Kaçma

441 44 174
                                    

Ardı arkası kesilmeyen tartışmalara bir yenisi daha eklenirken masada Kiraz'a yemek yediriyordum. Halamların yeni aldığı evi görmeye gitmek istemeyen annem ve gitmek için ısrar eden babam en sonunda birbirlerine beyaz bayrak kaldırdığında rahatça iç çektim. Kiraz çok sayılmasa da şanslı bir çocuk sayılırdı. En azından tartışmalarını, bana yaptıkları gibi, Kiraz'ın önünde yapmıyorlardı.

Annem içeri gelip Kirazla beni şöyle bir kontrol ettikten sonra sanırım hazırlanmak için tekrar odasına gitti. Bu sırada da babam yanımıza gelmişti.

Kiraz'ın sarı saçlarını okşayıp ondan makas aldığında dudaklarım yukarı kıvrıldı. Gerçekten merak ettiğim bir şey varsa o da beni ne olarak gördükleriydi. Kiraz'ın geleceği için her şeyi yapmaya hazırlarken aynı tavrı nasıl oluyordu da bana göstermiyorlardı, hayret ediyordum.

"Güzelim, bizimle gelmek ister misin? Yoksa Alperenle mi kalacaksın?"

Babam bir bana bir Kiraz'a bakarken eminim içinden onları seçmesini geçiriyordu. Ama Kiraz, beni bile şaşırtarak, "Abimle kalmak istiyorum." dediğinde anlayışla kafa salladı babam. Bugün gözümü Kiraz'dan ayırmamam gerekiyordu. Muhtemelen kirpiği kopsa benden bileceklerdi çünkü.

Kısa süre sonra annem de hazırlanmış şekilde yanımıza geldiğinde Kiraz'ın saçlarını toplayıp onu öpücüklere boğdu. Babam'ın koluna girip evden çıkmaya hazırlanırken bana döndü ve eliyle yanına çağırdı.

Allah bilir ne gibi bir sorun çıkaracaktı başıma.

"Kiraz'ın ödevleri var, onları yaptır. Televizyon izletme, telefonunu falan da verme. Uykusu gelirse yatırırsın."

Emredersin komutanım, diyecektim ama ortamı germemek adına kısaca onaylayıp kapıyı kapattım. Doğrusu, Kiraz telefonumu istese zaten vermezdim. Yine de beni bu kadar bile tanıyamamalarına bir şey demedim.

Hâlâ masada oturan Kiraz'ın yanına gidip indirdim onu. Sonra da saldım kendi haline.

"Ödevlerin varmış Kiraz. Birazdan yaparız abicim tamam mı? Dinlenelim önce."

Şirin şirin kafasını sallayıp odasına gittiğinde ben de koltuğa yatıp televizyonu açtım. Bugün keyifsizdim.

Uzun bir süre sadece dizi izleyip düşüncelerimi susturmaya çalıştım. Ama işe yaramıyordu. Efeyle yaşadığım son olaya anlam veremiyordum. Onun evine ilk kez gittiğimde çerçevedeki fotoğraflarda babasını hiç görmediğim halde bir kere olsun, kırılmasın, eksik hissetmesin diye ağzımı açmamıştım. Kırık güveninin sebebini o bana anlatmadan onu zorlamamış; anlattığında da onun güvenini sarsmamak için elimden geleni yapmıştım. Şimdi ne diye kaçmak istediğim bir gerçeğin, bilinmesini istemediğim bu çukurun içine girip de beni zora sokuyordu gerçekten çözemiyordum.

Onu suçlamanın bir anlamı olmadığının da farkındaydım. Bizi bir araya getiren şey farklı kişiliklerimizdi. Aynı düşünceler elbette bizi sıkıcı bir çiftten başka bir şey yapmazdı.

Benim evet dediğime onun hayır demesi, benim hoşuma giden şeyin onun hoşuna gitmemesi, benim açımdan kabul görmüş düşüncelerin onun açısından bir saçmalık olması bizi biz yapan özelliklerdi.

Yine de ikimiz açısından da bazı konulara aynı hükmü vermemizin zamanın geldiğini de düşünüyordum.

Güvense güven, fedakârlıksa fedakârlık demeden edemiyordum.

Tabii ki, magnuma herhangi bir konudaki görüşlerimi dayatarak ona kısıtlı bir özgürlük veremezdim. İlk olarak bu benim haddime olamazdı. İnsan sevdiği kişiye saygı duymalıydı. Benim açımdan onun çoğu hareketi kabulümdü.

Ne Olur Bakma Öyle Islak IslakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin