Büyük bir yalan söylediğimin farkındayım. Kısa sürede bölüm gelecek demiştim fakat yazmaya fırsat bile bulamadım. Bu bölümden bile zevk almadım, hiç beğenmedim yani. Sırf uzun zaman geçmesin diye paylaşıyorum. Diğer bölüm umarım güzel olur. Okuduğunuz için teşekkür ederiim! Geçen bölümdeki yorumlar süperdi askldjalk.
Bu arada 10. bölüme gelmişiz. Şimdiye kadar ki olan tüm oy ve yorumlarınız için çook teşekkürler! Sizin fikirleriniz benim için gerçekten çok önemli. Benim yazma isteğimi daha çok getiren şeylerden en önemlisi.
(MULTIMEDIA' DAKİ MÜZİKLE BİRLİKTE OKUMANIZI ÖNERİRİM.)
***
Esmer kral büyük bir sarsıntıyla uyandı ve gözlerini açamadan karnına tekme yedi. Bu onun canını fazlasıyla yakmıştı.
''Sen ne-''
''Kes sesini!'' diye bir bağırtı işitince aniden sözünü kesmek zorunda kalmıştı. Daha fazla dayak yemek istemiyordu. Son 2 gündür hayatında yemediği dayağı yemişti. Bu dayaklar, çocukluğunda yaşadığı olaylardan daha ağırdı. Zain, yavaşca gözlerini açtı ve küçük bir çığlık attı.
Esmer kral, GÖRÜYORDU. Gözünün önünde küçük siyah noktalar olsa bile görüyordu. Bu onun çok sevindiği andı.
Esmer kralın çığlık attığını duyunca asker bi anlık vuruşlarından vazgeçmişti.
''Hey, ölüyor musun?'' diye sorunca kafasını direkt askere çevirdi esmer kral.
Aklına çok iyi fikirler gelmişti, onu uygulamaya karar vermişti. Bi anda öksürük krizine girmiş gibi yaptı. İçi içini yiyordu fakat şu anda görmesi hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Keşke burda olmasaydı, keşke askerlerinin başında dursaydı ve keşke o şerbetten içmeseydi.
Çok düşünmüştü ve karar vermişti esmer kral. Kesinlikle o içtiği şerbet onu kör etmişti. Eğer buradan kurtulursa, ilk o kadını buldurtup kendi elleriyle öldürecekti. Hem kalbini kırmıştı, hem de gözünü kaybettirmişti. Ama şimdi gözü geri gelmişti fakat kalbi hala kırıktı.
''Kör kralımız şimdi de dilsiz mi oldu? Sana diyorum, cevap versene bana'' diyerek esmer krala doğru eğildi asker. Ve parmaklarıyla onu dürttü.
Esmer kral, eskisi gibi davranacaktı. Gözleri hala görmüyormuş gibi.
''Benimle dalga geçmeyi kes. Aptal'' diye tısladı Zain. Bu cümle ona acılı bir dönüş olacağını biliyordu fakat siniri onu ele geçirince ne dediğini bilmiyordu. 2 gün önce Niall' ın yüzüne tükürmüştü ve karşılığını en iyi şekilde almıştı. Kafasını yere çarptıktan sonra bikaç saat baygınlık geçirmişti ve kalktığında başı fena halde zonkluyordu.
Uyandıktan biraz sonra kafasından aşağı buz gibi su dökmüşlerdi ve ondan sonra da iyi bir dayak daha yemişti. 2 gün içerisinde sarışın kral sessizce geliyor, askerlere fısıldıyor ve onun yanında nefes alış-verişini duyuyordu. Kesinlikle sarışın kral olduğuna emindi. Ne halt ediyordu ki onun yanına gidip?
Ve beklediği olmuştu. Gözünün üstüne bir yumruk daha yemişti.
Daha yeni gözleri görmeye başlamıştı ve yediği yumruk onu sinirlendirmişti.
''Nasıl olsa körsün. Bu yumruk bi sikime yaramayacak, değil mi çok sevgili esmer kral?''
''Seni adi piç. Gözlerim görmeyebilir fakat.. ben hala Pakistan kralıyım. Sen bana vuramazsın! Sen sadece ezik bir askersin! Ben senden oldukça büyüğüm!'' Karşısında bağırdığı kişiyi görüyordu ve hala şaşkınlığını atamıyordu. Neden bu cümleyi dediğini de bilmiyordu. Artık kral değildi ki. Düşmüştü.
Esmer kralın son kelimesinden sonra asker büyük bir kahkaha patlatmıştı. Ve yaklaşık bir dakika boyunca öylece gülmüştü. Sonradan ciddileşip boğazını temizleyerek ayağa kalktı ve geri çekildi.
''Sen koca bir aptalsın. Ben bir askerim evet, ama sen şu anda sarışın kralın kölesinden başka bir şey değilsin. Ülkeni unut artık. Öyle bir şey kalmadı. Şimdi çeneni kes ve daha fazla dayak yememek için dua et. Aslında etme, çünkü bu dayaklardan asla kaçamayacaksın.'' dedi ve demir parlaklıklardan çıkarak Zain' i tekrar yalnızlığa bıraktı.
Askerin topuğundan çıkan adım sesleri azaldıkça yaptığı rolden çıkmıştı Zain. Şimdi etrafına bakıyordu. Kendine bakmak istemiyordu çünkü iğrenç derecede her yerinde morluklar ve yaralar vardı. Yüzünün halini düşünemiyordu bile.
Her hareketinde adeta bir hançer yemişcesine acıyordu. Fakat vücudunun halini çok merak ediyordu. O çok sevdiği yüzü kim bilir ne haldeydi?
Tam üzerindeki kıyafeti çıkarttığı sırada adım sesi duydu. Aniden yaptığı işi kesti ve gelen sese doğru baktı.
Gelen kişi her zamanki gibi sarışın kraldı. Her dövüldükten sonra onu ziyaret ediyordu ve alışmıştı. Zain Niall' ı görünce değişik hissetmişti. Artık onu görüyordu, sarışın kral başında beklerken yüzünde hangi ifadeleri olduğunu görecekti.
''Bugün nasılsın bakalım?'' Alaycı çıkan sesi Zain' in hiç umrunda olmamıştı. Şu anda gözleri yüzünde takılı kalmıştı ve daha fazla şüphelenmesin diye kafasını aşağı eğmişti.
''Kötü olduğumda sevinecek misin?''
''Ah, o kadar gaddar biri değilim. Emin ol'' Sarışın kral büyük bir ironiye düşmüştü. Ya da kafası güzeldi. Ne dediğinin farkında bile değildi.
''Sen hayatımda gördüğüm en kötü insansın.'' Duraksadı. ''Ve biliyor musun?'' Zain kafasını kaldırmıştı ve onun mavi gözlerine bakmıştı. Bu bakış karşısında Niall' ın içi titremişti. Her zamanki gibi bakmadığını düşünüyordu.
Zain' in ne diyeceğini merak ederek ona merakla baktı ve kafasını olumsuz anlamda salladı. Doğrusu ne diyeceğini merak ediyordu.
''Senden nefret ediyorum.'' Sarışın kral donup kalmıştı. Ve Zain bu yüz ifadesine az kalsın kahkaha atacaktı ama kendini zor tuttu. Daha ilk günden yakalanmak istemiyordu. Aniden sarışın kralın toparlanışını gördü ve Niall Zain' e bir adım yaklaştı.
''Aslında biliyor musun? Ben nefrete sevgiden daha çok güvenirim" dedi sarışın kral. "Çünkü nefretin sahtesi olmaz.''
Şimdi ise donup kalma sırası Zain' deydi. Sarışın kral Zain' e öyle içli bakıyordu ki. Bi an sarışın kralın yüzündeki ifadeyi görmemeyi diledi. Fakat görüyordu.
İstediği şeyleri görmeyi isterken, istemediği şeyler başına geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forbidden Love | Ziall Horlik |
FanfictionBirbirine düşman olan iki ülkenin kralları. Biri Pakistan kralı Zain Javadd Malik, diğeri İrlanda kralı Niall James Horan. Ülkeleri için canlarını verecek durumda olan bu krallar, büyük bir anlaşmazlık sonucu savaş başlatma kararı alırlar ve büyük b...