for lovers who hesitate - 2

251 25 27
                                    

"kun!" diyor annem kapıdan içeri adımlayan kun'a bakarak

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"kun!" diyor annem kapıdan içeri adımlayan kun'a bakarak. beni en son böyle karşıladığında birinci sınıfa gidiyordum sanırım ama neyse ailem beni seviyor. annem hızlı hızlı elindeki havluyu bir kenara fırlatıp kun'a doğru adımlıyor hatta beni azıcık kenara bile itiyor. kun ayakkabılarını çıkardıktan sonra geniş kollarını açarak anneme sarılıyor, "hoşgeldin hayatım." diyor annem kun'a.

ikisi birlikte salona ilerliyorlar bu sırada babam da merdivenlerden inerken kun'u görüyor ve o da aynı tepkiyi veriyor. "kun!"

"merhaba efendim."

kun temizlik hastası annemin özenle sildiği yerlere çamurlu ayakkabısıyla bassa bile sorun olmayacağını biliyorum çünkü bu yaşandı. yolların nehire dönüştüğü bir gün kun benimle birlikte eve geldi. her yeri çamur olmuş ayakkabımı kapıda çıkarmaya çalışırken annem kun'u içeri sokup banyoya kadar yürütmüştü.

kun, tüm annelerin gözünde ideal damat adayı. bu yüzden annem sabahları bana kaşını gözünü ayrı oynatarak kun ne yapıyor, diye soruyor. ben de iyi, diyorum. her zamanki kun işte, melek gibi biri.

peki senin ailen kun'a böylesine hayranken kun'un ailesi sana karşı nasıl, diye sorabilirsiniz. qian ailesi kun'un iyilik genlerinin nereden geldiğinin kanıtı. babası bay qian, belki de dünyanın en iyi insanlarından birisi. belki ülkedeki tüm önemli yapıları onun şirketi yaptı ama bunun konusunu karşı taraf zorla açmadıkça açmıyor. hatta çoğu aile şirketinde görülen benden sonra şirketin başına sen geçeceksin durumu da yok, kun fizik okumak istediğini söylediğinde aile üyeleri bunu seve seve kabul etmişti.

annesi bayan qian en iyi şeflerden bile daha güzel yemek yapıyor ve onlara akşam yemeğine gittiğimizde en çok yemeği benim tabağıma koyuyor. kun'un söylediklerine göre o da geceleri kun yatmadan odasına gelip kaş göz yaparak beni soruyor.

tabii ki annelerimizin ne yapmaya çalıştığının farkındayım ama kun değil. bazı geceler kun babasıyla çin'e gittiğinde evlerine gidip kun'un odasında yatıyorum, annesi onun yastığında uyumam için ısrar ediyor ben de istemem yan cebime koy hesabı biraz yok ya deyip sonunda kabul ediyorum. sabaha kadar güzel şampuanının kokusu burnuma doluyor ve o güne hiç olmadığım kadar mutlu başlıyorum.

"biraz daha ister misin, oğlum?" annem oğlum kelimesinin üstüne basa basa söylüyor. kun teşekkür edip yemeğine başladığında yemeğimi bırakıp onu izliyorum. 

kun, ona her baktığınızda yeni ve güzel bir özelliğini görebileceğiniz birisi. son derece düşünceli olması bazen beni kötü hissettiriyor çünkü asla onun kadar iyi olamayacağımı biliyorum. en ufak bir hareketini bile düşünerek yapıyor ki karşısındaki insan kırılmasın. annemin yaptığı yemekleri sessiz sakin yerken aldığı her lokmadan sonra anneme gülümsüyor, böylelikle annem de yemeklerin lezzetli olduğunu anlıyor. 

yemeğin sonunda kun ile birlikte odama gidiyoruz, annem kucağıma kocaman bir meyve tabağı sıkıştırıyor. odaya girer girmez elmayı ağzıma atıp çatur çutur yerken kun da beni izliyor. "annem seni sordu." diyor mandalinaların kabuğunu soyarken. "boş bir günün olduğunda seninle kuaföre gitmek istiyormuş." 

"sen de gel." diyorum uzattığı mandalinayı alırken. "saçını boyatırsın." 

"boyatmamı mı istersin?"

"evet," diyorum. "yeşile." 

gülüyor. 

kun gülüp geçiyor, ciddiye almadı beni diye düşünüyorum. o akşamı netflixte alakasız dizilerin alakasız bölümlerini izleyerek geçiriyoruz, annem arada kapıyı tıklatıp ben gir demeden kapıyı açıp kafasını içeri sokuyor. o bize parlayan gözlerle bakarken en büyük hayalinin iyi bir üniversitede okumam değil de kun'u tavlamam olduğunu anlıyorum. 

sonra diziler de bitiyor, sokak lambasının sarı ışığı odamdan içeriye sızıyor. yansıyan ışıkla yanımda oturan kun'a bakıyorum. aşağı doğru kayıp sırtını yasladığı yastığa başını koymuş ve öylece uyumuş. 

ona hissettirmeden ayağa kalkıp bilgisayarı kapatıyorum, annemin bir türlü değiştirmediği baskılı perdelerimi çekiyorum ve kun'un yanına oturuyorum yine. otururken yaptığım sarsıntıdan etkilenip biraz hareketleniyor ama uyanmıyor, ben de başımı diğer yastığa koyup yüzüne gelen saçları gözünün önünden çekiyorum. hissedip hissetmediğini bilmiyorum ama içimden yapmak geliyor ve yapıyorum. 

fine line ¦ nctHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin