek zorunda değil. ailemizi bir bomba misali darmadağın eden haberi almamızın üstünden neredeyse bir ay geçti ve herkes eski düzenine döndü, bense kafamdaki sesleri dinliyorum hala.
ten baba olmayı hak ediyordu.
evet, evet ediyordu. ama yapamadık.
yapamadık değil, sen yapamadın.
telefon çalıyor, yağmurdan ıslanmamak için kaçıyormuş gibi bir hızda çalıyor, iyi bir haber alamayacaksın asla der gibi. uzanıp açıyor ve açar açmaz da bir akşam yemeğine davet ediliyorum.
sevmem akşam yemeklerini.
sevmemeye başladım yani, önceden severdim.
bir çift ayakkabı, kendisi kadar küçük bir kutunun içinde rafa kaldırıldığından beri sevmiyorum akşam yemeklerini. koridorda ilerledikçe herkes beni izlediği için, beni incelediği için sevmiyorum akşam yemeklerini. görmediğimi düşünerek en üzgün yüz ifadeleriyle ona destek olmak için ten'in omzunu sıktıkları günden beri sevmiyorum akşam yemeklerini. onu bırak der gibi baktıkları için ten'e, sevmiyorum akşam yemeklerini.
ten seni bırakıp hayatına devam etmeli.
akşam oluyor, ten eve geliyor. hala sabahlıkla olduğumu görünce bir şey söylemiyor ama gözleri bir süre yüzümde oyalanıyor, bana üzülüyor olmalı diye düşünüyorum. ne yazık.
akşam yemeklerini sevmem ama gidiyoruz. ten'in ailesi kısık sesli bir müzik eşliğinde oturmayı, sohbet etmeyi seviyor. bense odanın en karanlık köşesine geçiyorum, oturmuyorum bile. bacaklarım ağrıyor ama cezalandırıyorum onları. yeterince oturdum, diye düşünüyorum. buraya ait misin ki?
ten'in babası, annesini dansa kaldırıyor. ten odanın bir ucundan bana bakıyor, tam tepesinde bir lamba. ten ışık saçıyor bense hiçbir yere ait değilim.
ten ayağa kalkıyor, her bir adımında yer sallanıyor gibi, parmakları buz gibi parmaklarıma dolanıyor. ten beni dansa davet ediyor, bense ellerimi çekiyor ve karnımda birleştiriyorum.
daha iyilerini hak ediyor.
müzik kesiliyor, annesi beni mutfağa çağırıyor.
ufak tefek sorunların için evliliğinizi mahvetme, diyor.
ufak tefek sorunlar.
akşam bitiyor, herkesin beni izlediği o akşam bitiyor, kollarımı karnımdan çekip de kaldıramıyorum. kollarımı karnımdan çekip, havaya kaldırıp ben buyum diyemiyorum. ben kabullenemedim, onlar nasıl kabullensin?
akşam bitiyor, ait olduğum tek yere ulaşıyoruz. ten uyumaya gidiyor, ben de cüzdanındaki fotoğrafımızı çıkarıyor ve parçalara ayırıyorum.
ten uyuyor, tıpkı o kutudaki ayakkabılar gibi minicik bavulumu sürükleyerek çıkıyorum evden.
ait olduğum tek yerin kapısını kapatırken bir daha açmamak üzere, kafamda bir ses daha yankılanıyor.
ne güzel bir gelin olurdu senden,
delirmemiş olsaydın.*
*taylor swift-champagne problems
of
o kadar zordu ki bunu yazmak
cidden champagne problems'ı dinlerken zaten kahroluyordum bir de üstüne bu durumu ekleyince iyice üzüldüm...gerçek bir angst oldu...unorthodox izlerken aklıma geldi bu kurgu. amacım daha çok bir çocuğun yıkılmakta olan bir evliliği asla düzeltemeyeceğini göstermekti, buna bel bağlayanlara da kızıyorum...neyse...çok konuştum...nasıldı...
sıradaki dong sicheng!!
ama okulum açıldığı için bölüm biraz gecikebilir, sizi haberdar edeyim dostlarım ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fine line ¦ nct
Fanfictionkafamda oluşan ve bir türlü yazamadığım hikayeleri bir araya topladığım kocaman bir saklama kabı. içinde herkesi bulacağınız gibi kendinizi de bulmanızı isterim. not: kısa hikayelerden oluşmakta, üyeler ve konular birbirinden bağımsız ilerlemektedir.