Jisung yine berbat bir sabaha gözlerini açtı. Odasına gönderilen yemeği yediği sırada babası onu biriyle tanışması için yanına çağırdı.
"Bir hafta sonra İstanbul'a yolculuğa çıkacağız. Orada Bill ve ailesi ile tanışacaksın. Kızları ile özellikle ilgilenmeni istiyorum. Gelecekte hayatlarınızı birleştireceksiniz."
Jisung babasının konuşması biter bitmez gülmeye başlayınca adam öfkeyle ona baktı.
"Neye gülüyorsun?"
"Hayal gücün inanılmaz. Oğlunun kızlara ilgi duymadığını gayet iyi biliyorsun değil mi?"
"Sence bu umrumda mı? Senin tercihlerinin ve isteklerinin önemli olmadığını hâlâ anlayamadın mı?" Jisung sinirle dişini sıktı.
"Niye çağırdın beni?"
"Seni orada yalnız bırakacağımı düşünmedin değil mi? Ben fazla meşgul olacağım için seninle ilgilenecek birini buldum. Bir nevi koruma gibi düşün."
"Ben bebek değilim. Bakıcıya ihtiyacım yok."
"En son bunu söylediğinde seni dinledim ve bil bakalım ne oldu? Evden kaçtın!" Adam sert bakışlarla onu izlediğinde daha fazla konuşmadı. Her zamanki gibi o ne derse yapmak zorundaydı. Ona karşı gelemezdi. Gelirse bedelini öderdi.
"Bu yüzden mi beni yeni odaya aldırdın? Beni yıllardır kilitleyip, hayattan soyutladığın odadan bu yüzden mi çıkardın?"
"Dilin bu aralar fazla açıldı. Değiştin. Bu beni oldukça rahatsız ediyor. Kendine çeki düzen ver. Eğer gelen korumaya diğerlerine davrandığın gibi davranırsan sana gün yüzü göstermem!"
Jisung yumruklarını sıktı. Kendini sakinleştirmeye çalıştı.
"Hayatım. Neler oluyor?"
Üvey annesi yanlarına yaklaştığında Jisung arkasını dönüp cama yöneldi. O kadını görmeye asla tahammül edemiyordu.
"Korumanın gelmesini bekliyoruz. Onunla tanıştıracağım."
"Bu aralar ona fazla yüz vermiyor musun sence de? Neden tanıştırıyorsun ki? Geldiğinde kendisi tanışır zaten." Jisung gözlerini kapatıp sakin olmaya çalıştı.
"Haklısın hayatım. Odana git velet."
Hızla odasına yönelip kapıyı çarptığında bir şeyleri tekmelememek için kendini zor tuttu.
Her zaman yaptığını yaptı ve en sevdiği kitabı alıp okumaya başladı. Bu boktan hayattan onu kurtaran tek şey kitaplarıydı.
Yaklaşık bir saat sonrası kapısı çalındığında umursamadan kitabını okumaya devam etti. Bir süre sonra tekrar çalınınca bıkkınlıkla nefesini verdi.
Kapı aniden açıldığında dönüp bakmadı bile.
"Bay Han?"
"Ne var?"
Yabancı boğazını temizledi ancak Jisung ona bakmadı bile.
"Ben yeni korumanızım. İçeri girebilir miyim?"
"Keyfine bak."
Yatağının karşısındaki koltuğa sessizce oturan yabancı, bir süre Jisung'u izledi.
"Adım Minho."
"Hı hı."
Minho'nun sabrı tükeniyordu.
"Bu kadar şımarık olduğunu bilsem bu işi kabul etmezdim."
Jisung duyduğu şeyle aniden, sertçe kitabı kapattı ve yanına koydu. Daha sonra uzandığı yatakta doğruldu ve Minho'nun düşündüğünün aksine neşeli bir suratla ona baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sweet Lies |Minsung|
FantasyBazen gerçekler yalanlardan daha çok acıtır. Genç adam bunu çok iyi biliyordu. Gerçeğe sırtını döndü. İncinmekten öylesine korktu ki gerçeği bilmek için çabalamadı, sorgulamadı. İntikam istemedi. Öfkelenmedi. Sadece kaçmak istedi. Kaçıp her şeyi unu...