rory webley - something super sweet
yangyang'ın okuldaki ilk haftası çabucak geçiyor. üçüncü günden sonra babası onu okula bırakmayı kesiyor, bu yüzden yangyang çok da uzak olmayan okula yürüyerek gidiyor.
yangyang'ın ayakları bir haftada yürümesi gereken yolu ezberliyor. okulun bahçesine giriyor, içeri girenleri izleyen güvenliğe bir bakış atıyor, birkaç adım ilerliyor ve kimseye bakmamaya çalışarak büyük binaya doğru adımlıyor.
bakmamaya çalışıyor çünkü bir haftadır onu izleyen altı çift göz onun dikkatini istiyor. sınıfın en arka sırasında oturan bu altı oğlan teneffüslerde ve öğle aralarında bahçeye çıkıyor, çıkmadan önce yangyang'a birkaç kez bakıyor, sonrasında her zamanki yerlerine oturup konuşuyorlar.
konuşuyorlar, yemek yiyorlar, gülüşüyorlar.
arkadaşların yapacağı şeyleri yapıyor.
yangyang, bu altı oğlan ona bu kadar dikkatli bakınca dayak yiyeceğini düşünmüştü başta. olmamış şey değil, almanya'daki ve güney kore'deki ilk okulunda yediği dayakları unutmamıştı.
bazı zorbalar asla vazgeçmiyor.
yangyang da bu arkadaş grubunu onlardan sanıyor ama değiller. oğlanlar herkese saygılı davranıyor, sınıfta seviliyorlar ve en önemlisi kendi hallerindeler.
bu yüzden yangyang'ın gözleri biraz olsun kayıyor bu arkadaş grubuna. öğle arasında onlar bahçeye çıkıp kendi yerlerine oturduklarında yangyang da pencereden izliyor onları.
bir haftanın sonunda yığınla ödevle eve doğru ilerliyor yangyang. okulun çıkışından beri sürüklediği taşı kapıda bırakıyor ve odasına çıkıp da dinlenmek üzere eve giriyor.
ama bir fark var.
bir fark var, bu bir haftada yaşanan günlerden daha farklı bir gün.
annesi birkaç çerçeveyi duvara asıyor.
duvara asıyor, duvardan almıyor.
babası televizyonu duvara sabitliyor, annesi çerçeveyi astıktan sonra onun en sevdiği battaniyeyi koltuğun kenarına koyuyor.
babası kenardaki kolileri katlıyor. annesi geri dönüşüme gönderebiliriz, diyor.
geri dönüşüm mü?
"anne?" diyor yangyang sakince. "neler oluyor?"
"yangyang!" diyor annesi heyecanla. "gelmişsin!"
"anne neler oluyor?" diyor yangyang bir kez daha. "anlamadım canım," diyor annesi. "taşınmayacak mıyız?" diyor yangyang. "babam neden televizyonu sabitliyor? sen neden çerçeveleri asıyorsun? kolileri geri dönüşüme göndermek de ne demek?"
"gel bakalım," diyor babası. "oturalım şuraya." babası yumuşacık koltuğa kendisini bırakırken yangyang ayakta durmayı tercih ediyor.
"kesinleşene kadar sana söylemek istemedik ancak bugün baban da ben de teyit ettik." diye başlıyor cümleye annesi.
yangyang, şaşkın bakışlarla annesine bakarken babası konuşmayı annesinden devralıyor, "tayvan'daki uluslararası şirketten ayrıldık ve çin'in yerel bir firmasıyla anlaşma sağladık,"
"yani artık taşınmıyoruz?" diyor yangyang. sesi heyecanlı çıkıyor.
"aynen öyle canım."
artık taşınmıyoruz.
bavul toplamak yok, koli bantlamak yok, tüm gününü eşya taşımakla geçirmek yok, yeni bir dil öğrenmeye çalışmak yok.
bir duvar gibi davranmak yok.
artık taşınmak yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fine line ¦ nct
Fanfictionkafamda oluşan ve bir türlü yazamadığım hikayeleri bir araya topladığım kocaman bir saklama kabı. içinde herkesi bulacağınız gibi kendinizi de bulmanızı isterim. not: kısa hikayelerden oluşmakta, üyeler ve konular birbirinden bağımsız ilerlemektedir.