Ertesi sabah Jaemin uyandığında yanında Jeno'yu bulamamıştı. Komodinin üstünde duran saate baktığında 07.00 olduğunu gördü. Gözlerini ovup yerinden kalktı ve elini yüzünü yıkayıp üstünü değiştirdikten sonra alt kata gitti.
Bir kadın sesi geliyordu mutfaktan. Jeno ile konuşup gülüyorlardı. İşte tam o an Jaemin'in kulağında annesinin sesi yankılandı. Annesiyle olan anıları doluştu aklına. Aynı ses, aynı gülüş... Bir an dengesini kaybedip yere düşecek gibi oldu. Duvara tutundu ve gözlerini kapattı. Bu sesi duymak ona çok ağır gelmişti.
Sonra tanımadığı bir adamın sesini duydu. Kafasını kaldırıp baktığında endişeli gözlerle ona bakan bir adam gördü. İçinden "Lütfen o olmasın. Hayır. O olamaz. Olmasın. Tanrım lütfen." diyerek mutfağa ilerledi. Ama dileği gerçekleşmemişti. Onu küçükken terk eden, özlemiyle yanıp tutuştuğu, kokusuna, sesine her şeyine muhtaç kaldığı annesini gördü sevdiği çocuğun yanında. İşte o zaman her şey oturdu aklında.
O gün kafasına oyuncak arabayı atan çocuk canlandı gözünde. Gülüşü, gözleri, sesi... Her şeyi Jeno ile aynıydı. Yıllardır "O çocuk annemi çaldı." dediği kişi Jeno'ydu.
Jaemin annesine çok düşkün bir çocuktu. Ona karşı beslediği duygular hâlâ küçük bir çocuğun annesine hissettiği türden şeylerdi. Bu yüzden o gün kafasına araba atan çocuğu kaç yaşında olursa olsun, her gün, her saat, her dakika suçladı. Annesinin onun yüzünden gittiğine inanıyordu hâlâ. O gün günlüğüne yazdığı şeyi hiçbir zaman unutmadı. "O çocuğu bulup yüzüne yumruğumu geçireceğim" sözünü hep tekrarladı. Kaç yaşında olursa olsun. Ama beklemiyordu o kişinin Jeno olabileceğini. Bir an "Cidden hayatın karşımıza neler çıkarabileceği belli olmuyor." diye düşündü.
Daha fazla orada durursa zor tuttuğu yumruğunu Jeno'nun yüzüne geçirecekti. Ama bunu yapmak istemiyordu. Bu yüzden koşa koşa yukarı çıktı. Jeno'da onu fark etmiş ve peşinden gitmişti. Jaemin onun sorularını görmezden gelip çantasını aldı ve hızlı adımlarla aşağı indi. Merdivenlerde ise o kadınla karşılaşmıştı. Kadın şaşkınlıkla hafiften "Jaemin..." dedi. Gözleri dolmuştu Jaemin'in. Tutmak istemedi onları. Saldı hepsini. Gözyaşlarını serbest bırakması yetmemişti ama. İçindekiler de çıkmak istiyordu. Yıllardır bir köşeye sakladığı şeyler. Tutamadı kendini. Evdeki herkes onları izlerken annesinin gözlerinin içine baktı ve şunları söyledi:
"Niye? Neden bırakıp gittin beni? Ya da babamı? Neden anne sevgisine muhtaç bıraktın beni? Niye öz çocuğun senin özleminle yanıp tutuşurken başkalarının çocuğu ile parka, oraya buraya gittin? Senin öz çocuğun onu elinden tutup parka götürüp salıncakta sallayacak bir annesi olsun diye her şeyini vermeye razıyken sen gidip başkalarının çocuğunu salıncakta salladın. O günü unutmadım ben anne. Elinde kırmızı arabasıyla salladığın çocuğu, ben sana dolu gözlerimle bakarken o çocuğun kafama fırlattığı arabayı unutmadım. Senin gelip "Çocuğumdan uzak dur küçük yaratık." diyişin senelerdir kulağımda yankılanıyor anne. Ama ben okulda zorbalığa uğrarken, mahalledeki çocuklar beni yere atıp dövdüğü zaman kimse korumadı beni. İçimden "Lütfen gel kurtar beni anne. Canım yanıyor." derdim ben hep. Savunmasızdım ben. Her zaman. Sen beni bırakıp gitmene rağmen yine de acı çektiğimde seni arardı gözlerim. Saçımı okşadığını hayal ederek avuturdum kendimi. Babam hep senin yerini doldurmaya çalıştı biliyor musun? Çünkü o da farkındaydı benim ne kadar annesine düşkün bir çocuk olduğumun. Ama bir annenin yerini baba tutabilir mi hiç? Annenin saçını okşarken verdiği huzuru baba verebilir mi? Veremez. Ben o yıllarca aradığım huzuru işte şu çocukta buldum. Karşıma çıktığı zaman yüzüne yumruğumu geçireceğime yemin ettiğim çocuk verdi o huzuru bana. Keşke vermeseymiş ama. Özür dilerim öz çocuğundan bile daha çok sevdiğin üvey oğluna aşık olduğum için anne. Özür dilerim sana iyi bir evlat olamadığım için. Özür dilerim beni bırakıp gitmene rağmen seni hâlâ sevdiğim, herkesten kıskandığım için. Özür dilerim babamı dinlemeyip Jeno'dan uzak durmadığım için. Bilseydim yapmazdım. Şimdi biliyorum ve ne sana ne de çocuklarına asla yaklaşmayacağım."
Kuş tüyü gibi hafif hissediyordu artık kendini. Senelerdir içinde tuttuğu şeyler artık dökülmüştü ağzından. Gözyaşlarını sildi ve olanları büyük şaşkınlıkla izleyen Jeno'ya döndü. "Buraya kadardı Jeno. Bir daha karşıma çıkmazsan iyi olur. Yoksa kendimi tutamam ve küçükken yapacağıma dair yemin ettiği şeyi yaparım. Kendine iyi bak." dedi ve çıktı evden. Hafif bir şarkı mırıldanarak evine doğru yürümeye başladı. Henüz birkaç adım atmıştı ki Jeno arkasından seslenip onun durmasına neden oldu. Arkasını döndü ve ifadesizce, ağlayarak ona doğru koşan çocuğu izledi. Arkasını dönüp tekrardan bir adım attı. İkinci adımı atamadan Jeno onu kolundan tutup durdurmuştu.
Her ne kadar ifadesizce dursa da içi çok yanıyordu Jaemin'in. Nefes alamıyordu. Son kez öpmek istiyordu Jeno'yu. Nefesini alıp yoluna devam edecekti ve bu nefes Jeno'nun dudaklarında saklıydı. Çaresizce ağlayıp, sürekli olarak "Gitme Jaemin." diyen Jeno'nun gözlerine dikti gözlerini ve "Jeno, son kez, nefes alabilmek için seni öpebilir miyim? Yoluma sorunsuzca devam edebilmek için son kez bana dudaklarında bulduğum nefesi verir misin?" diye sordu. Jeno ise evet veya hayır demeden hemen Jaemin'in dudaklarına bastırdı kendi dudaklarını. O sırada Jaemin yitirdiği nefesini geri aldı. Ona kalsa sonsuza kadar bu dudaklarda nefes alırdı. Ama yapamazdı bu saatten sonra. Her şeyi bitirmeliydi. Babasının da dediği gibi Jeno'dan uzak durmalıydı.
Yavaşça ayrıldılar birbirlerinden. "Son aldığım nefes bile olsa bu, bir daha ne olursa olsun böyle bir şeyi tekrarlamayacağız Jeno." dedi ve arkasını döndü.
"Başkasının dudaklarında mı alacaksın peki nefesini? Beni bırakırsan kaybedeceğin huzuru bir daha bulabilecek misin Jaemin? Cevabın evet olacaksa git. Gelme bir daha. Ama hayır diyeceksen lütfen kal. Ben sana ne olursa olsun nefes kaynağı olurum. Huzur veririm sana. Lütfen Jaemin..."
"Jeno senin yaşattığın duyguları bana senden başkası yaşatamaz. Bunu hepimiz biliyoruz. Ama hazır daha her şey yeni başlamışken bitirelim. Annemi elimden alan bir çocukla ya da babamın uzak durmamı istediği bir çocukla beraber olamam."
"Baban sana bunu hep söylüyordu. Daha yeni mi aklına geldi?"
"Hayır. Sadece ne olduğunu öğrendim. Babamın senden neden uzak durmamı istediğini anladım. Gerçekten haklıymış. Senden uzak durmalıymışım. Hem senin annen de öyle istiyor. Ne demişti o gün? "Çocuklarımdan uzak dur seni küçük yaratık." demişti."
"Onun ne dediği kimin umrunda?"
"Benim."
"Tamam Jaemin. Git. Hatta gelme bir daha. İstediğin buydu zaten. Düşmem peşine senin. Karşına da çıkmam. Ne istiyorsan onu yap. Ama şunu da unutma ki küçük bir çocuktan farkın yok. Ben senin anneni çalmadım. Sok şunu kafana. Kimsenin annesine meraklı değilim ben. Onun senin annen olduğunu bile daha yeni öğreniyorum. Cidden birini, özellikle de hiçbir şeyden haberi olmayan birini suçlamak bu kadar kolaysa senin için, arkana bile bakmadan git. Çünkü ben her şeye katlanırım ama buna ne katlanırım ne de kabullenirim."
"Peki. Kendine iyi bak."
"Sende."
İkisi de aynı anda arkalarına dönüp ters yönlere doğru yürümeye başladılar. Jaemin değişik hisler içerisinde evine doğru giderken Jeno ise sinirli bir şekilde gidiyordu kendi evine.
Ne yani her şey bitmiş miydi şimdi? Jeno'nun bu siniri aşkına galip gelip Jaemin'i kalbinden attırabilecek miydi? Ya da Jaemin hayatı boyunca hep Jeno'yu suçlamaya devam mı edecekti? Bu ilişkinin sonu böyle mi olacaktı?
°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°
!¡Daima NCT ile kalın¡!💚💚💚
ŞİMDİ OKUDUĞUN
strawberry lip balm | nomin.
Fanfiction"Seni okşamak ve yatağa yatırmak hoşuma gidiyor. Seni öpmek, seninle vakit geçirmek, sırlarını tutmak, her anınla ilgilenmek istiyorum." "Her hareketin bir zaafım ve ben sana bakmaktan çok hoşlanıyorum sevgilim. Sana sarılmak, seni beklemek, sana ta...