"Normalde ekmek tüketmem bile! Ama bunun tadı cidden çok güzel." Felix elindeki ekmeğe bakarken konuştu. Bu zamanlarda ekmeğin çok kıymetli olduğunu biliyordu. Minho onun bu haline tebessüm etti, "Sana demiştim. Bay Jinyoung en iyisidir!"
"Bundan şüphem yok~ Peki şimdi nereye gideceğiz?" Felix bir yandan ekmeği yerken sordu. "Uhm...kütüphaneye ne dersin?"
"Olur, gidelim!"
İki gençte biraz yürüdükten sonra kütüphaneye varmıştı. Burası kasabanın tek kütüphanesiydi, aynı zamanda kocamandı. Herkes sessiz bir şekilde masalarda oturup kitap okuyordu. Dürüst olmak gerekirse Felix, çok vakit bulamasa da okumayı severdi. Özellikle de çizgi roman.
Minho sessizce konuştu, "Ne düşünüyorsun? Harika, değil mi?" Felix sevimlice başını sallarken, Minho gülümseyerek sözüne devam etti. "Açıkçası kasaba kurulduğundan beri buradayım. Önceden gerçekten küçük bir yerdi, bu kadar büyüdüğünü görünce duygulanıyorum... Her neyse, istersen kitaplara göz atabilirsin."
"Evet, çok isterim. Bu arada...şu kasadaki çocuklar kim? Birbirlerine aşırı benziyorlar."
"Ah, onlar burada çalışıyor. İkiz kardeşler, kütüphane babalarına ait zaten. İstersen seni onlarla tanıştırabilirim." Felix birazcık utanmıştı, ama buradaki insanları tanımak istiyordu. "Uhm, bilemiyorum..." Dedi başını eğerek. Minho kolunu tuttu, "Utanmana gerek yok Felix~ Gel benimle."
Kasadaki genç kız gülümseyerek onlara baktı, "Hoşgeldiniz~" Yeosang'da onları fark etmişti, "Hoşgeldin Minho. Hangi rüzgar attı seni buralara?" Diye sordu, çünkü buraya pek uğramazdı. "Hoşbulduk. Sizi Felix'le tanıştırmak istiyorum. Kasabamızda yeni, bu yüzden ona etrafı gezdiriyorum."
"Gerçekten mi? Merhaba, ben Onda! Kasabamıza hoşgeldin, eminim burayı seveceksin!" Felix, genç kızın heyecanına tebessüm etti. "Bende Yeosang. Onda ile kardeşiz ve gördüğün gibi burada çalışıyoruz. Umarım yakın zamanda buraya alışırsın Felix."
"Teşekkürler, tanıştığımıza sevindim!"
Minho, genç oğlanı dürttü. "Felix, seni bir yere daha götürmek istiyorum. Görmediğin tek yer orası. Şimdi gitsek iyi olur, çünkü bay Chris bizi her an çağırabilir."
"Tamamdır, gidelim." İkiz kardeşlerle vedalaştıktan sonra, kütüphaneden çıktılar. Minho hızlıca yetimhaneye doğru yürürken, Felix'de onu takip etti. Bu yetimhane kasabada ilk ve tekti, yaklaşık 12 yıldır buradaydı.
"İşte geldik! Kasabamızın yetimhanesine hoşgeldin. Seni bir arkadaşımla tanıştırmak için buraya getirdim, adı Jeongin. O maalesef öksüz...ama çok sevimli biridir, inan bana!" Minho burukça gülümsedi ve sözüne devam etti, "Her neyse, gel içeri girelim. Kendisi muhtemelen bahçededir, kar oynamayı çok sever de~"
İkiside gülümseyerek içeri girdi.
Yetimhanede ki herkes Minho'yu tanır ve severdi. Burada ki çocukları sık sık ziyarete gelirdi, bu yüzden binaya rahatça girip çıkabiliyordu. Bekçiye selam verdikten sonra bahçeye yöneldiler. Minho'nun da tahmin ettiği gibi, Jeongin buradaydı ve arkadaşlarıyla kar oynuyordu.
Jeongin onu görür görmez, üstüne atladı. "HYUNG! HOŞGELDİN!" Minho yumuşak bir kahkaha attı, "Hoşbulduk. Nasılsın bakalım?" Genç oğlan, dedektife sıkıca sarıldı. "İyiyim, seni gördüm daha iyi oldum! Sen nasılsın?"
"Bende iyiyim, teşekkür ederim. İzin verirsen seni biriyle tanıştıracağım." Jeongin, Minho'nun yanındaki sarı saçlı çocuğu fark etmişti. Ona bakarak gülümsedi, "Merhaba!" Felix'de gülümsemesine karşılık verdi, "Merhaba. Jeongin'di, değil mi?"
"Evet, Minho hyung söylemiş olmalı. Senin adın ne?" Genç oğlan, meraklı gözlerle yabancıya baktı. "Ben Felix."
"Güzel isim!" Felix hafifçe güldü, "Teşekkürler."
"Hey, Jeongin! Kar topu savaşı yapacağız, çabuk gel!" Herkes, uzaktan gelen sese baktı. Bu Wonyoung'tu, Jeongin'in en yakın arkadaşı. "Hyung! Lütfen sizde bize katılın, beraber oynayalım!"
Minho ve Felix, birbirine baktı. Bence Chris onları çağırana dek, oynamalarında bir sıkıntı yoktu.
Aslında Felix, daha önce hiç kar topu savaşı yapmamıştı. Ailesi ciddi anlamda çok katıydı, kar oynamasına bile izin vermezlerdi. Bu yüzden teklifi kabul etti, "Olur!"
***
"Haha! Şu haline bir bak, her yerin kar içinde." Felix, Minho'nun sırtını silkelerken kahkaha attı. Kar topu savaşı oldukça eğlenceli geçmişti, yani Felix için. Çünkü Minho ve takımı kaybetmişti, ama yine de çok iyiydiler.
"Dürüst olacağım, ilk defa oynayan birine göre oldukça iyisin." Genç oğlan sevimlice gülümsedi, "Teşekkür ederim, hehe~"
Minho yenilgiyi kabul etmişti. Ama aslında rövanş yapmak istiyordu ki, bay Chris telsizle hemen buraya, yani ofisine gelmelerini söylemişti. Bu yüzden oynamaya devam edemediler.
İki gençte gülüşürken, Chan tip tip onlara baktı ve "Muhabbetiniz bol olsun." dedi ciddi bir tavırla. Bay Chris'in sesini duyan Minho ve Felix, resmen yerinden sıçradı.
"Bay Chris..! A-affedersiniz efendim, sohbete dalmışız. Bizde şimdi sizin yanınıza gelecektik..." Minho tedirgince konuştu. "Yarım saattir sizi bekliyorum. Hava çoktan karardı, bilmem fark ettiniz mi? Her neyse...odama girelim, konuşmamız gereken şeyler var."
~~~
SELAMM, nasılsınız?
Bu bölümü yazarken çok zorlandım, neden bende bilmiyorum :D ama umarım beğenmişsinizdir ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Night || ChanLix ✔️
FanfictionKazada arabasıyla denize düşen Felix, denizden çıkarıldığında kendi zamanında olmadığını fark eder. ChanLix || BangLix #banglix içinde 1. #jeongho içinde 1. #night içinde 1. #dedektif içinde 1. #handsome içinde 1. #straykids içinde 3. #skz içinde 3...