closer

666 49 87
                                    

"Günaydın, Bayan Suarez."

Gülümseyerek kapıdaki görevliyi selamladım. "Günaydın, Richard nasıl?"

"Yokluğunuzda epey asabiydi." 

Benim için açtığı kapıdan içeriye geçerken elimdeki kahveleri dökmemeye gayret ettim. 

Bugün onunla tanışmamızın dördüncü ayıydı. Tam dört ay önce bugün, bir buçuk yıllık çalışmaların sonucunda yakalanan seri katil bu hapishaneye getirilmişti. Zaman çok hızlı geçiyordu. 

Tek kişilik hücrelerle dolu olan bölüme geldiğimizde Richard'ın demir kapısını açtı. İçeriye girmeden önce görevliye kelepçelerini takmasına gerek olmadığını söyledim.

Oda o kadar küçüktü ki yalnızca bir yatak vardı. Duvarlar gibi o da beyazdı. Odadaki tek renkli şey Richard'ın kendisiydi. Mavi hapishane kıyafetiyle yatağının üzerinde oturuyordu. Bakabileceği tek alan olan duvarlara bakarak zaman geçiriyor gibi görünüyordu. 

"Selam." Dedim yavaşça.

Gözlerini boş duvardan bana çevirdi ancak yüzünde hiçbir mimik oynamamıştı. Cevap vermeye tenezzül etmeden bana bakmayı sürdürdü. Ne yani, küs müydük?

"Ona dışarı çıkmasını söyle." Dedi İspanyolca. 

Hızla kafamı salladım ve görevliye kapıyı gösterdim. 

"İki haftadır nerelerdeydin?" 

Vay canına, bu odada zaman kavramı var mıydı?

"Duruşman yoktu." Dedim onun için aldığım kahveyi ona uzatırken. Parmaklarımın arasından karton bardağı çekip almasına rağmen yara bandı ile sardığım parmağıma bakmayı sürdürdü. 

"Parmağına ne oldu?" Dedi gözlerini hafif kanlanmış bezden alamazken. 

"Yemek yaparken kestim."

Kaşlarını kaldırarak kahvesini yudumladı. İkimizde sessizce boş duvarları süzerken bir süre sonra bedenimde gezinen bakışlarını hissettim. Nereye baktığını görmek için gözlerimi gözlerine diktiğimde önce göğüslerimi incelediğini sanarak rahatsız olmuştum ancak çok geçmeden altın haç kolyeme dikkatle baktığını fark ettim. 

"Kolyen güzelmiş," Dedi gülümseyerek. Tanrım, adamın bugün İspanyolca konuşası vardı. "Annemde de bunlardan bir tane vardı."

Anladığımı belirterek kafamı salladım. İdamına karar verilen duruşmaya annesi gelmişti ve onu görme fırsatı bulabilmiştim. Richard ona gülümsese de o kafasını çevirmeyi tercih etmişti.

Bu beni biraz üzmüştü. En başından beri ona yeterli ilgiyi göstermiş olsaydı o gün ikisi de orada olmazdı ancak eminim ki kendinde suç aramamıştı. 

Richard bir canavar olabilirdi fakat kimse kendi kendine canavar olmazdı.

"Kaliforniya'nın  duvarları pentagramlarla dolmuş." Dedim son duruşmasında sergilediği gösteriye ithafen. "Hayranların artıyor."

Umursamadan omuz silkti. "Ne anlamı var ki, yakında öleceğim."

Yutkunarak kafamı iki yana salladım. "Hayır, itiraz edeceğiz."

"İngilizce!" Kapıdaki görevlinin uyarısı üzerine Richard'ın sinirlendiği yüzünden anlaşılıyordu.

"Kapıyı kapat." Dedi. 

Ne yapacağımı bilemeden biraz bekledim. Kelepçeleri yoktu, ki bunu ben istemiştim, oda ikimiz için fazla küçüktü ve Richard bugün onu hiç görmediğim kadar asabiydi. Dört aydır bu odada olmaktan bunaldığı aşikardı. Onunla normal olarak tek konuşan insan olduğumun farkındaydım ve bana iki haftadır onu ziyarete gelmediğim için kızgındı.

Bazı zamanlarda onun kim olduğunu unutuyordum. Onu sıkmamak için yaptıklarından bahsetmek yerine farklı konulardan sohbet ediyordum ve bu benim de hafızamın boşaltılıp ayrı bir yere konulmasına sebep oluyordu. 

Karşımdaki adamın bir seri katil olduğunu değil arkadaşım olduğunu sanıyordum. 

Richard Ramirez ile arkadaş olmak. 

Beklenti ile bana bakarken söylediğini yaparak kapıyı kapattım. Yerime geri dönmek için hareketlenirken bana seslenerek duraksamama sebep olmuştu. 

"Yaklaş." Dedi sakinlikle. 

Başımdan başlayarak ayak parmaklarıma ulaşan elektik dalgası bedenimin kaskatı kesilmesini sağlarken güçlükle yutkundum. "Ne?"

"Yaklaş." Bu sefer gülümseyerek ona yaklaşmamı bekledi. 

En fazla ne olabilirdi ki? Kapıda bir görevli varken bana saldıramazdı, değil mi? Ayrıca bana saldırmasını gerektirecek bir şey yapmamıştım. Yapmış mıydım? Tanrı aşkına, arkadaş olduğumuzu sanıyordum.

Bana neden zarar versindi? Neden vermesindi ki? Bunca masum insana neden verdiyse o sebepten verirdi. Arlanmaz bir psikopat olduğu için. 

Mahkemede onca mağdur insanın önünde onu korumuştum. Bunu işim olduğu için mi yapmıştım? Gerçekleri görmek neden bu kadar zor gelmişti ki? Buradan kaçarak uzaklaşmam gerekiyordu ancak üzerime kapıyı dahi kendi ellerimle kapatmıştım. 

Gerginlikle dudaklarımı ısırırken düşünmeyi reddederek ona yaklaştım. 

Uzun parmakları ile ona doğru eğilmemi işaret ettiğinde bedenimi ona yaklaştırarak bekledim. Yüzüme bakmadan gözlerini göğüslerimin üzerinde gezdirirken soğuk parmaklarının tenime değmesi ile irkilmiştim. 

Boynumdaki ince zinciri parmaklarının arasında tutarken kahverengi gözlerini gözlerime dikti.

"Bu benim olabilir mi?" Küçük bir çocuk edasıyla sorduğu soruya karşın gözlerimi kırpıştırdım.

Tanrı aşkına, sen satanistsin.

Hızla kafamı salladım, bunun üzerine kolyemi boynumdan çekerek kopardı. 

"Teşekkürler, Olivia."



Satan Himself ⛓ Richard RamírezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin