11.

1.8K 242 252
                                    

Felix yeni bir güne gözlerini açmıştı. Artık, Chan'ın her sabah çaldığı şarkılar sayesinde erkenden uyanıyordu. 

Yatağından kalktı ve perdeyi açarak odasına güneşin girmesine izin verdi. Karlar çoktan erimeye başlamıştı bile. Felix odasından çıktı ve elini yüzünü yıkamak için lavaboya girdi. İşini bitirir bitirmez merdivenlerden aşağı inmişti. Şansa bak ki Minho'da buradaydı.

"Günaydı-" Genç oğlan günaydın diyemeden Chan demişti, "Günaydın, uyuyan güzel." Felix artık bu sözü duymaya alışmıştı, bu yüzden sevimlice gülümsedi. Aslında Chan'ın ona böyle seslenmesi oldukça hoşuna gidiyordu...

Minho'da gülümseyerek ona baktı ve "Güzel pijama" dedi. Felix sanki bilmiyormuş gibi utanarak pijamasına baktı, üstünde sevimli sarı ördekler bulunuyordu. Bunu Chris ile alışverişe çıktıkları zaman almıştı.

Chan elindeki gazeteyi masaya bıraktı ve kahvesinden son bir yudum alırken konuştu, "Bu herifleri cidden bulmamız gerekiyor..." Minho ona katılarak kafasını salladı. "Evet, yoksa ileride daha büyük sorunlara neden olacaklar."

Felix ise şaşkınca onlara baktı, "Neyden bahsediyorsunuz?"

Chan iç çekti, "Yaklaşık 1 aydır kasabamızda olan bir olay var. Çete tarzı bir grup ot ve alkol kaçakçılığı yapıyor, ayrıca buralarda gizli bir mekanları olduğunu düşünüyoruz. Minho'da bundan bahsediyordu, sanırım gizli yeri bulduk ve muhtemelen o gruba ait. Bu gece de oraya gitmeyi planlıyorduk."

"Ne?! Ama bu çok tehlikeli!"

"Evet farkındayım, zaten heriflerin silahlı olduğuda kesin ama bu durumu halletmemiz gerek. Bazı geceler...esnafların mallarına zarar verdikleri ve durduk yere havaya silahla ateş ettikleri bile oluyor. Dün geceyle beraber, şu ana kadar üç kez yaşadık bunu ve daha fazla olmasına izin veremeyiz. Sırf bu yüzden sokaklara gece bekçileri bile koyduk."

"Dün mü?! Gece mi? Sanırım uyuduğum için hiç fark etmedim..." Chan, Felix'in bu dediğine sırıttı. "Sana boşuna uyuyan güzel demiyorum."

Minho araya girdi ve tedirgince sordu, "Efendim...şerif Yoon'u da çağırmalı mıyız?" Chris bakışlarını Minho'ya çevirdi. "Tabii ki hayır! O adamdan hiç hoşlanmıyorum, sürekli işlerime karışıyor. Polislerden bir bok olmaz zaten."

"Şerif Yoon'da kim?"

"Yoon Jeonghan! Kendisi kasabanın baş polisi, gerçi sadece bu kasabanın değil...ama insanlar bir şerif yerine dedektifi tercih ediyorlar tabii." Minho açıklarken, Felix merakla sordu. "Neden-" Chan ise kaşlarını çatarak sözünü kesti, "İşlerini düzgün yapmayıp sik gibi kenara attıkları için."

Genç oğlan, bay Chris'in küfür ettiğini duyunca yüzü kıpkırmızı olmuştu. "A-anlıyorum."

"Efendim, ama onlarda gelmezse sadece üç kişi olarak gideceğiz...ve biliyorsunuz, Taehyun hala bir çaylak. Onu götürmek bizi riske sokabilir, fakat o da gelmezse sayıca az olacağız. O yüzden...Şerif Yoon'da gelmeli diye düşünüyorum."

"Hayatta olmaz! Gerekirse iki kişi gideriz, sayı önemli değil."

"Şey... Bende sizinle gelebilirim!" Chan ve Minho şaşkınca Felix'e baktı. "Saçmalama Felix...bu çok tehlikeli." Genç oğlan karşı çıktı, "Aynı şey senin içinde geçerli Chan."

"Bence Felix'te gelebilir-" Minho, Chris'in ona öldürücü bakışlar atmasıyla sustu.

"Lütfen benimde gelmeme izin ver! Yemin ederim sana fazlalık olmam, aksine yardımcı olurum. O kadar Sherlock Holmes izleyip okudum ben!" Dedektif yardımcısı gözlerini genişletti, "Nasıl yani? Gelecekte Sherlock Holmes'un filmi falan mı var?! Aman tanrım!"

Chan gözlerini devirdi, Minho'nun sürekli konudan sapması hiç hoşuna gitmiyordu. "Tatavayı kes Minho, bu ciddi bir şey." diye onu uyarınca, Minho özür dileyerek kafasını eğdi. Ama Felix susmamıştı, "Bende ciddiyim Chan, sizinle gelebilirim. Ne sanıyorsun sen beni? Gelecekten gelen vasıfsız bir ahmak mı?" 

"Ah, önce bir sakin ol! Ben sadece seni düşündüğüm için gelmeni istemiyorum...ama sen bu konuda oldukça ısrarcısın."

"Evet öyleyim! Ve bu yüzden sizinle geleceğim." Chris ve Felix tartışırken Minho, süt dökmüş kedi gibi onları izliyordu. Aslında şu anda oldukça tatlı bir çift gibi duruyorlardı.

Chan alayla güldü, "Eminim daha silah tutmasını bile bilmiyorsundur."

***

"Ne demiştin? Silah tutmasını bile bilmiyorsundur, doğru ya..." Chan şaşkınca, Felix'in tam ortadan vurduğu hedef tahtalarına baktı. Sanırım onu cidden hafife almıştı. Dedektif hala şok içindeyken, Minho ona bakıp kıkırdadı.

"Tamam kabul, sen kazandın! Bizimle gelebilirsin." Dedektif teslim olmuştu, "Ancak...lütfen dikkatli ol ve bu konuyu hafife alma." Bunu duyan Minho ve Felix, birbirine bakarak gülümsedi.

"Sana demiştim! Ben çocuk değilim, silah kullanmasını biliyorum." Minho, genç oğlanı savunarak konuştu. "Evet, sana demişti." Ama Chris'in ona tekrar öldürücü bakışlar atmasıyla korkarak susmuştu, bu her zaman oluyordu.

Felix yüzünü astı, "Babam o kadar kısıtlayıcıydı ki beni askere bile göndermemişti. Sanki çok umrundaymış gibi ölümü bahane ediyordu...ama aslında benim için endişelendiği falan yoktu, sadece göz önünde tutup pis işlerine alet etme çabasındaydı."

Minho şaşkınca ona baktı, "Ama bu iyi bir şey değil mi? Sonuçta askerlik çok zor ve ölme ihtimalinde çok yüksek, bu yüzden askerden kaçan bir sürü vatandaş bile var!"

"Evet bunu biliyorum, ama açıkçası ölmekten korkmuyorum. Zaten ölsemde kaybedecek bir şeyim yok, yani bu benim için bir ödül olurdu. Ben sadece aile baskısından kurtulmak istiyordum ve askere gitseydim en azından onlardan uzakta olabilirdim. Bu beni çok mutlu ederdi."

Chan ciddileşerek konuştu. "Öyle söyleme Felix, kimse gerçek anlamda ölmek istemez...bu çok kötü bir şey." Konu ölüm olunca aklına direk babası geliyordu ve bu onu fazlasıyla üzsede hiçbir zaman belli etmemişti, çoğunlukla duygularını saklamayı tercih ediyordu.

Felix kafasını eğerken Minho merakla sordu, "Peki...o zaman silah kullanmayı nerden öğrendin?"

Genç oğlan hafifçe gülümsedi, "Saçma gelebilir ama bunun hakkında internetten bir sürü video izleyip araştırdım ve o şekilde öğrendim. Gerçi hiç uygulamalı olarak denememiştim, yani bu ilkim oldu ve tutturmama şaşırdım...ama anlaşılan videoları izlemek cidden işime yaradı."

İkiside şaşkınca Felix'e bakıyordu ve Minho dayanamayıp, "İnternet ne be?" diye sordu.

"Ah doğru... İnternet maalesef kolayca anlatabileceğim bir şey değil, o yüzden şimdilik boşverin. Biz işimize dönelim, size yardımcı olmak istiyorum!"

Chan derin bir iç çekti. "Pekala... O zaman bu gece sen, ben, Minho ve Taehyun bu işi halledeceğiz. Tamam mı?"

Minho ve Felix aynı anda konuştu, "Tamamdır!"



~~~

873 kelime :*

Bu arada böyle giderse sanırım kitabı kaldıracağım :")

Bu arada böyle giderse sanırım kitabı kaldıracağım :")

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Chanın haşmeti sizinle olsun <3

Night || ChanLix ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin