Okuyucu sayısı neredeyse 1.000' e yaklaşıyor ve ben çok heyecanlandıııım. İlk defa bu kadar okuyan olduğu için. Ya, teşekkür ederim. Çok, çok, çok teşekkür ederim okuduğunuz için alskdjakghkj. Multi' de kralımız Zayn var ehehe.
Hala Fireproof dinliyorum. Sizce de çok güzel bir şarkı olmamış mıııı? :D
Herneyse, İYİ OKUMALAR! :d
(MULTIMEDIA' DAKİ MÜZİKLE BİRLİKTE OKUNMASINI ÖNERİRİM)
***
Aida' yı göndereli 2 gün olmuştu ve o zamandan beri uyumuyordu sarışın kral. Artık şu haber mektubunu ne zaman gönderecekti? Aida' nın bugün göndermesi lazımdı. Orada tanıdıkları vardı sarışın kralın . Çarşıdan alıp buraya getirteceklerdi.
Zehri krala vermiş miydi? Yeteri kadar mı koymuştu yemeğine? Yoksa yakalanmış mıydı? O kadının intikam için gittiğini biliyordu. Kesin yakalanmıştı işte. Planı daha başlamadan bitmişti.
''Lanet olsun!'' diye bağırdı sarışın kral.
Odasının kapısı tıklandı ve içeriye bi asker girdi.
''Ne var?''
''Şey, kralım. Saraydan biri zehirlenerek ölmüş. Diyorlar ki; sizin o Pakistan kralı için hazırladığınız zehirmiş. Şişeler karışmış. O hasta da şişedekini herhangi bir ilaç sanmış ve--''
''Çık dışarı.'' Sinirliydi, hemde çok.
''Efendim?''
''Çık dışarı dedim'' diye bağırdı bu sefer. Asker çıktığı an önüne ne geldiyse yere savurdu. Kendini yatağına attı ve ellerini yüzüne koydu.
''Hiçbir şeyi doğru düzgün yapamıyorum.'' dedi ''Ben boktan bir kralım, affet beni baba.'' Hala eli yüzündeydi ve ağlamak üzereydi. Kendini zor tutuyordu.
Lanet olsun, senden nefret ediyorum Zain. dedi içinden. Sesini çıkartacak hali kalmamıştı. Kim bilir hangi şeyi götürmüştü kadın krala?
Yine de içinde minik bir umut vardı. En azından birşey olmasını umdu. Minik birşey.
***
Esmer kral, bok gibi hissediyordu. Evet, tek açıklayacağı şey buydu.
Gözleri giderek kötü görmeye başlıyordu. Gözlerini her kırptığında daha kötü görüyordu. Sanki biri gözüne perde indiriyormuş gibiydi. 2 gün önce herşey normaldi.
Şimdi ise iki gözü de görmüyordu. Bu sabah uyandığında görmesi gereken odası yerine sadece karanlık vardı. Bu durum onun sinirlerini bozmuş ve ağlamıştı. Kendini tutamamıştı işte.
Günden güne kötüleşiyordu. Neden olduğunu bilmiyordu. İşlerini bile yapamıyordu. Bu onu çok sinirlendiriyordu.
Gözlerini kaybetmesi onu ruhen çöktürmüştü. Kimseyle konuşmak istemiyordu şu anlık. Toplantılarına katılamıyordu. Yemek yemek istemiyordu. Yese bile ne yediğini bilmediği için canı istemiyordu. Ya bahçesinde ya da odasında kalıyordu. Bahçede öyle kimseyle konuşmadan oturuyor sadece etrafı dinliyor, odasında ise sadece yatıyordu. Ailesini bile yanında istemiyordu.
Nasıl olmuştu bu? Şimdi hayatına artık kör bir kral olarak mı devam edecekti? İçinden bu durumuna ağlamak geliyordu fakat ağlayamazdı. Kraldı o. Böyle demesine rağmen her yalnız kalışında ağlıyordu. Kral olması bile kendini durduramıyordu artık.
Saraydaki herkes esmer kralın bu haline üzülüyordu. Zain bu haberleri aldıkça daha çok üzülüyordu. Şimdiden çökmüş haldeydi. Gözleri ona çok lazımdı!
Bahçede oturmuş düşünüyordu. Nereye baktığını bile bilmiyordu çünkü göremiyordu artık.
Aida. diye düşündü içinden. O günden sonra ortalıklarda görünmemişti. O yapmış olabilir miydi?
Bir bardak şerbet vermişti ona. Nerden bilebilirdi ki? Ya o yapmamışsa? Onu boş yere suçlamak istemezdi.
Yine de onunla konuşmak istiyordu. Konuşmak ve herşeyi öğrenmek.
''Bana Aida' yı getirin.'' diye emretti orda her kim varsa birine.
''Peki, kralım.'' diye bir ses duydu.
İçinden okkalı bir küfür savurdu esmer kral.
***
Aslında Aida' nın verdiği zehrin kralı çok hasta edip yataklara düşürmesi lazımdı. Fakat kral kör olmuştu. O da nasıl oldu bilmiyordu.
Bu olan şey daha iyiydi. Kör olup çökmüştü kral. Hiçbirşeyle ilgilenmiyordu. Sadece kendi içine kapanmıştı ve kimseyle konuşmuyordu. Karısı, annesi, kardeşleriyle bile.
Aida içinde azıcık bir sızı hissetse de önemsememeye çalıştı. O pislik kralın askeri, kılıcıyla kocasının kalbinden vurarak öldürmüştü. Kral öldürmemişti ama kralın emri öldürmüştü. Aynı şeydi işte. O emri vermeseydi kocası ölmeyecekti. Aida bunu düşündükçe daha beter olmasını istiyordu kralın.
Bugün Niall' a haberleri göndereceği gündü ve kimseye çaktırmadan mektubuna bunların hepsini yazdı. Daha sonra her gün çarşıya çıkan çocuğu koridorda bularak mektubu istediği kişiye götürmesini istemek için kolundan yakaladı.
''Benim dışarıda bir tanıdığım var, acaba ona şu mektubu çarşıya çıktığında ona verir misin? O bir camcı. Böyle açık tenli hafif sakalı var.'' Çalışanlardan birine uzattı mektupu ve ekledi. ''İçini açmasan çok sevinirim. Birde kimseye gösterme. Bu benim için çok özel birşey.'' dedi ve gülümsedi. Bu gülümsemenin işe yaramasını umuyordu.
''Tamam.'' dedi ve cebine sıkıştırdı çocuk mektubu. ''Mektubu açmayacağımdan, doğruca kişiye ileteceğimden ve kimseye göstermeyeceğimden emin olabilirsin.'' dedi ve Aida derin nefes verdi. Artık mektubu da ilettiğine göre işi bitmişti. Herşey tamamdı.
Arkasından bir askerin geldiğini görünce hemen toparlandı ve askere baktı. Asker bir kadına birde çocuğa bakıyordu ve Aida bundan rahatsız oldu.
''Ne diyeceksin?'' diye sordu bakışlarını çekmesi amacıyla. Ve amacına ulaşmıştı.
''Kral seni çağırıyor. Konuşmak için.''
''Ne konuşacak?''
''Bilmiyorum. Sadece seni çağırdı. Gidip öğren'' dedi ve gözleriyle ilerisini gösterdi.
Aida' nın başka seçeneği yoktu ve gidiyordu. Kesin anlamıştı onun yaptığını. O yüzden çağırıyordu. Bir şey söylemeyecekti. Bu onun göreviydi ve kralını ifşa etmeyecekti. Sonu ölüm olsa bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forbidden Love | Ziall Horlik |
FanfictionBirbirine düşman olan iki ülkenin kralları. Biri Pakistan kralı Zain Javadd Malik, diğeri İrlanda kralı Niall James Horan. Ülkeleri için canlarını verecek durumda olan bu krallar, büyük bir anlaşmazlık sonucu savaş başlatma kararı alırlar ve büyük b...