16.

1.4K 195 193
                                    

Felix sonunda uyanarak yavaşça gözlerini açtı, ama Chan'ın yatağında olduğunu fark edince telaşlanarak ayağa kalktı. "Siktir! Uyuya kalmışım!" 

Uyuya kaldığı için içten içe kendisine sövse de, Chan şu anda burada olmadığı için şanslıydı. Sanırım ondan önce uyanıp erkenden işe gitmişti yada hala evdeydi. Eliyle alnını ovuşturarak derin bir iç çekti.

Sakin olmaya çalışarak odadan çıktı ve lavabonun olduğu kata, yani kendi katına indi. Elini yüzünü yıkayıp aynaya baktığında yüzünü buruşturdu, "Berbat görünüyorum..." diye söylendi kendi kendine ve banyodan çıktı. 

Yavaş adımlarla merdivene yaklaştı ve aşağı kata bakmaya çalıştı. Açıkçası oraya inmeye korkuyordu, çünkü Chris oradaysa utançtan geberebilirdi. "Off, Chan aşağıda mı acaba? Ama öyle olsaydı gramafon çalardı...sanırım ofise gitti." Felix rahatlatmaya çalıştı, ardından bütün cesaretini toplayarak aşağı indi. Şükürler olsun ki, Chris burada değildi.

Masayı hazırlayan Mingyu ona tebessüm etti, "Günaydın! Tam da kahvaltı için seni uyandırmaya gelecektim."

"İyi ki gelmemişsin..." Felix kendi kendine mırıldanırken, Mingyu şaşkınca ona baktı. "Bir şey mi dedin?"

"Ah, hayır! Sadece...sana da günaydın demiştim." Aşçı güldü, "Pekala, bir sandalyeye otur hadi." Genç oğlan rastgele bir sandalyeye oturdu ve önündeki yemeye baktı, açıkçası pek aç hissetmiyordu, aklı hala Chan'da idi.

"Şey...Mingyu."

"Evet?"

"Chan nerede?"

"Nedense erkenden ofise gitti, sanırım çok işi var...kahvaltı bile etmedi."

"Oh, anladım..." Felix kafasını sallayarak onu onayladı ve bıkkınca yemeğini yemeye başladı. Kendisini o kadar rezil durumda hissediyordu ki, kafasını duvara vurmak istiyordu. Muhtemelen bu durum tahmin ettiği gibi Chan'ın hoşuna gitmemişti, bu yüzden erkenden çıkmış olmalıydı.

"Mal Felix..." Fısıltıyla söyledi.

Sanırım biraz duş almalı ve rahatlamalıydı. İstemese bile hızlıca yemeğini bitirdi ve masadan kalkarak banyoya çıktı.

***

Chan ofis odasında volta atarak bir yandanda kahvesini yudumluyordu. 

Gece olanlar aklına geldikçe resmen sinirden çıldıracak duruma gelmişti...ama sinirlendiği kişi Felix değil, kendisiydi. Bu kadar fazla içki içmeseydi bunlar olmazdı ve Felix'te, Chan'ın hem ağladığını görüp hemde gerçekleri bilmezdi.

Rezil olduğunu hissediyordu... Sadece 2-3 haftadır tanıdığı birine nasıl güvenip en büyük sırrını anlatmıştı ki? Ve resmen bir bebek gibi ağlamıştı. 

Chan daha fazla dayanamayarak iç çekti, "Lanet olsun çok aptalım..." elindeki kahve bardağını masaya koydu ve duvarı yumrukladı. Kendisini utanç bir duruma düşürmüştü, hemde doğru düzgün tanımadığı ve samimi olmadığı birine karşı.

Birinin kapıyı tıklattığını duyunca sakin bir role büründü ve "Gir." diye seslendi.

"Efendim...yeni olayla ilgili evrakları ve dosyaları getirdim." Minho elindeki klasörü masaya bıraktı ve Chan'a baktı, nedense bu sefer sert ve duygusuz değil, aksine endişeli görünüyordu. Kaşını kaldırarak, "Bir sorun mu var?" diye soruduğunda Chris itiraz etti, "Hayır. Sen şu olayı anlat."

Chan koltuğuna geçip oturduğunda Minho'da karşısındaki sandalyeye oturdu. "Bay Kim'in kızı...maalesef kayıp. Ne olduğunu bilmiyoruz ama ailesi onun için çok endişeli. Etraftan topladığım bilgilere göre kız fazlasıyla aile baskısına mağruz kalıyormuş...ve arkadaşlarından biriyle iletişime geçtim, o bile neler olduğunu bilmiyor ama evden kaçtığını tahmin ediyor."

Night || ChanLix ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin