Minseok
Sabahın köründe bay Huang'ın bana verdiği görevi yapmakla meşguldüm. Herkes uyurken ben bugünkü sınıfların ders programlarını hazırlıyordum. Buradaki öğrenciler arasında en büyük olan bendim. Genelde 20 yaşına gelen herkes ülkenin dört bir yanında kendilerine verilen görevlere başlardı. Ama ben 23 yaşına girmiş olmama rağmen hâlâ buradaydım. Sebebini anlamış değilim.
Zaten hayatım burada geçmiş sayılırdı ama asla diğerleri gibi zor işler verilmedi bana. Yeri geldi buradakilere abi, yeri geldi ebeveyn gibi olmuştum. Bundan şikayetçi değildim.
"Günaydın Minseok hyung. Yine bay Huang'ın sabah görevlerini mi yapıyorsun?"
Jongin'in kıkırdayıp yanıma oturmasıyla kafasına sert olmayacak şekilde vurdum.
"Kapa çeneni Jongin! Zaten bir saattir her grubun programını üç kere filan tekrar düzenledim! Ama hep bir yerde karışıyorum ve bu yüzden yeniden başlamak zorunda kalıyorum"
"Yardım edeyim mi?"
"Çok iyi olur"
Jongin'in yardımıyla saatlerdir bitiremediğim işi bir saatten kısa sürede bitirmiştik. Ders vakitleri geldiğindeyse ben bahçede yetiştirdiğim çiçekleri suluyordum. Burada ukaf tefek görevler dışında kimse bana karşı katı değildi ve bu durumdan şikayetçi değildim.
Chen
Sabah erken bir saatte kalkıp planımın ilk adımları için köy yerinden çok da uzak olmayan akademiyi dışarıdan incelemek oldu. Jongdae artık beni engellemeye çalışmak yerine yardım etmeyi kabullenmişti. Yapması gereken de buydu zaten.
Akademiyi saatlerdir gözetliyordum ve bu süre içinde Jongdae beni birkaç metre gerimde durup izliyordu.
"Jongdae, senden bir şey isteyeceğim"
"Söyle"
"Akademiye gizlice girip içerideki olayları daha yakından inceleyebilir misin?"
"Bir yerlere gizlice sızmak senin işin aslında ama tam olarak ne yapmamı istiyorsun içeri girip?"
"İçeri bir öğrenci olarak gireceksin. Birkaç gün sürebilir bu iş. O yüzden senden istiyorum"
"Anladım, yine zor görevleri bana yıkıyorsun her zamanki gibi"
Cevap vermedim. Zaten sonu kavgayla bitecekti cevap verseydim ve şu anda kavga lazım olan son şey bile değil.
Yixing
Bahçede idman yapan askerleri izliyor ve yönlendiriyordum. Aslında bu görev Sehun ve Chanyeol'undu ama ikisi de özel görevde olduğu için şimdilik ben ilgileniyordum.
İdmandan sonra kral beni emrettiği için askerleri serbest bırakmış ve kralın odasına gitmiştim.
Odasının önüne geldiğimde kapıyı çaldım ve bir süre bekledim. 'Gir' komutunu duyunca içeri girdim.
Suho'nun bakışları anında beni bulmuş ve gülümsemişti. Hemen ardından gülümsemesi solmuştu. Açıkçası bu beni tedirgin etmişti.
Masasından kalkıp yürüdü ve tam karşımda durdu. En son konuşmamızın üstünden 2 gün geçmişti ve çok iç açıcı bir konuşma da değildi.
"Luhan'la konuştum..."
Şimdi az çok konunun ne olduğunu anlamıştım. Luhan'ın sözünde duracağını biliyordum ama bu kadar çabuk olmasını beklemiyordum.
"Şu Baekhyun denilen çocuk hakkında... Sarayda bir görevi olabilir ama..."
"Ama?"
"Karşılığında bu gece benimle uyuyacaksın"
Yüzüne tekrardan yerleştirdiği gülümsemeyle ben de gülümsedim. Yaklaşıp dudağımın kenarını öpünce kalbim fırlayacak derecede atmaya başlamıştı.
"Şimdi çekilebilirsin"
Saygıyla eğildim ve teşekkür edip odadan çıktım. Kalbim hâlâ delicesine atmaya devam ediyordu ama mutluydum. Özellikle sevgime karşılık alabildiğim için mutluydum.
Eski aktifliğime dönmeye çalışıyorum ama sadece çalışıyorum 😐
Yeni kitabıma da bakmayı unutmayın 👀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
¿𝐂𝐨𝐦𝐦𝐚𝐧𝐝𝐞𝐫? | 𝐒𝐮𝐋𝐚𝐲
Fiction Historique•Suho: Sen bir komutan olmak için çok masum görünüyorsun. Görevin beni korumak ve benim dışımda kimseye karşı acıma duygun olmamalı biliyorsun değil mi? •Lay: Sizin dışınızda bu dünyada var olan hiçbir canlıya karşı hiçbir şekilde duygu beslemiyorum...