Yenilgi

496 54 226
                                    

İçerden gelen konuşmalarla uykum bölündü. Teyzemin tanıdık gülüşlerini duymak içimdeki huzuru arttırıyordu. Okula gitmemiş olmak da. Ne zaman teyzemde kalsam devamsızlık yapma istediğim artıyordu ve şükürler olsun ki sonrasında teyzem sildiriyordu. Sanırım rahatlığımın bir sebebi de buydu.

Yatağın içinde biraz uzandım. En azından kendime gelene kadar bu sıcaklığı bırakmayabilirdim. Kollarımı iki yana açarak iyice gerindim. Nedense bembeyaz tavana bakınca aklıma Efe geldi. Ona gösterdiğim tavır kesinlikle yerindeydi ama bir şeyler içimi kemiriyordu hâlâ. Nasıl bir enayiydim de bile isteye üzdüğüm insanın üzülmesinden etkileniyordum?

Yataktan kalkıp odanın camını açtım. Soğuk şubat rüzgarı odaya dolmaya başladığında buz gibi hava beni de kendime getirdi. Hızlı hızlı yatağı toplayıp dağılmış etrafı da düzenledim. Teyzemin evindeki odamı kesinlikle daha çok seviyordum.

Benimle beraber burayı dekor etmesini hiç unutmuyordum. Arkadaşlarımla ve en çok da teyzemle olan anılarımın fotoğrafları süslüyordu odamı. Asıl odam burasıydı.

Odadaki lavoboya girip yüzümü yıkadım. Saçlarım dağınıktı ve düzeltmeye uğraşsam da düzelmeyecekti. Saldım ve teyzemin yanına gitmek için odadan çıktım. Sanırım misafirimiz vardı. Oysa teyzem telefonla konuşuyor sanmıştım.

"Günaydıın!"

Mutlulukla oturma odasına geldiğimde teyzem keyifli keyifli kahvesini yudumlayarak karşısındaki çocukla sohbet ediyordu. İstesem bu kadar çok karşılaşmazdım bu çocukla ama kaderdi herhalde.

"Günaydın mı kaldı Alp? Saat kaç baksana."

Teyzem elindeki bardağı önündeki masaya koyup beni görebilmek adına hafifçe arkasına döndü. Ama ben ona bakmıyordum. Elleri iki bacağının arasında utançla oturan Efe uyanır uyanmaz görmek isteyeceğim kişiler arasında mıydı? Tartışılır.

"Bana şimdi aydı teyze." Efe'yi görünce.

"Günaydın."

Efe'nin çekingen ve titrek sesi kulaklarıma iliştiğinde yemin ederim ki içimde kelebekler uçtu. Onunla ilk konuşmaya çalıştığımda günaydınıma bile karşılık vermemişti ama şimdi biraz da olsa yol katetmiş olduğumuzu anlayabiliyordum.

"Hayırdır, okula niye gitmedin sen?"

Efe dudaklarını aralayıp konuşmaya başlayacakken teyzem araya girdi.

"Benim kafeme gelmişti. Okula geç kalmış ben de yarım gün için gitmesin onun yerine sana bakmak için eve gelsin diye rica ettim. Malum hastasın, yataktan bile zor çıktın anladığım kadarıyla."

Acele acele toplanıp üzerine montunu geçirdikten sonra kapıya doğru gitti teyzem. Amacı neydi ulan bu kadının?

"Teyze ben hasta değilim."

Üzülmüş gibi bir yüz ifadesiyle Efe'ye döndü. Magnumun da yüz ifadesi teyzeminkine benziyordu.

"Hatırlamıyor işte. Dün gece ateşi 39a çıkınca Allah'ını unuttu çocuk. Hadi görüşürüz benim çok işim var. Alp sana emanet Efecim."

Teyzem evden çıktıktan sonra ikimiz arasında bozulmayacak gibi bir sessizlik oluştu. Ahu hanım sanırım kafedeki tavrımdan dolayı magnumla aramda bir sorun olduğunu anlamıştı ve düzeltmezsem ruh halimin de uzun süre kötü kalacağına emindi. Pekâlâ teyzemi suçlayamazdım. Benim için yapıyordu.

"Gideyim ben." Yüzüme bakmadan ayaklandı Efe. Gitmesini istemiyordum doğrusu. Düzgünce konuşurduk belki. Dün misafirperver değildim ama bugün öyle olasım vardı. Ya da sadece Efe'nin içtenliğini görmek istiyordum.

Ne Olur Bakma Öyle Islak IslakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin