18.

1.3K 172 276
                                    

"Oraya varmak kaç saat sürer? Çok mu uzun? Saatlerce havada mı uçacağız yani?! Peki uçak ne zaman kalkacak?!" Yeonjun büyük bir heyecanla dedektife sorular yağdırdığında, Chris gözlerini devirdi. "Biraz sabırlı ol ve sesini alçalt. Muhtemelen birazdan kalkacağız. Ayrıca Kaliforniya'ya gidiyoruz, tabii ki uzun sürecek." dedi ve gazetesini okumaya devam etti.

Çaylak özür dileyerek kafasını eğdi. "Şey..üzgünüm, sadece ilk defa bineceğim için çok heyecanlıyım."

Şu anda Felix, Chan ve Yeonjun uçağın içindelerdi. Doktorunda dediği gibi Felix 1 hafta içinde iyileşmişti ve şu anda gayet iyi durumdaydı. Bu yüzden ilk iş olarak Kaliforniya'ya gitmeye hazırlanmışlardı. Yanlarına da çaylaklar arasından yetenekli olan birini almışlardı.

Koltuklar üç kişilik olduğu için herkes rahattı. Felix cam kenarında, Chan ortada, Yeonjun ise hemen onun yanındaydı.

Açıkçası Felix biraz tedirgindi, o da ilk defa uçağa binecekti ama heyecandan çok korkuyu hissediyordu. Derin bir nefes alarak arkasına yaslandı ve sakinleşmeye çalıştı, ama cam kenarında oturması onu daha da strese sokuyordu.

Hostesin uçağın birazdan kalacağını söylemesiyle yutkundu ve cama bakmamaya çalıştı.

Onun gerildiğini fark eden Chan, elini tuttu ve kulağına fısıldadı. "Korkma, ben yanındayım." Felix hafifçe gülümseyerek ona baktı ve teşekkür etti. Ardından hiçbir şey söylemeden omzuna yaslandı ve gözlerini kapadı. Şimdi çok daha rahat hissediyordu.

Bunu beklemeyen Chan şaşkınca ona baktı, ama hoşuna gitmediğini söylese yalan olurdu. Bu yüzden hiç sesini çıkarmadı ve gencin omzunda yaslanmasına izin verdi.

***

Nihayet saatlerce uçmanın ardından Kaliforniya'ya iniş yapmışlardı. Uçuş 17 saate yakın sürmüştü, ama tabii ki de arada mola vermişlerdi.

Kafasının döndüğünü hisseden Yeonjun affallayarak çantasını düşürdü. "Ah, uçağa binmek düşündüğüm kadar eğlenceli değilmiş." Felix, onun bu sözüne güldü ve çantayı yerden alıp ona uzattı.

"Eğer o çeneni kapatıp uyusaydın böyle olmazdı belki." Chris alayla gülerek elindeki bavullarla yürümeye devam etti. Yeonjun ise onu duymazdan geldi.

Felix, yürürken bavulunu Chan'ın elinden almaya çalıştı. "Bırak ben taşı-" Chan lafını bölerek itiraz etti. "Hayır gerek yok, neredeyse geldik zaten."

Havalimanından çıktıklarında Chan etrafına bakındı. Arkadaşı Vernon'ı fark eder etmez bavulları bırakıp hızlıca yanına koştu, aynı şekilde Vernon'da. Birbirlerine sıkıca sarılıp gülüştüklerinde, Yeonjun ve Felix'te onları izlemekle yetinmişti. İkiside bavulları alıp yanlarına geldi.

İngilizce konuştuklarını duyan Yeonjun kaşlarını çattı, "Onunda korece bildiğini sanıyordum-"

Chan güldü, "Çocuklar, bu arkadaşım Vernon. Size onun melez olduğunu söylemeyi unuttum, kendisi yarı koreli yarı amerikalı, ama korecesi pek iyi değil, bu yüzden ingilizce iletişim kurmanızı tavsiye ederim."

Yeonjun şaşkınca eğildi ve inglizce cümle kurmaya çalıştı. "Oh, tanıştığımıza memnun oldum efendim! Ben Yeonjun, Choi Yeonjun!" Vernon onun sevimli aksanını duyunca gülümsedi, "Bende memnun oldum."

Felix ise eğilmek yerine tokalaşmayı ve sadece adını söylemeyi tercih etmişti, "Lee Felix."

"Tanıştığımıza göre eve geçebiliriz, oldukça yorgun görünüyorsunuz." Vernon arabayı işaret etti ve misafirlerinin bavullarını alarak bagaja koydu. Ardından şoför koltuğuna geçip motoru çalıştırdı. Chan ise hemen yanına oturmuştu. "Vay, sonunda ehliyet almışsın." dediğinde Vernon gülümsedi ve arabayı sürmeye başladı.

Night || ChanLix ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin