İğrenç Birisin

563 54 262
                                    

Koridorda yankılanan ıslık sesi bütün tüylerimi diken diken ederken gerginlikle ensemdeki saçları düzelttim. Duruşum kendiliğinden dikleşmişti bile. Sertçe yutkunarak kapıya doğru baktım uzunca. Sınıf kapısı açık ders işliyorduk. Daha doğrusu oturuyorduk diyebilirdim. Ebru hoca, birkaç kişiyle nefes egzersizi yapıyordu ve geri kalanları da serbest bırakmıştı. Davarlarla dolu bir sınıftaydım ama herkes kendi halinde takıldığı için ses olmuyordu.

Dikkatimi tekrar koridordaki sese yönelttiğimde kapının önünden geçen tanıdık dört kişi içimdeki bazı hislerin alarm vermesine neden oldu. Efe'nin okulda dayak yemesinin birinci haftasını doldurmaya sadece bir gün kalmıştı ve bugün meslek sınıflarından okulda olan sadece bir sınıf vardı.

Allah yüzüme gülmüştü de zil çalmıştı ve anında sınıftan çıkmıştım. Tanıdık dörtlüye yetişmeye çalışırken merdivenleri, merdivenlere doluşan alt sınıflara çarpmamaya dikkat ederek iniyordum.

"Doğan!"

Çetenin lideri sayılabilecek, emirleri veren şerefsiz oğlu şerefsiz durup arkasını döndüğünde köpekleri de aynı onun gibi bana dönmüştü. Sorarcasına kafa sallayıp bayık bakışlarını üzerimden çekmedi bir süre.

"Kütüphaneye gelsenize bi'. Konuşalım."

Doğan'ın yüzünde hoşnutsuz bir ifade oluştu ama yine de kafa salladı. Onların önüne geçip kütüphaneye önce vardığımda içerdeki 5-6 kişiyi birkaç dakikalığına dışarı çıkmaya ikna etmiş, birisini de nöbet tutması için kapının önüne dikmiştim. Benim ardımdan Doğan ve köpekleri de girdiğinde yüzleşmeye tam olarak hazırdım.

Masalardan birine kalçamı dayayıp kollarımı bağladım. Her zaman takındığım tavır gibi yine sakindim.

"Adam mısınız lan siz?"

Doğan, yan ağız sırıtışıyla midemi bulandırırken ne için böyle dediğimi anlamış gibiydi. Dudaklarını yalayarak bana doğru yaklaştı. Elini kıvırcık saçlarımın arasına daldırıp saçımı bozduğunda keyifsizce ittim onu.

"Düzeni sağlıyoruz diyelim küçük prens. Noldu? Gülünü üzdük diye sinirlendin mi?"

"Geçen sene bana söylediklerini hatırlıyor musun?"

Doğan sinirle yutkunup derin nefesler almaya başladığında keyfinin kaçtığını anladım. Ellerini cebine sokup gözlerini kitap raflarında gezdirdi. Ahu teyzem ve Doğan'ın annesi lise arkadaşı olduğu için bir süre ona derslerinde yardım etmiştim ve doğruyu söylemek gerekirse başıma gelebilecek en şaşırtıcı şeyleri onunla takılırken yaşamıştım.

"Hatırlamıyorum."

"Hatırlatırım."

Zaten Doğan'ın da hatırladığını biliyordum ama ipleri elimden bırakmamam gerekiyordu. Doğan çok kurnaz birisiydi ve bir sonraki adımını tahmin etmek zor olabiliyordu.

"Peki ya sen ailen yüzünden ortaokulda intihara kalkıştığınla ilgili anlattıklarını hatırlıyor musun?"

Dediğim gibi, Doğan kurnazın tekiydi ve bir sonraki adımını tahmin etmek cidden zor oluyordu. Öncelikle ben ona böyle bir şey anlatmamıştım. Olayları çarptırarak hakkımda dedikodu çıkarmaya çalışıyordu. Hoş, yanındaki köpekleri bunu duyduysa yakında bütün okul da öğrenmiş olurdu zaten. Ancak ben salak değildim. Başlattığım oyuna yeni kural yazılsa bile kurucusu bendim.

"Bir şeyleri yanlış anlamak kimseyi salak yapmaz ama bunları kasten yanlış aktarmak seni şerefsizin âlâsı yapar Doğan. Yine de bu söylediklerinle beni düşürebileceğini sanman ne şirin. Neyse ki ben olasılıklarla hareket etmiyorum. Bundan sonraki hayatının ağzımdan çıkacak birkaç kelime ve yayacağım bir fotoğrafa bakabilecek olması düşüncesi seni korkutmuyor mu?"

Ne Olur Bakma Öyle Islak IslakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin