wayv - horizon
"açar mısın anneciğim kapını?"
"açmayacağım."
sert bir ses tonu.
iddialı da.
hatta o kadar iddialı ki annesi, oğlunun kapıyı bir süre açmayacağını biliyor ama deniyor şansını yine de.
"özür dilerim," diyor annesi. "özür dileriz, daha doğrusu."
sessizlik. genç oğlan annesine cevap vermek yerine duvarını izliyor, henüz birkaç ay önce boyandığı için tertemiz gözüküyor duvarlar. annesi biliyor ki boyalar kirlenir, bu yüzden yeni bir eve taşınır taşınmaz ilk iş evi boyatıyorlar.
bu yüzden boya kokusu oğlanın burnundan hiç gitmiyor.
kapının ardındaki kadın yenilmişlikle omuzlarını düşürüyor ve alt kata, eşinin yanına iniyor. eşi, bir dolaba koydukları kolileri açıyor ve bantlıyor, taşınmaya artık alışkın oldukları için ilk hangi eşyaların koliye koyulması gerektiğini biliyor.
mutfak eşyaları en son sırada koliye yerleştirilir.
acı bir tecrübeyle öğrenmişlerdi bunu. toplanmaya mutfaktan başlayıp kamyonun en alt sırasına yerleştirilen mutfak malzemeleri hem onların aç kalmasına neden olmuş hem de yeni evlerine ulaştıklarında yemek yiyecek bir tabakları kalmamıştı.
liu ailesinin biricik oğlu, kendisini odasına kilitleyip de yeni boyalı duvarı izleyen genç, yangyang henüz on sekiz yaşında.
yangyang normal düzene sahip bir ailede doğmuş olsaydı öncelikle kendisini odasına kilitlemezdi, sonrasında bu sene liseye son kez gideceği için heyecanlanır arkadaşları ile birlikte mezuniyetini düşünürdü, belki bir sevgilisi olurdu ve tüm dünyanın onun etrafında olduğunu düşünürdü.
yangyang valizini en çok kıyafet alacak şekilde yerleştirmeyi bilmezdi. bir duvarın nasıl boyanacağı hakkında hiçbir fikri olmazdı, hatta biraz ileri gidersek, boyanın kokusunu bilmezdi. seyahat harici havaalanına hiç uğramazdı.
kısacası yangyang on sekizinde normal bir genç gibi davranırdı.
ancak yangyang normal bir genç değildi.
anne babasının uluslararası bir şirkette önemli bir pozisyonda çalışıyor olması onun en büyük şanssızlığıydı. henüz sekiz yaşındayken doğduğu anavatanı tayvan'dan ayrılmış, güney kore'ye yerleşmişlerdi. yangyang on üç yaşına gelene kadar güney kore'de yaşamışlar ancak sık sık şehir değiştirmişlerdi. yangyang on üç yaşına geldiğinde ailesi bu sefer de almanya'ya taşınmıştı.
şimdi ise on sekiz yaşındaydı, birkaç aydır berlin'de lüks bir sitede yaşıyorlardı ancak babası bu sabah duymaktan en çok nefret ettiği iki kelimeyi söylemişti.
"hazırlanın, taşınıyoruz."
yangyang taşınmaktan nefret ediyordu.
yangyang taşınmaktan nefret ediyordu, valiz hazırlamaktan nefret ediyordu, her seferinde bu son diye düşünerek özenle raflara dizdiği koleksiyonlarını toplamaktan nefret ediyordu, bir sınıfa girmekten ve kendisini tanıtmaktan nefret ediyordu, sınıftakilerin ona olan bakışlarından nefret ediyordu.
yangyang oturduğu yerden kalkıyor. her taşındıklarında kolileri depoladığı yere, yatağının altına eğiliyor ve teker teker hazırlıyor kolileri. yangyang kolileri sağlam bantlamayı da biliyor.
kolileri hazırlayınca dolabının üstüne uzanıyor ve bavullarını indiriyor. iç içe geçmiş üç adet bavulu çıkarıyor ve giysilerini yerleştiriyor tek tek.
yangyang çok sessiz bir şekilde yapıyor bunu.
boğazında bir yumru var, son taşınmalarının üstünden birkaç ay geçtiği içindir belki de diye düşünüyor ama değil. arkadaşlarını geride bırakacağı için de değil çünkü yangyang arkadaş edinmeyi çoktan bıraktı. yeni bir okula kayıt yaptırdıklarında sınıfa girer girmez kendisini tanıtıp yerine oturuyor ve diğerleriyle asla konuşmuyor.
asık suratlı bu oğlanı da zamanla kimse merak etmiyor. yangyang en arka sırada duvarla bir bütün oluyor, göze batmıyor. zaten birkaç ay sonra da yangyang geldiği gibi aniden ortadan kayboluyor.
taşınmışlar, diyor sınıftan bir çocuk. neydi adı? ah, yangyang.
yangyang iz bırakmadan geçiyor insanların hayatından.
kimisinin amacı dünyada iz bırakmakken, hatta bunun için var gücüyle çabalarken, yangyang iz bırakmadan geçip gidiyor.
yangyang kapısının kilidini açıyor, birkaç saat içerisinde tüm odasını toparlamış çünkü zaten münih'ten berlin'e taşınalı yalnızca birkaç ay olmuş. kolilerin bazıları açılmamış, dolabında bir kenarda duruyor.
bavullarını koridora çıkarıyor, sesi duyan anne babası merdivenin başına geliyor ve ona bakıyorlar.
"nereye gidiyoruz?" diyor yangyang. boğazındaki yumru hala yerinde.
"çin'e."
otuz yıl sonra merhaba dostlarım!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fine line ¦ nct
Fanfictionkafamda oluşan ve bir türlü yazamadığım hikayeleri bir araya topladığım kocaman bir saklama kabı. içinde herkesi bulacağınız gibi kendinizi de bulmanızı isterim. not: kısa hikayelerden oluşmakta, üyeler ve konular birbirinden bağımsız ilerlemektedir.