"Anlamadım?"
"Ben diyeceğimi dedim prensim"
"Belki ama ben anlamadım. Bu yüzden de daha anlaşılır şekilde anlatmanı istiyorum"
"O zaman tekrardan söyleyeceğim. Bu dünyada kimseye karşı hiçbir şekilde duygu beslemiyorum. Kimseye karşı acımam olmaz, bu ailem olsa dahi. Gerçi ailem yok ama yine de söylemek istedim. Herkese karşı duygusuz biri olsam da siz herkes değilsiniz"
.....
Gecenin bir yarısı odamın balkonunda yıldızlarla dolu olan gökyüzünü izliyordum. Hava hafif serin ve rüzgârlıydı. Kafamı karıştıran sorulara kendi başıma cevap bulmaya çalışıyordum. Ama nafile. Uyku tutmadığı için ben de gökyüzünü izlemeye karar verdim. Kafam karışık olduğunda hep yaptığım şeydi bu.
Kafamı karıştıran soru ise "Yixing neyi ima etmeye çalıştı?"
Çok gizemli tavırlar sergilemesi biraz sinirimi bozmuştu açıkçası. Güzel, masum ve sevimli yüzüne nazaran gizemli, duygusuz ve biraz da karanlık bir kişiliği vardı. En azından benim gözlemlediğim kadarıyla böyleydi.
Bugün söyledikleri nedensizce içimde tuhaf bir his yaratmıştı. Bu hissi nasıl tanımlayacağım hakkında inanın hiçbir fikrim yok. Kısaca tuhaf bir histi. Ama tuhaf demek yeterli değildi.
Odamın kapısının çalındığını duyunca şaşırmıştım. Gecenin bir vakti, yani uyku vaktinde rahatsız edilmemiz yasaktı. Yine de bunu fazla umursamayıp kapının dışındaki kişiye gelmesini söyledim.
Odaya Yixing girmişti. Kaşlarımı çatıp söyleyeceklerini bekledim.
"Prensim, bu saatte sizi rahatsız etmemin yasak olduğunu biliyorum ama..."
"Umarım geçerli bir nedenin vardır"
Sesimin otoriter çıkması beni bile şaşırtmıştı ama bu detaya fazla takılmamaya çalıştım.
"Prensim babanız..."
Babamın ismini duyunca kaşlarım daha da çatılmıştı. Bu sefer bakışlarımı tamamen Yixing'e çevirdim. Devamını getir dercesine yüzüne baktım. Derin bir nefes alıp bakışlarını yere çevirdi.
"Babanız az önce kalp krizi geçirdi"
Çatılmış kaşlarım şaşkınlıkla yukarı kalkmıştı. Söylediklerini dirak etmeye çalışıyordum. Kulaklarım çınlamaya başlamıştı sanki. Ve bunun üstüne baş dönmem de eklenince ayakta durmakta zorlandığım için dizlerimin üstüne düşmüştüm.
Dudaklarım arasından cevabından korktuğum soru dökülmüştü.
"Şimdi nasıl?"
"Üzgünüm prensim..."
Kalkıp sert bakışlarımı Yixing'e çevirdim. Ne yaptığımın farkında bile değildim çünkü düşünme yetkimi tamamen kaybetmiş durumdaydım. Daha sonra pişman olacağımı biliyordum ama o an bunları düşünememiştim.
"ÜZGÜN FALAN DEĞİLSİN SEN! KİMSEYE KARŞI TEK BİR DUYGU KIRINTISI OLMAYAN BİR KOMUTAN NASIL ÜZGÜN OLABİLİR Kİ?! AİLENİN ÖLÜMÜNE KARŞI BİLE TEK BİR GÖZYAŞI DÖKMEMİŞ BİRİSİN! VE ŞİMDİ GELMİŞ ÜZGÜN OLDUĞUNU MU SÖYLÜYORSUN?!"
Bakışlarını yerden çekmeden benim onu daha çok azarlamamı bekliyor gibiydi.
Söylediklerimin farkına varınca sert bakışlarım tamamen kaybolmuştu. Yerine dolu gözlerim daha da sulanmıştı.
"Yixing..."
"Önemli değil prensim. Söylediklerinizde sonuna kadar haklısınız. Ben kimseye karşı tek bir duygu kırıntısı bile olmayan bir insanım sadece. Ama değinmeyi unuttuğunuz konu sizin dışınızda kimse. Ama önemli olan konu bu değil ne yazık ki"
Son söylediği cümleyi duyar duymaz koşar adımlarla odamdan çıkıp babamın odasına gitmiştim. Yixing ise orda öylece kalmıştı.
Babamın odasına geldiğimde birkaç asker ve sarayın şifacıları etrafında toplanmıştı. Beni fark ettiklerinde hepsi yerinden kalkıp saygıyla eğildirler. Onları takmadan babamın cansız yatan bedenine yaklaştım yavaş adımlarla. Yanına geldiğimde dizlerimin üstüne çöktüm.
"Çıkın! Bir süre yalnız kalmak istiyorum"
Odadakiler çıkınca babamın cansız bedenine sıkıca sarıldım. En son annemi kaybettiğimde böyle ağlamıştım. Ve şimdi babam da beni bırakmıştı.
Ne kadar böyle kaldım bilmiyorum ama uzun süre olduğu kesin. Omzuma birinin dokunmasıyla irkildim.
"Prensim... Daha fazla burda kalamazsınız. Babanızı götürmemiz gerekiyor. Ve benim fikrimce uyusanız iyi olacak. Çünkü yarın yeni kral ilan edileceksiniz"
"Yixing... Ben kötü biri miyim?"
"Hayır! Siz tanıdığım en düşünceli insansınız"
"O zaman neden annem de, babam da beni bırakıp gittiler?"
"Prensim, annenizin ve babanızın ölümü sizin gözünüzde onlar sizi bıraktı gibi ama ölüm kaçınılmaz bir sondur. Bu dünya gelip geçicidir. Hepimizin öleceği gün bellidir aslında ama hiçbirimiz bunun ne zaman olacağını bilemeyiz. Aslında babanız çok şanslı çünkü ölümü acı olmadı. Sonuçta kimse yavaş ve acı ölüm istemez. Şu anda babanız bu dünyadan göçmüş olabilir ama o dünyada sizi izleyip üzülüyor olabilir. Ailemi kaybettiğimde ağlamamamın nedeni de buydu. Onların beni izlediğini düşündüğüm için ağlamadım. Annem gözyaşlarımı görmeye dayanamazdı çünkü. Veya babam bana hep güçlü ol ve asla yıkılma derdi. Onun bu söylediklerini kendime görev olarak saymıştım o gün, hatta ondan sonraki her gün"
"Yixing, az önce sana bağırarak söylediğim şeylet için üzgünüm. O anda normal düşünemiyordum ve söylediğim şeylerde ciddi değildim. Sadece.."
"Biliyorum ciddi olmadığınızı ve endişelenmenize gerek yok"
"Teşekkürler"
"Ne için?"
"Her şey için. Seni tanıyalı bir gün bile olmadı ama şimdiden çok fazla yardımın oldu"
"Asıl görevim sizi korumak ve bu sizin acı çekmenize engel olmak anlamına da geliyor. Acı sadece fiziksel olarak değil, ruhsal olarak da oluyor. O yüzden her iki şekilde de acı çekmenizi önlemek zorundayım. Bu bana verilen görev olsa dahi bu görevi kendim kalben yapıyorum"
Ayağa kalktım ve Yixing'e baktım. Söyledikleriyle çokça teselli olmuştum ve göz yaşlarım da akmayı bırakmıştı. Şu anda onun ne kadar harika biri olduğunu fark ettim. Bir anda farkında olmadan ona sarılmıştım. Bu yaptığıma o da, ben de şaşırsak da bu sefer bilinçsizce yaptığım şey yüzünden pişman değildim. Tam tersine ona sarıldığımda kendimi huzurlu hissetmiştim. O da kollarını bana sardığında istemsizce gülümsemiştim.
Dakika bir gol bir dpcleğclsş
Neyse bu gidişle seme Yixing olacak gibi ama kos koca kral olacak olan Suho'yu uke yapamayız değil mi fplcğecleşxşVe kapağı değiştirsem mi? Bugün canım sıkıldı ve ben canım sıkıldığında aesthetic veya edit falan yapıyorum. Dedim niye kapak yapmıyorum. Çünkü bu kapak çok uygun değil gibiydi kitap konusu için.
Yeni kapak medyada. Karar sizin. Ona göre değiştireceğim. Yenisi mi yoksa eskisi mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
¿𝐂𝐨𝐦𝐦𝐚𝐧𝐝𝐞𝐫? | 𝐒𝐮𝐋𝐚𝐲
Historical Fiction•Suho: Sen bir komutan olmak için çok masum görünüyorsun. Görevin beni korumak ve benim dışımda kimseye karşı acıma duygun olmamalı biliyorsun değil mi? •Lay: Sizin dışınızda bu dünyada var olan hiçbir canlıya karşı hiçbir şekilde duygu beslemiyorum...